Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan "terör ve şiddet olayları kapsamında yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesi" alt komisyonu, yakınlarını kaybeden aileleri dinlemeye devam etti.
Alt komisyonda, Şırnak'ta sağlık taramasından dönerken öldürülen doktor Ulucan Dayan'ın babası Hasan Dayan ve kardeşi Fatma Öztürk ile öldürülen polisler Aziz Özkan'ın eşi Gülümay Özkan ve Avni Şener'in eşi Nesrin Şener konuştu.
Alt komisyon, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Amasya Milletvekili Naci Bostancı başkanlığında toplandı.
Şırnak'ta 3 Nisan 1985'te öldürülen doktor Dayan'ın babası Hasan Dayan, oğlu öldükten sonra hastaneye gidemediğini, doktorları gördüğü zaman içinin yandığını söyledi.
"Bize bu acıyı yaşattılar, hala yaşıyoruz. Ama artık bu acıyı artık başkaları yaşamasın. Geçenlerde televizyonda gördüm; askerlerimiz sırtında torbasıyla, tüfeğiyle diz boyu karın içinde dağda, kayalar arasında ilerliyor. PKK'den böyle kurtulamazsınız. Silahla olmaz..."
"PKK'yi halktan ayırabilmeliyiz. O halk, devletin yanında olduğunu anlamalı ki, PKK'ye yaklaşmamalı. Bunun için halkımızla kaynaşmalıyız. Fikirlerine saygı göstermeliyiz. Kayseri'dekinin okulu varsa, suyu elektriği varsa, orda da olmalı. İşsizlik kaldırılmalı."
Fatma Öztürk de "Bu acılar artık sönsün, yeter. Bunun için toplumun kaynaşması lazım" dedi.
Komisyonda konuşan Nesrin Şener'in polis eşi Avni Şener, 1992'de Urfa'da öldürülmüştü. İki çocuğu olduğunu söyleyen Şener, "Artık akan kanlar dursun. Kürt-Türk ayrımı olmasın. Neyin kavgasını ediyoruz? Biz kardeşiz" dedi.
"Babası öldüğünde çocuğum beş aylıktı, babasını hiç tanımadı. 20 yıldır her gün aynı acıyı yaşıyorum."
Gülümay Özkan'ın polis eşi Aziz Özkan da 1989'da Hakkari Çukurca'da öldürülmüştü. Özkan, büyük oğlunun polis olduğunu söyledi. "Oğlum göreve başladığında Ankara Kumrular'da nöbet tutuyordu, patlama oldu. Yara almadan kurtuldu" diyen Özkan, şimdi de onun için tedirgin olduğunu ifade etti.
Kendilerine "şehit maaşı" dışında bir maddi destek sağlanmadığını belirten Özkan, akciğer kanseri tedavisi gördüğünü de ekledi.
"Eşim 45 gün dağlarda, 40 gün yanımızda oluyordu. Hakkari'de hayatın gerçeklerini öğrendim. Sürekli ölüm ve kaçırılma korkusu yaşıyorduk. Eşim çatışmadan her geldiğinde bir şehit haberiyle geliyordu."
"10 aile sürekli bir aradaydık ve birbirimize destek olmaya çalışıyorduk. Dışarı çıkamıyorduk, telefon yoktu. Bir görevli her ailenin ihtiyaçlarını getiriyordu." (AS)