"Devrimci Karargah" örgütüne üye oldukları gerekçesiyle 16 sanıkla birlikte yargılanan gazetevatan sitesi yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu, "Gözaltına alınmak yerine polisçe uyarılmayı beklerdim. Vatandaşlık haklarım çiğnendi" dedi.
17 sanıktan 13'ü, bu örgütün adını, operasyon günü olan 27 Nisan 2009 ve onu izleyen günlerde gözaltına alındıklarında öğrendiklerini söylediler. Polis, Duruoğlu ve Melek Seven'e "Zaten sizinle alakası yoktur" diyerek sorguladı, tutuklandıkları sırada "bazen kurunun yanında yaş da yanıyor"du...
Duruşmada, devletin yurttaşlarını koruma sorumluluğu ve kişilerin gözaltına alınırken ve sonrasında sahip oldukları haklar, özel yaşama veya kişinin yaşam tarzına dair hukuka aykırı verilerin iddianamede yer alması gibi yönler ağırlık kazandı.
Avukatlaraysa, onca süredir mağdur edilen müvekkillerini tahliye ettirebilmek için "apolitik" olduklarına da vurgu yapmak kalıyordu. Sonuçta 10 ay sonunda tahliye olanlar, neredeyse "örgüte yardım etmişler" gibi hapis yatmış oldular.
Duruoğlu: Öğle yemeği yedim diye...
"Ben neden buradayım? Aklımın sınırlarını zorluyorum" diye sorarak ifadesini vermeye bağlayan Aylin Duruoğlu, "Örgüt üyesi olduğunu bilmediğin kişiyle öğle yemeği yediğim için suçlanıyorum" dedi; mahkeme üyelerine sordu: "Hukuk fakültesi mezunu bir tanıdığınızla Beşiktaş'ta yemek yediğiniz için suçlansanız ne yapardınız? Bu sizi ne kadar bağlar? Ama beni bağlıyor"
Gazeteci, para destesiyle çekilmiş fotoğrafın bir gazetede yayımlanmasıyla ilgili, "O bir hatıra fotoğrafıydı, espri olsun diye çekildi. Paralar arkadaşıma aitti. Bu fotoğraf gözaltına alındığın gün cep telefonundan alınıp basına verilmiş. Fotoğraf yayımlandı ama ne poliste ne de savcılıkta bu fotoğraf bana hiç sorulmadı" şeklinde konuştu.
Duruoğlu, "Ergenekon" sanıklarıyla ile telefon irtibatının olduğu yönündeki polis suçlamasıyla ilgili yanıtı da, "Arabamı götürdüğüm oto yıkamacı ve CD aldığım kitapçı kastediliyor" oldu.
Sanık Metin Akdemir'in sözleriyse Duruoğlu, ön sırada oturan kadın tutukluları ve bazı avukatları ağlattı:
"300 gündür adını gözaltında duyduğum bir örgüte üye olmaktan tutukluyum. Evim dahi aranmadı ama 40 yıla kadar hapsimiz isteniyor. Yılmazkaya'yı dolaylı tanıyorum. Hiç gerçek bir silah görmedim. Siyasetle hiçbir ilgim yok. Her sabah tellere bakarak uyanıyorum. Bir filmle ilgili fon bulmuştuk, cezaevinde olduğumuz için yararlanamadık. Tutukluluğum hayatımı mahvetti."
Avukat Nail Arıkan da, üniversite yıllarından tanıştığı Yılmazkaya ile hazırladığı "Türk Yemekleri" kitabının telif ve diğer yönleriyle hukuki yardım almak için geldiğini, bunu konuştuklarını, yaptıkları iki buluşmanın da takibe takıldığını söyledi.
Arıkan, Bostancı'daki evde ele geçirilen ve üzerinde parmak izi olan 'Ampirik Şiirler' adlı kitabı Yılmazkaya'nın bürosunda getirdiğini ve göz atmak için eline aldığını açıkladı.
Necdet Öztürk: Kendim teslim oldum
Bostancı'daki evi 10 Nisan'da nişanlısı Melek Seven'le kalmak amacıyla kiraladığını söyleyen gemi kaptanı Necdet Öztürk, maddi sıkıntısı olduğunu söyleyen Yılmazkaya'ya yardım etmek için yanlarında misafir olarak kalmasına izin verdiklerini söyleyerek, "yasadışı ilişkileri olduğunu bilseydim, kesinlikle müsaade etmezdim" dedi.
Gemi kaptanlığı ve acente işleri yaptığını anlatan Öztürk, operasyon sonrası tutuklanacağını bildiği halde 15 Mayıs'ta Türkiye'ye dönerek ifade vermek için teslim olduğunu söyledi.
Melek Seven "Yılmazkaya, Necdet'in eski eşinin arkadaşıydı o nedenle samimiyet kurabileceğim birisi değildi" dedi.
Sevin Öztürk: Devlet bunu neden yaptı?
Sevim Öztürk ise üniversiteden tanıştığı Yılmazkaya'nın "İşsizim. Bir süre sizde kalabilir miyim?" diye sorması üzerine, eski eşi Necdet Öztürk ile birlikte kaldıkları evde kendisini ağırladıklarını söyledi.
"Polis kızı olarak, elimdeki bilgileri tüm açıklığıyla emniyetle paylaştım. Nereden bilebilirdim, Yılmazkaya'nın terörist olduğunu? Yılmazkaya bizi insan yerine koymadı; anladım ama devletimiz bunu neden yaptı?
Sütlaş: Tüm bildiklerini anlatan benim
Yardım olsun diye kendi hesabına Yılmazkaya'ya gönderilen parayı çekerek bu kişiye veren Ceren Sütlaş, "Emniyette, Yılmazkaya'nın adını verdiklerinde tüm bildiklerini anlatan benim. Yardımcı olmak istemiştim. Bostancı'daki eve hiç gitmedim, nerede olduğunu bile bilmem. Yılmazkaya mülayim, sevecen, yemek yapmayı seven birisiydi. Kuşkulanmamıştım, nereden bilebilirdim?" dedi. (EÖ)