ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Habertürk TV'den Sena Alkan'ın ABD'nin Türkiye, Suriye, İsrail ve Gazze ile ilişkileri ve Türkiye'ye F-35 satışıyla ilgili sorularını yanıtladığı programda, MGK'nin "tehdit değerlendirmesi"nde düşman kategorisine yerleştirdiği Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) dönüşümüyle ilgili önemli değerlendirmeler yaptı ve SDG'nin "Türkiye için bir tehdit oluşturmadığını" açık bir ifadeyle dile getirdi.
"Suriye'de entegrasyon olacak mı?"
Barrack Sena Alkan'ın "Dün Mazlum Abdi 'görüşmeler olumlu ilerliyor, entegre olacağız' dedi ve siz de bunu sosyal medyada paylaşıp memnuniyetle karşıladınız. Ama hemen öncesinde Ilham Ahmed, “silahsızlanmak ölüm demektir, bunu kabul etmeyiz” açıklamasında bulundu. Siz kısa süre önce Mazlum Abdi ile bir araya geldiniz. Ona ne tür mesajlar verdiniz? O size nasıl yanıt verdi? Entegrasyon olacak mı?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Evet, bir entegrasyon olacak"
Barrack "Mazlum Abdi bu süreci son derece sorumlu ve akıllıca yürütüyor. Kendi topluluğunun hassasiyetlerine karşı dikkatli davranıyor." dedi.
"Bakın, bu kolay bir şey değil. Yıllarca süren karşıtlıkların ardından ve PKK, YPG, SDG gibi yapıların birbirine karışmış olmasından doğan kafa karışıklığı… bu herkes için zorlu bir süreç."
"Mazlum Abdi'nin tutumundan gurur duyuyorum"
Thomas Barrack SDG['nin], Amerika’nın IŞİD’e karşı yürüttüğü terörle mücadele operasyonunda bir müttefiki [olduğunu]" hatırlattı. "Ama Türkiye açısından, bunun PKK’yle—ki kendisi bir terör örgütüdür—olan ilişkisi çok karmaşık bir meseleydi." dedi.
Şimdi mesele şu: SDG ve YPG’nin yeni bir askeri, sivil ve siyasi yapıya nasıl entegre olacağı. Bu zaman alıyor. Ama hem Suriye hükümetinin bu sürece nasıl yaklaştığından hem de Mazlum Abdi’nin tutumundan gurur duyuyorum.
"Mazlum Abdi kendi toplumunu korumaya çalışıyor"
ABD Büyükelçisi SDG Genel Komutanı"nın "Sorumluluk aldığını ve kendi toplumunu korumaya çalıştığını" vurguladıktan sonra, Abdi ve SDG için "Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturmuyor. Yeni yapının artık bütünleşmesi gerektiğinin farkında." dedi. Tüm bu "ayrı parmakların bir elde birleşmesi" gerekiyor. O, "tek ulus, tek halk, tek ordu" dediğinde bu çok büyük bir şey. Peki oraya nasıl ulaşılır? İşte şu anda bunun tanımını yapıyorlar."
"Abdi sorumlulukla hareket ediyor"
Thomas Barrack, Suriye'deki Kürtlerin askeri liderinin misyonunu "sorumlulukla" yerine getirdiğini tekrar tekrar vurguladı. "Türkiye['nin] de bu sürece sert değil, yol gösterici bir şekilde katkı sağladığını]" ileri sürdü.
Barrack'a göre, "Suriye hükümeti de özellikle Süveyda’da yaşananlardan sonra, tüm azınlık gruplarının sürece dahil edilmesi konusunda kararlı. Ama süreç henüz sadece yedi aylık. Ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Bu zaman alacak."
Thomas Barrack Sena Alkan'ın "Bu entegrasyon sürecine dair belirlenmiş bir takvim var mı? Entegrasyonun nasıl olacağına dair bir çerçevemiz var mı?" sorusuna da "Hayır, şu anda bu yapının mimarisi oluşturuluyor. Öncelikle niyetin tanımlanması gerekiyor" dedikten sonra "ve evet, bir niyet var." diyerek devam etti.
"10 Mart anlaşmasının noktalama işaretleri konuluyor"
ABD Büyükelçisi, Şam ve Rojava arasında imzalanan 10 Mart Anlaşması'na göndermede bulunarak "Bir anlaşma imzalandı, ancak bu anlaşma ilkelere dayalıydı. Yani detaylı maddeler içeren bir metin değildi; noktalama işaretleri bile yoktu diyebilirim." dedi.
"Şimdi ise o 'noktalama işaretlerini' belirleme aşamasındayız. Ve ben umutluyum; yakın gelecekte her şey netleşecek ve entegrasyon süreci başlayacak."

Suriye Demokratik Güçleri ve Şam yönetimi arasında anlaşmaya varıldı
Dürzi katliamları "bir talihsiz durum"muş
HaberTürk muhabirinin "Dürzi lider el-Hicri’nin güneyden kuzeye bir koridor ve belli bir özerklik talep ettiği iddiaları var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken Barrack'ın Şam yönetiminin olaylardaki sorumluluğunun altını çizmekten uzak bir tavır takındığı görüldü.
Barrack katliamların ortaya çıkış sürecini şöyle özetledi.
"Şunu söylemek isterim ki, tam olarak ne olduğunu bütünüyle bilecek kadar elimizde yeterli bilgi yok. Ama şunu söyleyebilirim: Yaklaşık 20 yıl boyunca yaşanan vahşetler ve korkunç davranışlar oldu ve Suriye hükümeti bu azınlık bölgelerine merkezi bir destek sağlamadı. Süveyda veya Dara gibi, Şam’ın güneyindeki bölgelerde, Dürziler ve Bedeviler aslında kendi yönetim ortamlarında yaşıyorlardı. Esad hükümeti ne onlara yardım etti ne de pek çok konuda müdahale etti. Kendi güvenlik sistemleri vardı, kendi zayıf ama kendi uyguladıkları bir yönetim biçimleri vardı.
"İsrail bu durumu rahat karşılıyordu çünkü bölge adeta bir askerden arındırılmış bölge gibiydi. Golan’dan güneyine kadar yaklaşık 130 bin İsrailli Yahudinin Suriye kökenli Dürziler olduğunu ve el-Hicri ile diğer Dürzi şeyhlerin köy köy siyasi olarak bölündüğünü görüyoruz. İsrail Dürzileri ise kardeş kardeş, kuzen kuzen aile bağlarıyla bağlılar. Bu sistem yıllarca iyi işledi çünkü İsrail, Esad rejiminin sınırına yakın askeri varlık göstermemesinden memnundu." dedi.
Barrack, İsrail'in baskısı nedeniyle 7 Ekim'den sonra Şam'ın güney sınırlarında varlık gösteremediğini ancak Süveyda'daki "talihsiz durum"un "bir kabile çatışması olarak başladı[ğını]" söyledi.
"Herkes hatalar yaptı"
Barrack "Dürziler ile Bedeviler arasındaki bir köy kavgası[ydı]." dedi.
"Sonra bu olay büyüdü ve Suriye hükümeti bu köy kavgasına müdahale etmek istediğinde, kanımca İsrail bunun sadece bir köy kavgası olmadığını, daha düşmanca bir varlık olduğunu düşündü. İşte bu noktada yanlış anlamalar başladı ve İsrail, konvoyları, Savunma Bakanlığını ve sarayı bombalamaya başladı.
"Yeni hükümet, Türkiye ile sınırları da dahil olmak üzere tüm sınırlarında yerini alırken katılım sağlayamayan ya da şu anda veya yeterince umutlu hissedemeyen kişilerin entegrasyonu sürecinde bu tartışma ya da olayların olması oldukça muhtemel.
Bunun büyük kısmı kabilevi. Eminim her iki taraf da hatalar yaptı. Bunu şöyle tarif edebilirim: 60 oyuncunun olduğu ama hiçbirinin forma giymediği ve 17 golün atıldığı bir futbol maçına gitmek gibi; ne olduğunu anlamak çok zor."
"Herkes hesap vermeli"
Barrack, "Korkunç vahşetlerden sorumlu olan ister Suriye hükümeti olsun isterse diğer taraflar, hesap vermeliler." dedi. Ancak Şam'da böyle bir hesap verilebilrlik düzeninin bulunup bulunmadğına değinmeden "Ama daha da önemlisi, Dürziler, Aleviler, SDG ve diğer tüm fraksiyonları kapsayan, onları merkezi hükümete entegre edecek bir sürece hızla geçmek gerek[tiğini]" ileri sürdü.
(AEK)



