Balyoz İddianamesi'nde yer alan bir askeri bilirkişi raporuna bakarsanız, bu sorunun yanıtı "evet"tir.
İddianamenin içindeki bilirkişi raporları arasında en çok dikkat çekenlerden biri, "Balyoz Darbe Planı" iddialarının geçen ocak ayında Taraf Gazetesi tarafından ortaya atılmasından sonra Birinci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın görevlendirdiği Kurmay Pilot Binbaşı Ahmet Erdoğan'ın kaleme aldığı 22 Şubat 2010 tarihli rapor.
Bu raporda, Balyoz savcılarının tezlerine güç veren bir dizi saptama ve gözlem yer alıyor.
Kara Kuvvetleri: İç tehdidi görüşmeyin
Binbaşı Erdoğan, raporunda çok açık ifadelerle Plan Semineri-03'ün a) hazırlık ve planlama, b) uygulama ve c) değerlendirme ve tenkit safhalarında olmak üzere "bazı konularda sorunlar yaşandığını" belirtiyor. Rapora göre, sorunların kaynağında yatan mesele şudur:
Plan Semineri-03'ün konusu Yunanistan'dan kaynaklanan dış tehdit çerçevesinde hazırlanmış olan "Egemen Harekât Planı"dır. Birinci Ordu Komutanlığı, bu plana ek olarak doğrudan bölücülük ve irtica kategorilerindeki iç tehditlerin ele alındığı "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo" (OEYTS) çerçevesinde hazırlanan Alternatif Harekât Planları'nı da seminerde görüşmek ister. Komutanlık, 12 Aralık 2002 tarihinde KKK'lığına ve ilgili birliklere gönderdiği yazıyla, seminerde OEYTS'nin de kullanılacağını bildirir. Başında Orgeneral Aytaç Yalman'ın bulunduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 3 Ocak 2003 tarihinde bu yazıya yanıt verir ve "OEYTS'nin anılan plan seminerinde kullanılmamasını, sonradan belirlenecek bir tarihte yapılacak başka bir plan çalışmasında kullanılmasını" emreder.
Binbaşı Erdoğan, raporunda, "KKK'lığının (bunu) emretmesine rağmen, Birinci Ordu Komutanlığı'nın ve 52'nci Zırhlı Tümen Komutanlığı'nın 9 Ocak tarihinde yayınladıkları iki yazıdan OEYTS'yi kullanmaya devam ettiğinin anlaşıldığını" belirtiyor.
17 Ocak tarihinde Birinci Ordu Komutanlığı'nın seminer hazırlıklarına ilişkin brifingi Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yalman'a takdim edilir. Binbaşı'nın saptamasına göre, bu takdimde 2003 plan semineri hakkında bilgi verilirken OEYTS'nin bu seminerde kullanılmasına ilişkin herhangi bir bilgi verilmemiştir.
Bilirkişi: Seminer amacından uzaklaştı
Rapordaki bir başka çarpıcı bölüm, Birinci Ordu'nun ast birliklere ve KKK'ya farklı seminer uygulama emirleri gönderdiğinin ileri sürülmesidir.
Raporda, "Seminerin Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrine muhalif olarak hazırlanan ve yayınlanan uygulama emrine göre 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında icra edildiği anlaşılmıştır" deniliyor.
Binbaşı Erdoğan, "ast birliklerin alternatif harekât planlarına ait çalışmalara daha fazla ağırlık vermeleri nedeniyle plan tatbikatlarının ve ordu plan seminerinin başlangıçta konulan maksatlardan uzaklaştığı, seminer uygulama emri ile seminer sonuç raporunda yazılan maksatların bile tamamen farklı olduğu" kanaatine varıyor.
Seminer Sonuç Raporu'nda yer alan ve bütün çalışmanın vardığı noktayı gösteren şu bölümün de altını çizelim:
"Ordu plan semineri raporunda özetle; dış tehdidin bertaraf edilmesinin ancak ülke içerisinde sağlam ve sağlıklı devlet yapısı ile mümkün olabileceği, siyasal İslam'ın ülke kaderini bütünüyle ele geçirmek için kadrolaşmaya hız verdiği bir ortamda, Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik en büyük tehdidin siyasal İslam'dan kaynaklanan iç tehdit olacağı dikkate alınarak, iç tehdide yönelik plan ve eklerin mevcut bilgiler ile güncelleştirilmesini ve müteakip Ordu Plan seminerlerinde iç ve dış tehdidi kapsayan alternatif harekât planlarının incelenmesinin uygun olacağının değerlendirildiği tespit edilmiştir."
Hangi siyasetçinin fotoğrafı kullanıldı?
Görüleceği gibi, bütün egzersizin vardığı sonuç, Birinci Ordu'nun siyasal İslam'a karşı alternatif harekât planlarını incelemesi tavsiyesidir.
Bilirkişinin yaptığı önemli bir tespit, senaryo sunumunda bazı siyasetçilerin fotoğraflarının kullanılması ve ordunun yetki alanı dışına çıkan bazı konuşmaların yapılmış olmasıdır. Binbaşı Erdoğan, buradan hareketle, Balyoz Planı'nın seminerde "ifşa olmayacak bir seviyede görüşülmüş olabileceğini" öne sürüyor.
Bu, bir olasılığın ifade edilmesidir. Gelgelelim, askerler tarafından hazırlanmış olan ve Binbaşı'nın tespitlerine katılmayan başka önemli bir bilirkişi raporu daha var. Bu raporu da yarın gözden geçirelim.
Not: Dünkü yazımda, iddianamedeki Türkçe hatalarının yaygınlığına dikkat çekerek, bunun metnin yazımının aceleye getirildiğini gösterdiğini yazmıştım. Bir kaynağım, iddianamesinin orijinalinin PDF formatında yazıldığını, hataların metnin word formatına dönüştürülmesi aşamasında ortaya çıkmış olabileceğini belirtti. Okurlarımın dikkatine sunarım. (SE/EÜ)
* Sedat Ergin'in yazısı Hürriyet'te 4 Ağustos'ta yayınlandı.