“Polisin varlığı, olsa olsa üniversiteye ‘suç ve ceza’ gözlükleri ile bakılmasına sebep olur ve çatışma ortamına davetiye çıkarır.”
bianet’e konuşan Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) Genel Kurul üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal, üniversitelerde güvenliğin polis tarafından sağlanacağı yönündeki haberleri bu sözlerle değerlendiriyor.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Eser Köker ise üniversitenin “güvenliği”ni YÖK Başkanı’nın değil Başbakan ile yardımcısının gündeme getirmesine dikkat çekiyor:
“Üniversite yönetimleri ve kurullarının itirazları bile tartışmaya açılmadan, idarî kararların tepeden indirilerek kamuoyunun meşgul edilmesi, üniversitenin yokluğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) , “Statlardan ve üniversiteden özel güvenliği çıkartacağız. Çünkü danışıklı dövüş oluyor. Polis güvenliği sağlayacak” sözleri üstüne Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da “Birilerinin üniversite hayatını karıştırmasına meydan vermeyeceğiz” demişti.
Prof Soysal: Kampüste polisi normal bulanı anlamıyorum
Üniversitelerin farklı görüşleri, farklı duruşları birarada barındıran özgürlükler ortamı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Soysal, öğrencileri farklılıklara toleranslı, ‘öteki’ni dışlamayan bireyler olarak topluma kazandırmanın, üniversitenin vermesi gereken eğitimin olmazsa olmaz bir parçası olduğu görüşünü savunuyor.
“Kampüsteki polis varlığının bu hedefe olumlu bir katkısı olamaz. Polisin varlığı, olsa olsa, üniversiteye ‘suç ve ceza’ gözlükleri ile bakılmasına sebep olur ve çatışma ortamına davetiye çıkartır.
“Bu nedenle kampüslerinde polis bulundurmayı olağan karşılayan üniversiteleri ve onların yöneticilerini hiç bir zaman anlayamamışımdır.
“Üniversitelerdeki özel güvenlikçilerin öğrenciye haşin davrandıkları, özgürlüklere müdahale ettikleri durumları yakın geçmişte çok yaşadık. Bunun bir hata olduğunu kabul ediyorum.
“Ancak üniversiteye güvenlik yerine polis yerleştirmek, bu hatayı düzeltmez. Zira iki yanlış bir doğru etmez.”
Prof Köker: Üniversite güvenliğini YÖK değil, Başbakan konuşuyor
Prof. Dr. Eser Köker ise üniversitenin anlamının kendini yönetebilmek için gerekli idarî, malî ve akademik yetenekleriyle çoğalmak olduğunu belirtiyor.
Üniversitelerin kendini yönetebilme becerisinden 1981 YÖK Kanunu ile mahrum bırakıldığını ve demokratik katılıma dayanmayan idarî anlayış ile 30 küsur yılı geride bıraktığını söyleyen Prof. Köker, şöyle devam ediyor:
“Özel sektörün kampus içi sözde mükemmellik ideolojisi ile harmanlanmış üniversiteli yaşamın ‘güvensizliği’ bir kere daha konu edilince, ilk düşünülmesi gereken, bu güvensizliğin yapısal kaynakları olmalıdır.
“Üniversite, kendi güvenliğini sağlayamıyorsa, bu sorun her türlü demokratik konuşma, tartışma, uzlaşma tarzını idarî organizasyonun içine katamamasından kaynaklanmaktadır.
“Öğrenci muhalefetini ve genç öğretim elemanı muhalefetini de bir güvenlik sorunu olarak anlayan üniversite, bu sorunun çözümünde gecikmişliğini aşmak için hangi yasal düzenlemeleri hazırladığını ortaya koyabilmiş değildir.
“Bunun uzantısı, üniversitenin ‘güvenliği’ni YÖK Başkanı’nın değil Başbakan ile Başbakan Yardımcısı’nın gündeme getirmesidir. Üniversite yönetimleri ve kurullarının itirazları bile tartışmaya açılmadan, idarî kararların tepeden indirilerek kamuoyunun meşgul edilmesi, üniversitenin yokluğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.” (EKN)