Malatya'da 18 Nisan'da Zirve Yayıncılık'ın ofisinde Almanya uyruklu Tilman Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in öldürülmesiyle ilgili olarak Emre Günaydın’ın da aralarında bulunduğu beşi tutuklu 12 sanık hakkında dava açıldı.
Savcı ismi bulunmayan örgüte üye olmakla suçladığı sanıkların, misyonerlik faaliyeetlerinde bulundukları gerekçesiyle üç kişiyi öldürmek suçundan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmalarını istedi. İddianamede sanık Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker, Cuma Özdemir Ve Salih Güler’in silahlı örgüt kurmak, örgüte üye olmak, örgütsel faaliyet çerçevesinde adam öldürmek suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptırılmaları istendi.
Beş tutuklu sanık dışında bu sanıkların kurduğu silahlı örgüte yardım etmekle suçlanan yedi sanık daha bulunuyor. Beşi tutuklu 12 sanığın yargılanmalarına önümüzdeki günlerde Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.
Tehditlere rağmen koruma yoktu
Zirve Yayıncılık'ta işlenen cinayetler güvenlik güçlerinin gerekli tedbirleri almaması nedeniyle eleştirilmesine yol açmıştı. Bu yöndeki soruları cevaplayan Malatya valisi Halil İbrahim Daşöz "koruma talebi olmadı" diye yanıt vermişti. İncil yayınladığı ve dağıttığı için daha önce milliyetçilerin protesto ve tehditlerine maruz kalan yayınevinin kurucusu Martin de Lange 17 Şubat 2005'te bir açıklama yapmış ve hedef gösterildiklerini söylemişti.
İzmir Protestan Kilisesi Pastörü Fikret Böcek, cinayetin ardından Malatya'da yaşayan 22 Hıristiyan aileden 15'inin kenti terk ettiğini ve bir daha dönmeyeceğini söylemişti.
14 Nisan mitinginde "misyonerlik alıp başını gidiyor" sözleri
"Misyonerlik" Türkiye'de sık sık ayrımcılığın, damgalamanın, şiddetin ve cinayetlerin bahanesi oluyor. Nefret söyleminin "misyonerlik" sözü kullanılarak sık sık üretildiği de görülüyor.
Ankara'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği mitingde konuşan Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, AKP hükümetini ve Başbakan Erdoğan'ı kast ederek şöyle konuşmuştu:
"Minareler süngümüzdür demişti. Geldi haçlı seferlerini yapanların eş başkanlığını kabullendi. Bu arada, Irak'ta yıkılmayan minare kalmadı. Bunların zamanında Hıristiyan misyonerliği başını alıp gitmektedir. İstanbul'u başında Ortodoks patriğinin bulunduğu bir dukalığa dönüştürmek isteyenlerin iştahları iyiden iyiye kabarmıştır.
"Bunlar, İslam'a öylesine itici bir çehre yüklemişlerdir ki bir kısım yurttaşlarımız, 'hepimiz Ermeni'yiz' diye bağırarak sokaklara dökülmek noktasına gelmişlerdir. Bir başka bölümü, Güneydoğudaki yurttaşlarımızın haklarını savunmak görüntüsüne bürünmüş bölücülerdir. Gerçekte ise bu yurttaşlarımıza kestaneyi ateşten alma rolünü oynatmak istedikleri açıktır." (NZ)