Kürt basını için 90’lar bombalı saldırılara, sokak ortasında öldürülen gazeteci ve dağıtımcılara, gazete kapatmalara, sonu gelmeyen hapis cezalarına rağmen Türkiye’deki ilk günlük Kürtçe ve Türkçe gazetelerin çıkartıldığı, ilk uydu televizyon yayınının yapıldığı seneler oldu.
Kürt basınının ilk Türkçe günlük gazetesi Özgür Gündem’in sorumlu yazı işleri müdürü Işık Yurtçu’nun cezaevinden çıkartılması için Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından başlatılan uluslararası kampanya, basın özgürlüğünün sembol davası haline gelmişti.
Kürtçe ve Türkçe ilk günlük yayınlar
Bu senelerde Kürt basınının çıkarttığı onlarca yayın ‘Özgür basın geleneği’ adını aldı.
Türkiye’de Kürtçe yayın yapan tek günlük gazete olan Azadiya Welat, yayın hayatına 1992'de haftalık 'Welat' adıyla başlamıştı. Gazete 2006'dan beri günlük olarak çıkıyor.
Özgür Gündem serüveni |
Özgür Gündem gazetesinin kimi zaman günlük, kimi zaman haftalık ya da aylık periyotlarla Güncel, Yaşamda Gündem, Haftaya Bakış, Öteki Bakış, Yeni Bakış, Alternatif, Gelecek, Özgür Ülke, Gerçek, Günlük gibi değişen adlarla yayınını sürdüren ardılları, benzer nedenlerle kapanma, toplatma, dağıtım engelleri ile karşılaştılar. Nihayetinde 4 Nisan 2011'de yayına başladığından beri Özgür Gündem gazetesi yayın hayatına devam ediyor. |
Kürt medyasının simgesi, ilk günlük Türkçe yayın yapan gazetesi Özgür Gündem ise yayın hayatına ‘Egemenlik kayıtsız şartsız DGM'nindir’ manşetiyle 30 Mayıs 1992'de başladı. 94’te kapatıldıktan sonra yargı kararlarından dolayı farklı isimlerle yayın yapmak zorunda kaldı, gazetenin kendi adıyla açılması ancak 2011’de mümkün oldu.
Özgür Gündem’in nasıl koşullarda yayınlandığını kavramaya çalışmak için açıldıktan sonraki ilk dört ayda saldırıya uğrayan ve öldürülen gazetecileri sıralamak yeterli:
8 Haziran’da Diyarbakır’da evinden gazeteye giderken muhabir Hafız Akdemir vurularak öldürüldü. 31 Temmuz’da Batman muhabiri Yahya Orhan evine giderken sokak ortasında öldürüldü, aradan bir hafta geçmeden 5 Ağustos’ta Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz Hizbullah tarafından silahlı saldırıya uğrayınca 19 yaşında felç oldu.
Dört gün sonra, 9 Ağustos'ta Urfa’da muhabir Hüseyin Deniz öldürüldü, cinayetten bir Hizbullah üyesi sorumlu tutuldu.
20 Eylül’de Diyarbakır’da Apé Musa lakabıyla tanınan Kürt aydını, gazeteci-yazar Musa Anter JİTEM tarafından öldürüldü.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) öldürülen gazeteciler listesine göre, Özgür Gündem’in yayına girdiği 1992'de öldürülen 14 gazetecinin 13'ü doğu ve güneydoğu illerinde öldürülmüştü.
Başbakan Süleyman Demirel ise gazeteci Hasan Cemal'in bir sorusuna cevaben Ağustos 1992’de “Öldürülenler bildiğimiz anlamda gazeteci değil. Gazeteci kılığında militanlar. Birbirlerini vuruyorlar” demişti.
İlk televizyon kanalı1995’te Avrupa’daki stüdyolarında İngiltere üzerinden uydu yayını yapan ilk Kürt televizyon kanalı MED TV Kürt basın tarihinde önemli bir yere sahip. MED TV yayını, Abdullah Öcalan yakalandıktan kısa bir süre sonra (Nisan 1999) İngiliz Bağımsız Televizyon Komisyonu tarafından engellendi. Ancak uydu yayınına yeni kanallarla devam edildi. |
10 Aralık 1993'te gazetenin İstanbul merkez bürosu basıldı, çalışanları gözaltına alındı. Gazete 14 Nisan 1994’te mahkeme kararıyla kapatıldı. Bu süreçte 683 günlük yayın hayatında toplam 335 gün kapatıldı. 580 sayısının 486’sı hakkında dava açılmış, birçok çalışanı da hapsedilmişti. Gazetenin sorumlu Yazı İşleri Müdürü Işık Yurtçu da bunlardan biriydi.
Özgür Gündem kadrosu, kapatılma kararlarına direnerek farklı isimlerde birçok gazete çıkarttı.
Özgür Gündem kapatılınca 1994'te yayına başlayan Özgür Ülke’nin üç bürosu 3 Aralık 1994'te bombalandı. İstanbul Kadırga bürosundaki ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız yaşamını yitirirdi, 20’nin üzerinde çalışanı da yaralandı.
Gazetenin tasfiye edilmesi talimatını dönemin başbakanı Tansu Çiller'in verdiği iddiası basında geniş yer aldı. Özgür Ülke saldırıya rağmen yayına ara vermedi.
Işık Yurtçu: Hapis gazetecilerin sembolü
Işık Yurtçu Paris'te RSF toplantısında ödülü için gecikmeli olarak teşekkür ediyor, Çiçek Cengiz Şakiroğlu konuşmayı Fransızcaya çeviriyor.
Daha önce Ulus, Güneş, Dünya ve Cumhuriyet gibi gazetelerde çalışan deneyimli gazeteci Işık Yurtçu, Özgür Gündem’in yayına başladığı 1992’de gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olmuştu. Yurtçu, gazetedeki altı aylık görev süresi boyunca çıkan çeşitli haber ve yazılardan dolayı 1995’te toplam 16 yıl 10 ay hapis cezasına mahkum edildi.[1] 28 Aralık 1994’te evinden terörle mücadele timleri tarafından alınarak Bayrampaşa Cezaevi’ne götürüldü.[2] İki ay burada tutulduktan sonra Sakarya Kapalı Cezaevi’nde ve ardından da Saray Cezaevi’nde yattı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Yurtçu’nun bırakılması için uluslararası bir kampanya başlatana kadar ana akım Türk medyası Yurtçu'nun hapsedilmesiyle fazla ilgilenmemişti. Aslında o sıralarda cezaevlerindeki gazeteciler medyanın konusu değildi.
Yurtçu, tahliyesinin ardından Milliyet’e yazdığı bir yazıda kamuoyu tarafından ‘farkedilme’ sürecini şöyle anlatacaktı:
“Cezaevine girdikten sonra Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Nadire Mater Sakarya'daki ilk gazeteci ziyaretçim oluyor. Basının neden içerideki gazetecilerle ilgilenmediğini soruyorum … Nadire durumumu RSF'e aktarıyor. Daha sonra RSF, 7 dakikalık bir Işık Yurtçu filmi hazırlıyor. Filmin Fransa'da bütün televizyon kanallarında program aralarında sürekli gösterildiğini öğreniyorum.”[3]
Işık Yurtçu Cumhuriyet Dergi'de Nadire Mater'in RSF'nin kampanyasını paylaştığı yazı ve bu yazının ardından Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak'ın köşesinde Yurtçu'nun durumuna dikkat çekmesi ve Duygu Asena'nın Adapazarı Cezaevinde yaptığı söyleşinin Milliyet yayınlanmasıyla medyanın dkkatini nihayet çekti. Böylece Işık Yurtçu'yu ziyaret etmek ''prestij'' haline geldi.
RSF’in ardından Gazetecileri Koruma Komitesi( CPJ) de Yurtçu’yu sahiplendi, ABD’nin tanınan gazetecileri Başbakan Necmettin Erbakan’a Yurtçu’nun bırakılması için mektuplar yazdı. Bu kampanya hem ulusal hem de uluslararası basında ses getirdi. CPJ bu sıralarda hazırladığı bir raporunda, Yurtçu’nun tutuklu olduğu 1996 senesinin sonunda, en az 78 gazetecinin cezaevinde olduğunu yazmıştı
Artık dünyada pek çok gazeteci için Türkiye'deki ''hapis gazeteciler'' mevzuu Işık Yurtçu'nun durumu üzerinden yazı ve kampanya konusu oldu.
Devamla, RSF, CPJ, Basın Konseyi temsilcilerinden oluşan delegasyon Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, başbakan Bülent Ecevit ve ilgili bakanlarla Metin Göktepe'nin öldürülmesi, Yurtçu ve hapisteki gazeteciler ile yargılanan gazeteciler konusunda görüştü.
Adapazarı Cezaevindeki ödül töreninden; Nadire Mater, Işık Yurtçu ve Sabri Ergül
Yurtçu 96'da RSF-Fransa Vakfı Gazetecilik ödülüne layık görüldüğünde Adapazarı Cezaevindeydi, dolayısıyla Paris'teki ödül törenine katılamadı.
Yurtçu ödülünü RSF Türkiye'den Nadire Mater ve Erol Önderoğlu ile dönemin Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden Sabri Ergül'ün katkılarıyla ve çok sayıda gazetecinin katılımıyla cezaevinde düzenlenen törenle aldı. Yurtçu Ağustos 1997'de Saray Cezaevinden tahliye olduktan sonra Paris'e giderek ödülü için teşekkür etme imkanı buldu.
Kişisel affı kabul etmedi
Yurtçu, ‘sağlık durumuyla ilgili kötüleşme’ gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Demirel’in özel af yetkisini kullanmasıyla tahliye edilme çözümünü kabul etmedi. Bu yüzden kendisini hiç iyi hissetmemesine rağmen doktora görünmediğini yazmıştı.[4]
Ağustos 97’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) girişimiyle basın yasasında değişiklik yapan, ‘Işık Affı’ adıyla anılan yasa tasarısı Meclis'ten geçti.
Yasaya göre başkasının yazısından dolayı hapis cezası alan sorumlu gazete müdürlerinin aldığı cezalar, üç yıl süreyle erteleniyordu. Yani suç tekrarlanmadığı sürece ceza çekilmiyordu.
Bu af sayesinde Yurtçu cezaevine girdikten yaklaşık 2 yıl 8 ay sonra, 15 Ağustos 1997’de serbest bırakıldı.
O günlerde basında çıkan haberlere göre Özgür Gündem’in eski Yazı İşleri Müdürü Bülent Balta’nın da dahil olduğu en azından sekiz yazı işleri müdürü bu yasa sayesine cezaevinden çıkabilecekti. Cezaevlerinde yasanın kapsamı dışında kalan 76 gazetecinin daha bulunduğu da yazılmıştı.[5] [6] Bu düzenlemeyle yargılaması süren en az 200 dosya da askıya alındı.
Yurtçu, 30 Ekim 1997'de Milliyet'e yazdığı makalede şöyle demişti:
‘‘Yasal düzenleme ne yazık ki yeni Işık Yurtçular yaratmak için çaba harcayanlara engel değil. Tahliyem ulusal ve ulusal düzeyde yürütülen bir mücadelenin sonu değil, çıkış noktası olursa her şeye değecek...'’
"Hapishane turizmi gelişiyor!"
Gazeteci Ragıp Duran, 12 Nisan 1994'te Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan Abdullah Öcalan röportajının ardından yazdığı bir makaleden dolayı Terörle Mücadele Yasası'na muhalefet gerekçesiyle Haziran 98’de Saray Cezaevi’ne götürüldü ve yaklaşık 7,5 ay tutuklu kaldı.
90’larda BBC muhabiri olarak Güneydoğu’da birçok haber yapan Ragıp Duran, Özgür Gündem açıldığında da kısa bir süreliğine Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenmişti. Tutuklandığı sırada Fransız Liberation gazetesinin muhabiriydi.
Liberation, Duran’ın tutuklanmasını kınayarak Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan kanunlarını eleştirmiş, muhabirlerinin İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Helmann Hammet ödülü sahibi, BBC ve AFP'de çalışmış deneyimli bir gazeteci olduğunu ifade etmişti.
O sıralarda yeni kurulan Gazeteciler Meclisi Ragıp Duran’ın tutuklanmasına karşı bir kampanya başlattı. Milliyet’te 17 Haziran 1998’da yayınlanan bir haberde, Duran'ı İstanbul’da TGC önünden yaklaşık 500 kişilik bir gazeteci grubunun yolcu ettiği, Adapazarı’ndaki Saray Cezaevi’ne de bir otobüs ve 15 araçlı bir konvoyla gidildiği anlatılmış.
Önceki yıl Işık Yurtçu’nun aynı cezaevinde yatmış olması dolayısıyla bir gazeteci seyahatin ismini koymuş:
"Hapishane turizmi bayağı gelişiyor!"
Duran, Ocak 99’da tahliye edildi.
‘Babam da dedem de gazeteci diyen Kürt henüz yok’Ragıp Duran, bugün Kürt basınının geldiği noktayı şöyle anlatıyor: ‘’Irak Kürdistanı’nda 100 yıldır Kürtler gazete çıkartıyor. Türkiye’de ise Kürt toplumunda ‘babam da dedem de gerillaydı’ diyen çocuk var ama ‘babam da dedem de gazeteci’ diyen henüz yok. Daha birinci kuşaktayız. Binaların bombalanmasına, baskılara, cinayetlere rağmen hâlâ bir Kürt basınından söz edebiliyorsak bu çok önemlidir. Ancak - Kürt olmadığım halde kendimi Kürt gazeteci dünyasının bir parçası sayıyorum - tüm bunların sonucunda zaman zaman gazetecilikle siyasetçiliği ayırt edemedik, siyasetçi gibi davrandık. Bunun somut bir örneği şudur, Özgür Gündem muhabirleri arasından birçok milletvekili, siyasetçi çıkmıştır ama yetişen iyi gazetecilerin sayısı bir elin parmaklarından azdır diyebilirim. Çünkü baskılar karşısında gazetecilikle direnilemeyeceği görüşünde olan arkadaşlar siyasete yönelmişlerdi.’’ |
2010’larda ‘Özgür Basın’
20 Aralık 2011’de ‘KCK basın komitesi’ operasyonu adı altında Özgür Gündem, DİHA'nın tüm büroları, Demokratik Modernite Dergisi, Etik Ajans ve Fırat Dağıtım'a polis baskınları düzenlendi. Gözaltına alınan 50’ye yakın basın emekçisinin notları, fotoğrafları suç delili sayıldı. Davada son tutuklular yaklaşık 2,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 12 Mayıs 2014’te tahliye edildi. 46 gazetecinin yargılandığı dava hâlâ devam ediyor.
2011’de tekrardan kendi adıyla yayına başlayan Özgür Gündem’e son olarak 24 Mart 2012’de ‘örgüt propagandası’ yaptığı gerekçesiyle bir ay kapatma kararıverildi. Yurt içi ve yurt dışından yoğun kamuoyu baskısı üzerine ilk defa gazete avukatlarının itirazı kabul edildi ve 30 Mart 2012’de kapatma kararı kaldırıldı. Gazete daha önceki kapatma kararlarıyla ilgili Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettirmişti.
Gazetenin kapatıldığı dönem cezaevindeki durum da 90’ları aratmıyordu: hapisteki 104 gazeteciden 74'ü, 35 dağıtımcının ise tamamı Kürt medyasındandı.
Bianet’in verilerine göre 2014 Ekim itibariyle cezaevindeki 35 basın çalışanının 28’i Kürt basınından.
Son olarak 14 Ekim’de Azadiya Welat’ın gazete dağıtımcısı Kadir Bağdu’nun sokak ortasında vurularak öldürülmesi, 90’lı yıllarda Kürt basınına yönelik çoğu cezasız bırakılan cinayetleri akla getirdi. (Eİ/HK)
[1] Işık Yurtçu, ‘‘Kalemimde Kelepçe’’, Milliyet, 26.10.1997
[2] Işık Yurtçu, ‘‘Gündüzler Gece’’, Milliyet, 27.10.1997
[3] Işık Yurtçu, ‘‘Çocuklar Matinesi’’, Milliyet, 28.10.1997
[4] Işık Yurtçu, ‘‘Görece Özgürlük’’, Milliyet, 30.10.1997
[5] ‘‘İçerideki basın gazileri’’, Milliyet, 06.08.1997
[6] ‘’4 gazeteci bugün tahliye oluyor’’, Milliyet, 16.08.1997
90'LARDA ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER (*) | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
* Öldürülen gazeteciler listesini Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) listelerinden yararlanarak hazırladık. Öldürülen Gazeteciler listesinin kriterler belirlenerek yeniden düzenleyen bir çalışma yapılması gerekiyor.