Bugünün hikayesinde Doç. Dr. Özlem Özdemir var. İngiltere onun için yeni bir hayat, kariyer doğurmuş aslında 15 yıldır İngiltere’de yaşıyor.
Türkiye’deki iş yaşamının ardından “bu yaştan sonra nasıl yapacaksın” diyenlere inat İngiltere’de bir akademik yolculuğa başlamış. Yakında Profesör olmayı beklerken şununda altını çiziyor:
“Yabancı bir ülkede bekar bir anne olarak ayakta kalabildiğimi gördüm. Kendime olan güvenim daha da arttı. İnsanın çalışarak, bileğinin hakkıyla bir yerlere gelebildiğini gördüm. Sabahattin Ali, içimde kimseye itiraf edemediğim bir umut var diyor ya benim itiraf edebildiğim bir umut var. 600 gün sonra her şey daha güzel olacak. Ve ben kendi ülkemin gençlerini de yetiştirebileceğim.”
Bu söyleşi de umut kapladı içimi X ve Y kuşağının emeğe, saygıya, kitapların altını çizerek okumasının önemine vurgu yaparak Z kuşağındaki yani 2000 sonrasının toplumsal erozyununu ve değişimini konuşurken içimde Yaşar Kemal’ın şu cümleleri çınladı;
“İçimde müthiş bir umut var. Bu insanlar böyle kör kalmayacaklar. Böyle aptal, böyle merhametsiz, böyle taş gibi sağır olmayacaklar.”
15 yıllık özlemi ise şöyle tanımlıyordu, Özdemir “Sonunda görmek varsa özlemek de güzel..”
Başka bir dünya mümkünse bunu hep beraber inşa edecektik. Doç. Dr. Özlem Özdemir de Türkiye’nin değerlerinden olan bir beyin göçü şimdi hikayesini dinlemeye başlıyoruz.
Özlem Özdemir. Regent’s Üniversitesinde Business School’da Doç. Dr. olarak görev alıyor ve Global Business kısmında lider olarak çalışıyor.
Ne zaman geldiniz? Bu hikaye nasıl ve neden başladı?
Babam, Edinburgh Üniversitesinde doktorasını yaparken doğduğum için İngiliz vatandaşıydım. Dolayısıyla burada yaşama şansım vardı. 2007 yılında gelen birçok insanın sebepleriyle aynıydı. Kızım dünya vatandaşı olsun, eşitlikçi, özgür bir ülkede yetişsin, istedim. O zamandan bugüne kızımla burada yaşıyoruz.
O günden bugüne hayatında neler değişti? Neleri fark ettin? Burası sana ne öğretti?
Çok şey değişti. 15 yıl oldu. 38 yaşımda buraya geldikten sonra akademik hayata başladım. O zaman insanlar bana bu yaşta yüksek lisansa mı başlanır derken yüksek lisansı bitirdim doktorayı bitirdim ardından doçent oldum yakında profesör olmayı bekliyorum.
Kızımla yalnız yaşıyoruz. Kendime olan güvenim daha da arttı. Yabancı bir ülkede ayakta kalabildiğimi gördüm. Bu ülkede çalışarak elinin bileğiyle hakkıyla bir yerlere gelebildiğini gördüm. Çok şey öğrendim bunların hepsi beni geliştirdi, ülkemle karşılaştırınca tabi üzücü. Benim ülkem neden böyle değil, diye üzülüyorum.
“Nereye döneceğiz”
Dönmek sizin için ne ifade ediyor?
Nereye döneceğiz, 600 gün sonra her şey değişebilir dönebileceğimiz İngiltere kadar refaha kavuşma umudunda olabileceğimiz bir ülke olup tek adam rejiminden kurtulduğumuz, insanın kendi bileğiyle, hakkıyla bir yere gelebileceği bir yer olursa neden gidip kendi ülkemin öğrencilerini yetiştirmeyeyim.
Şu anda ne gidebileceğimiz bir üniversite ne çalışabileceğim bir yer var Türkiye’de. Son 20 yılda gittikçe yükselen siyasal islam, arkan yoksa bir şey olamaman siyaset ile bir yerlere gelme, kayırmaca, onların tarafında değilsen bertaraf edilme durumu var. Burada beyninin zekatıyla Türkiye’de bakan olabilecek insanlar, pırıl pırıl insanlar bir şeyler yapan, üreten herkes 600 gün sonra dönmeyi umut edeceğiz.
“Burada insanlar politikayla alakalı değiller”
En şaşırdığın olaylar?
Burada insanlar politikayla alakalı değiller. Apolitik olmakla alakalı değil. Apolitiklik bence birazcık negatiflik ve cahillik içeriyor. Bu övünülecek bir şey değil. Sorgulayan insanlar politikayla ilgili olmalı. Herkesin fikri var. Ama bizim gibi odaklarında değil. Gazetelerde ilk sayfada hava durumu da oluyor, otobüs şöforlerine daha az teşekkür edilmesi de yazıyor.
Politika burada bir renk ya da kazanım getirmiyor. Üç, dört üniversite de çalıştım. İngiliz arkadaşlarımın politik duruşunu bilmem. Ama biz birbirimizin biliriz. Kim hangi görüşte ilgilenmiyorum, kimse de ilgilenmiyor. İnsanların birbirine güveni var. Doktora’da zona ile karışık suçiçeği geçirdim. Doktor’a bana bunu belgelendirecek bir kağıt verin dedim ,sadece söyle dedi. Biz o kadar alışmışız ki mutlaka elinde belge olması gerekiyor. Burada söze güven var.
Çalışan ilişkileri farklı. Türkiye’de 15 yıl çalıştım. Tatil için, çocuğun hastaysa izin istediğinde başka şeyler düşünülür. Yüzler asıklaşır. İzin bir minnet gibi sunulur. Burada ise tam tersi insanlar birbirine güveniyor ve "geçmiş olsun" deniliyor.
Biz de 500’den fazla Gazeteci içerideyken Oxford Street’de kraliçe ve polisin öpüşen fotoğraflarını astılar, Boris Johnson’a yapılmadık espriler kalmadı. İnsanlar bu tarz durumları aşmışlar. Ülkemizde medeni halin, siyasi görüşün bir yargılanma sebebi malesef.
Peki özlemi nasıl tanımlayabilirsin?
Atilla İlhan’nın dediği gibi, bitsin dedik bitmedi özlemek. Yakınında birini bir daha göremeyeceğin özlemi ile karşılaşınca diğer özlemler daha güzel olmuş oluyor. Özlediğim çok insan var. Sağlıklıyız, istediğimiz zaman sonuçta görebiliyoruz. Sonunda görmek varsa özlemek güzel bir şey.
“Artık Türkiye’ye gittiğimde arada kalıyorum”
Arada kalmak sana ne ifade ediyor?
60 ve 70’lerde gelenler gibi değiliz, bunu sen de yaşamıyorsun. İngiliz miyim Türk müyüm arasında kalmıyorum. Artık Türkiye’ye gittiğimde arada kalıyorum.
Ben buraya gelmeden öncede medeni insandım aynı şekilde yaşıyorum. Türkiye benim 15 yıl önce bıraktığım İstanbul değil, Türkiye değil.
Çok az kalmışız Türkiye’de. Mevcut iktidarın istediği oldu. Ülkemde arada derede hissediyorum. Burada ben gibi davranıyorum ve Kabul görüyorm. Türkiye’de kabul görmüyor birine günaydın demek, yaşlıya yardım etmek gibi. Herkes bir güvensizlik, korku içerisinde.
“Memlekette güvende hissetmiyorum”
Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki buraya ilk geldiğindeki his?
Eskiden oh memleketimdeyim derdim şimdi dönerken şükür başıma bir şey gelmedi diyorum artık güvende hissetmediğim bir ülkeye dönüştü memleketim gitgide uzaklaşıyoruz. Son 600 gün diyorum.
Gitmek mi? Kalmak mı?
Bir gün gidebileceğim güzel bir ülke olduğunu bilerek sevdiklerimin olduğu adil özgür bir ülkeye dönmek .
Burada kendini 2. sınıf vatandaş olarak hissettiğin oldu mu?
Asla hissetmedim. 70 kuşağıyım. Bizim aldığımız eğitim bunu sağlıyordu. Dünya klasiği, gazete okumayan bir z kuşağı var, kitapların altını çiziyorsam şanslı bir nesil olarak görüyorum.
Nereye gidersem 1. Sınıf olarak yaşayabileceğim düşünüyorum. Öğrencim olan 2000 kuşağı bu konuda çok kötü. Emek vermeyen insanlar çok paralar kazanıyor. Entellektüel birikim olmadan çok zor. Yeni nesilde malesef ürkütücü bir şekilde dijital bağımlılık var. Zekamla, üreterek bir iş yapıyorum. Gençlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyrorum.
Türkiye’ye olan bakış açın değişti mi? Ne gibi farklılıklar görüyorsun?
Değişti. Türkiye değişti. Bambaşka bir ülke oldu. 15 yıl önce bıraktığım ülke değil. Ortadoğunun ayaktakımı ülkeye doğdu. Burada geldik oy kullanmıyoruz. Her gün daha fazla üzülüyorum.
Sabah Türkiye'deki haberleri, twitteri üzülerek takip ediyorum. Ülkeyi nasıl bu hale getirdiklerini üzülerek okuyorum. Ama bitecek inanıyorum. Sabahattin Ali'nin dediği gibi, içimde benim kendime itiraf etmeye bile korktuğum bir umut var. Benim korkmuyorum umudum var. Modern bir toplum olacağız.
Göç sence ne demek?
Gurbet, hasret sözcükleri ataerkil geliyor, sevmiyorum. Göçün içerisinde negatif bir tını var. Biz göç etmedik. Ben kaçtım. Ülkemden kaçtım. Türkiye’de çocuğumu özel okula gönderiyordum burada devlete gönderdim iyi bir eğitim aldı ve şu an çok iyi bir üniversiteye gidiyor.
Ben daha iyi şartlarda yaşamak için buraya geldim. Buranın vatandaşıydım burayı seçtim. Burası olmasa başka bir ülkeye giderdim.
Yabancı arkadaşların ve Türkiyeli arkadaşlarınla geçirdiğin vakitlerde farklılıklar var mı? ya da aynılıklar?
Türkiyedeki arkadaşlarımla hala görüşüyorum. Ne olacak bu ülkenin hali, ne zaman kurtuluyoruz muhabbeti çok yapıyoruz, üzülerek. Türk restorantlarına gidip Türkiye özlemimizi gidiyoruz.
Yabancı arkadaşlarım, okuldan arkadaşlarımla da vakit geçirmek güzel onları Türk ortamına sokunca çok eğleniyoruz. Mizah anlayışlarımız farklı. Türk arkadaşlarımla vakit geçirmeyi tercih ediyorum.
Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun?
İnsanların alımgücü çok yüksek. Asgari ücretli bir insan bile lüks hotelde gidip 5 pounda viski içer Türk parası değersiz. Ingiliz parası hep aynı değerde. Değerli diye bir şey yok. İnsanlar dış görünüşüyle algılanmıyor.
Bu da para save etmene neden oluyor. Burada yaptığın iş, beynin önemli. Standartlar yüksek, hepimizin gelme sebepleri buydu. Single mum olarak ayakta durabiyorum, bunun içinde çok mutluyum.
Buraya geldiğin için hayatında neler değişti?
Türkiye’de de uzun bir iş hayatım olmuştu. 6’ya 5 kala çıkarsam ters ters bakılacak diye düşünüyordum. Burada bunlara çok şaşırdım, sorumluluklarını yapıyorsan sorun olmuyor. Sevdiğin işi yapıyorsan iş hayatının keyifli olduğunu öğrendim. İşimi sevebilmeyi öğrendim. Malesef üzücü. Türkiye’de sevdiğim insanlar var onlar adına üzülüyorum.
Ruhun ve kalbinde burada mı? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Kalbim Türkiye’de. Ruhum burada.
Deneyimlerinden eklemek istediklerin?
Öğrencilerime de aynı örneği veriyorum. Akademi yolculuğuna 38 yaşında başladım, 52 yaşındayım yakında Profesör olmayı bekliyorum. Yaş kriter değilmiş, güzel bir şeyler yapmak için geç değil. Z kuşağı okusun.
Sanal alemde çok oyalanmasınlar. Bilgi her zaman çok cazibeli bir şey onun için çok okumamız gerekiyor.
(RYÇ/EMK)