Forumda yalnız kuramsal tartışmalar yapılmayacak. Bunun ötesinde "ana akım" medyanın dışındaki "medya"nın çeşitli örnekleri de hem sergilenip hem de konuşulacak ve "kimin için ve nasıl bir medya, nasıl bir habercilik" yapılması gerektiği, ya da daha doğru bir deyişle "halk için medya"nın nasıl gerçekleştirilebileceği ortaya konulacak.
Sağlık medyasını sizinle tartışalım
Bu Forum içinde "Sağlık" özel bir alt başlık değil. Umuyorum, günün birinde konunun tarafları bir araya gelirler ve "Medyada Sağlık ve Sağlık Medyası" başlığıyla bağımsız bir forum düzenlerler.
Hem Uluslararası Bağımsız Medya Forumu düzenleme kurulu, hem BİA projesinin proje yürütme kurulu, hem de BİA'yı gerçekleştiren IPS Vakfı'nın Danışma Kurulu'nun bir üyesi olarak, üstelik de "sağlık alanından" okuyup yazan birisi sıfatıyla, foruma paralel bir şekilde bu konuyu ele almak ve bir süre BİAMAG içinde sizlerle bu konuyu tartışmak istiyorum.
Bu tartışmayı "sağlıklı sağlık medyası okur-yazarlığı" başlığı altında ve mümkünse sizin katkılarınızla yapabilirsek hem çok yararlı, hem de çok güzel bir etkileşim olur.
Medya, sağlıklı insanlara sağlık "satıyor"
Belki biliyorsunuz; yakınlarda bir kitap yayınlandı. BİANET'te bunun haberini ve değerlendirmesini yazamadım. Hayy Yayınları tarafından yayınlanan bu kitabın adı "Satılık hastalıklar".
Bu kitapta herhangi bir sağlık sorunu olmayan insanlara medyanın da katkısıyla "satılan" hastalıklardan bu satışın iç yüzünden söz ediliyor. Kitapta ele alınan hastalıkları sıralarsak konunun önemi çok daha iyi anlaşılır.
İşte kitapta yer alan ve hastalık satanların listesindeki ilk sıradaki hastalıklar: Yüksek Tansiyon, Depresyon, Yüksek Kolesterol, Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluğu, Menopoz, Sosyal Anksiyete, Dikkat Eksikliği Sendromu, Osteoporoz, İrritabl Bağırsak Sendromu, Regl Öncesi Disforik Bokuzluk.
Bolluk: Kolay ikna eden hastalık buluyorlar
Radikal'in Kitap ekinde yayınlanan tanıtım yazısında Rozerin Bolluk bu hastalıkları sıralarken şu saptamayı yapıyor:
"Peki satılabilen hastalıklar hangileri. İlaç devleri pazarlama illüzyonu ile 'hepimizi hasta etmek' için acaba hangi hastalıkları kullanıyorlar.
"Her sağlıklı insana ilaç satmak istiyorlarsa, bunun için önce insanları kolayca ikna edebilecekleri hastalıklar bulmaları gerekiyor. Eh bu da sanıldığı kadar zor bir iş değil.
"Değişen yaşam koşulları, trafik, dengesiz beslenme, insanlara güvenin azalması, geçim sıkıntısı, aşk acısı listeyi uzatabileceğimiz gerekçelerde hazır.
"O zaman yapılacak tek şey bunları kapsayacak hastalıkları saptamak ve onları doğrudan pazarlayarak insanları ikna etmek.
"Bunun içinde tanı konulurken, tartışmaya açık hastalıklar bulmak gerek. Para kazanmak söz konusu olunca bunu bulmak da zor olmadı."
Medya nasıl kullanılıyor?
Yine yakınlarda okuduğum bilimsel bir makalede bu konulara kafa yoran Amerikalı gazeteci-yazar Lynn Payer'in (1945-22.09.2001) medyanın bu konuda nasıl kullanıldığına ilişkin rehberini okudum.
Aslında BİANET okurlarına yabancı olan bir süreç değil. Neredeyse ana akım medyanın ele aldığı hemen her konuda uygulanan "klasikleşmiş" bir süreç.
Payer bu konuda yazdığı "Tıp ve Kültür" (Medicine&Culture) kitabında şöyle tanımlıyor sürecin ana unsurlarını:
* Normal bir işlevi alıp bir sorun olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söylemek.
* Aslında olmayan bir yakınmayı gündeme getirmek.
* Sık görülen ve belirgin bir anlam taşımayan belirtiyi ciddi bir hastalığın ve ya sağlık sorununun belirtisimiş gibi göstermek.
* Toplumun bu sorundan/yakınmadan etkilenen kesimini olabildiğince yüksek göstermek.
* Sorunu bir "yetmezlik/yetersizlik/eksiklik/" olarak ortaya koymak (genellikle "hormonlar"dır eksik olan)
* "Doğru" doktorları/merkezleri bulmak (Doğru doktorların en önemli özelliği ağzı "iyi laf yapıyor" olması ve "göz boyayıcı özelliklerinin" yüksekliğidir)
* Sorunları belirli "kalıplar/şablonlar" halinde sunmak (söylenenler kolay algılanacak kadar "basit" olmalı ve kendi içlerinde "tutarlı" olmalıdır.)
* Önerilen "tedavi ve çözüm yöntemleri"nin etkileirni abartacak verileri ve istatistikleri kullanmak (genellikle olumsuz veriler bir yana konularak "olumlu" veriler sunulur.)
* Beklenen sonucu, gerçek beklentiden farklı ve çoğu zaman yanlış bir noktada tanımlamak. (örneğin kalp krizini değil, kandaki kolesterol değerinin düşüklüğünü beklenen sonuçmuş gibi göstermek)
* Önerileri gerektirdiği teknolojiyi "risksiz" ve bir "sihir" gibi göstermek.
Yapan hekimler, kendini kullandıran ve yayan medya...
Bu sayılanları kuşkusuz doğrudan gazeteciler değil "hekimler" yapıyor. Ama hekimler kendi çalıştığı yerlerde geniş ve sorunsuz halk kesimlerini etkileyemezler. Ama medya onların halka ulaşmasını sağlayan en önemli unsurdur. Dolayısıyla burada sayılanların hepsi aslında medya üzerinden ve medya aracılığıyla yapılır.
Peki "medya"da görev yapanlar, tüm bunları bilmezler mi? Elbette bilirler. Ama onlar bunları yazmak ve göstermek zorunda hissederler kendilerini.
Çünkü sürecin başlatıldığı yer ve odaklarla, bu odakların "güçleri ve belirleyicilikleri" çok yüksektir. Bu gücü medyanın da yönlendiricisi olan "para" belirler.
Tam bu noktada şu noktanın şimdi altını çizelim: "Savaş endüstrisi ve onun bütünleyeni olan bilişim endüstrisinin ardından gelen en büyük ekonomik güç hangisidir?"
Bunun somut örneklerini biraz gazete okuyan, televizyon izleyen herkes biliyor: "Tıp teknolojisi ve ilaç endüstrisi". Sanırım şimdi herşey biraz daha kolay anlaşılır hale geldi.
Gelecek hafta buna devam edelim. Bu arada sizler de düşüncelerinizi bize iletin, birlikte tartışalım. Bir anlamda "forum" başlamadan "medyada sağlığı" tartışmaya başlayalım. (MS/EÖ)