Kadıköy’de “kürtaj yasası” tartışmalarına karşı düzenlenen eylemde, kadınlar kürtajın yasaklanması yerine doğum kontrol yöntemlerine ulaşımın kolaylaşmasını, ayrıca Roboski katliamının sorumlularının yargılanmasını istedi.
Kadınlar İstanbul'da başbakan ve hükümet yetkililerinin kürtaj hakkındaki açıklamalarını protesto etti.
Kadıköy Boğa Heykeli'nden başlayan yürüyüş İskele Meydanı'nda şarkılar ve halaylar eşliğinde devam etti.
Erkeklerin ve çocukların da katıldığı eylemde "Kürtaj haktır, Uludere katliam", "Susma haykır, kürtaj haktır", "Tayyip elini bedenimden çek", "Kadın düşmanı Tayyip Erdoğan", "Yaşasın kadın dayanışması", "Jin jiyan azadî" sloganları atıldı.
Üç bine yakın kadının katıldığı eylemde, çağırıcı örgütler ortak bir açıklama okudu. Açıklamada hükümetin kadın politikaları eleştirildi ve şöyle dendi:
"AKP Hükümeti, şimdi kadınların bedenini, kimliğini ve emeğini devletin ve erkeklerin mutlak hakimiyeti altına sokmayı amaçlayan yeni bir saldırı tırmandırıyor: Kürtaj yasağı. Anneliğin kadının esas görevi olarak sunulması, kadınların bu toplumun 'eşit olmayan' yurttaşları olduğunun ilan edilmesi... 'Her koşulda doğurun' demek, kadınları üreme kapasitelerine indirgemek, resmen kuluçka makinesi ilan etmek demektir!"
Kadınlar kürtajın yasaklanması yerine doğum kontrol yöntemlerine ulaşımın kolaylaşmasını ve bunun yanısıra Roboski katliamının sorumlularının yargılanmasını istedi.
Açıklamanın ardından sanatçı Pınar Aydınlar, oyuncu Feride Çetin, Üniversiteli Kadın Kolektifleri'nden bir temsilci, İmece Kadın Kadın Sendikası Girişimi'nden Yıldız Ay, HDK Kadın Meclisi'nden Yıldız İmrek birer konuşma yaptı.
Kampanyaya yoğun ilgi
Eylemde bianet'in başlattığı"Benim Bedenim Benim Kararım" kampanyasına ilgi büyüktü. Birçok kadın vücutlarındaki "Benim Bedenim Benim Kararım" yazısıyla eyleme katıldı. Göbeklerindeki yazıları açarak halay çektiler. Benimkararim.org sitesinin pankartı da eylemde gönüllüler tarafından taşındı. Kadınlar benimkararim.org stickerlarını üstlerinde taşıdı. (ÇT/NV)
Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik mezunu. İstanbul Üniversitesi'nde Engellilik Araştırmaları Yüksek Lisansı yaptı. 2011-2017 yılları arasında bianet'te muhabir/editör olarak çalıştı. Greenpeace Akdeniz’de İletişim Sorumlusu olarak 4 yıl...
Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik mezunu. İstanbul Üniversitesi'nde Engellilik Araştırmaları Yüksek Lisansı yaptı. 2011-2017 yılları arasında bianet'te muhabir/editör olarak çalıştı. Greenpeace Akdeniz’de İletişim Sorumlusu olarak 4 yıl görev aldı. Şu anda Europe Beyond Coal (Türkiye ve Batı Balkanlar) İletişim Danışmanı.
Université Marc Bloch’da sosyoloji bölümünden mezun oldu. 2009’dan 2011’e kadar AFP’de fixer ve çevirmen olarak çalıştı. Gazeteci Burcu Karakaş ile Açık Radyo’da Cadı Postası programını...
Université Marc Bloch’da sosyoloji bölümünden mezun oldu. 2009’dan 2011’e kadar AFP’de fixer ve çevirmen olarak çalıştı. Gazeteci Burcu Karakaş ile Açık Radyo’da Cadı Postası programını yaptı. 2015 Müşerref Hekimoğlu Başarı Ödülü'nü aldı. 2011-2018 arasında bianet’te kadın ve LGBTİ haberleri editörü olarak çalıştı.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’ne bağlı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin adı ve faaliyet alanlarını tanımlayan yönetmelik değiştirildi. 20 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelikle merkezin adı “Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” olarak güncellendi.
3 Haziran 2024’te yayımlanan ve yürürlükte olan eski yönetmeliğin birçok maddesinde de bu doğrultuda değişikliğe gidildi. Yeni düzenlemeyle, “kadın sorunları” ifadesi yönetmelikten tamamen çıkarıldı; yerine “kadın ve aile çalışmaları” ibaresi getirildi.
İfadeler tek tek değiştirildi
Yönetmelikte yapılan değişiklikler şöyle:
Madde 1: Merkezin ismi, “Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi”nden “Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi”ne dönüştürüldü.
Madde 2: Yönetmeliğin 1., 2. ve 4. maddelerinde geçen “Kadın Sorunları” ifadeleri, “Kadın ve Aile Çalışmaları” şeklinde değiştirildi.
Madde 3: 5. maddenin birinci fıkrasında yer alan “ve kadın çalışmaları” ifadesi, “kadın ve aile çalışmaları” olarak değiştirildi. Aynı fıkrada geçen “ve kadının” ifadesi ise “kadının ve ailenin” biçiminde güncellendi.
Madde 4: 6. maddenin (a) bendinde yer alan “sorunları” kelimesi “aile” olarak değiştirildi. Aynı maddenin (d) bendinde yer alan “farkındalığı” ifadesinden sonra ise “ve aile çalışmaları” ifadesi eklendi.
Yönetmeliğe göre bu değişiklikler yayımı tarihinde yürürlüğe girdi. Uygulamayı ve yürütmeyi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörlüğü üstlenecek.
Kadın odaklı çalışmalardan aile merkezli yaklaşıma geçiş
Yönetmelikteki değişiklikler, üniversitenin kadın odaklı akademik ve toplumsal çalışmalarının kapsamının aile temelli bir yaklaşımla yeniden tanımlandığı yönünde yorumlandı.
Kadın sorunlarına odaklanan bir merkez yerine, aile bütünlüğü çerçevesinde yürütülecek araştırmaların ön plana çıkması bekleniyor.
“Kadınlar aile içinde veya dışında aile bireyleri tarafından katlediliyorken kadın merkezlerinin adını değiştirmek sorun çözemez. Var olan sorunları görmezden gelmek ve önleyici politikalar üretmemek olur."
“Aile Yılı” dayatmaları bitmiyor: Çalışan kadına yarı maaş, tam yük
Margaret Atwood’ın “Damızlık Kızın Öyküsü” kitabının Türkiye versiyonunda “Aile Yılı” hedefleri kapsamında memurlara yarı zamanlı çalışma hakkı geliyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği “Aile Yılı” öyle sadece “aile olun”, “3-5 çocuğunuz olsun” minvalindeki düzenlemelerle sınırlı değil.
AKP politikaları ile ekonomik sorunların ve akabindeki belirsizliğin/geleceksizliğin neredeyse bir “kadere” dönüştüğü Türkiye’de hiç utanmasalar bir yolunu bulsalar bireylere birer kayyım atayıp evlendirecekler, evlendirdikleri çiftleri de hemen 3-5 çocuk sahibi yaptıracaklar.
Margaret Atwood’ın “Damızlık Kızın Öyküsü” kitabının Türkiye versiyonunda “Aile Yılı” hedefleri kapsamında memurlara yarı zamanlı çalışma hakkı geliyor. Elbette bu müjdeli haberi yine Erdoğan duyurdu.
Şöyle: Doğum yapan ya da evlat edinen memur anne veya babalar, analık/babalık izni sonrası bu haktan faydalanabilecek. Eşlerin ikisi de memursa, ikisi dönüşümlü şekilde bu imkândan yararlanabiliyor. Çocuk resmi olarak ilkokula başlayıncaya kadar yarı zamanlı çalışma süreci devam edecek.
Haftalık çalışma süresi 40 saatten 20 saate düşecek. Çalışma ya haftanın 3 günü tam gün ya da haftanın 5 günü günlük en az 3 saat şeklinde bölünebilecek.
Maaş, çalışma süresi kadar, yaklaşık yarı oranında azalacak. Yani tam maaş yerine %50'si ödenecek. Ancak yıllık izin, derece/kademe ilerlemesi gibi haklar tam süre üzerinden işlemeye devam edecek.
Süt izni de kaldırılıyor.
İlk başta ne kadar olumlu bir gelişme gibi geliyor değil mi kulağa? Tam bir müjde.
Şu açıdan olumlu gibi görünebilir: Feminist teori uzun süredir bakım emeğinin (çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev işleri) kadınlar tarafından ücretsiz ve görünmez şekilde yapıldığını vurgular. Bu düzenleme, devletin bakım emeğini resmen tanıması ve ona bir biçimde karşılık vermesidir. Bu, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir ilke değişimidir.
Peki gerçekte öyle mi? Sıklıkla tekrar ettiğim bir şey var: Hayata Dönüş Operasyonu gibi bu iktidarın politikalarındaki ruhu anlamak. Yani adı “hayata dönüş” fakat geride kalan acı, ölüm ve engelli insanlar... Asla hayata dönüş değil, hayattan kopuş. Bunun örneği çok aslında. Müjde gibi sunulan fakat asla öyle olmayan düzenlemeler.
Gerçi “Aile Yılı” da tam olarak değil mi? Bakın Aile Yılı’nın ilk altı ayında erkekler 145 kadını öldürdü, 88 kadını taciz etti, 140 çocuğu istismar etti, 329 kadına şiddet uyguladı, dört kadına tecavüz etti.
Erkekler en az 691 kadını seks işçiliğine zorladı. 215 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak yansırken, erkekler, en az 30 çocuğu öldürdü.
Adı “Aile Yılı” gerçekte olan ise kadınların hayatlarının hiçe sayılması.
Bakın bu düzenleme de öyle görünürde “müjde” gerçekte olana bakalım
Kadınlara “yarı zamanlı iş” damgası yapışabilir. Yani, yarı zamanlı çalışanların çoğunun kadın olması, kadınların uzun vadede “ikincil iş gücü” olarak görülmesine neden olabilir. Bu da kariyer gelişimini ve lider pozisyonlara yükselme şansını azaltabilir.
Ayrıca bir de şöyle bir durum var. Gelir azalması, ekonomik bağımsızlığı zayıflatabilir. Haftalık çalışma süresi yarıya inince maaş da yarıya iniyor. Bu, kadınların maddi bağımsızlığını ve ev içindeki karar gücünü azaltabilir. Özellikle eşine ekonomik olarak bağımlı olan kadınlar için bu ciddi bir risk.
En vahim olanı da şu, ev içi bakım yükü kalıcılaşabilir. Eğer erkekler bu hakkı kullanmazsa, çocuk bakımının yine yalnızca kadına ait olduğu mesajı güçlenir. Bu da geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirebilir.
Kariyer açısından “ceza” olabilir. Nasıl mı? İş yerinde “yarı zamanlı” çalışmak bazı işverenler tarafından daha az bağlılık ya da daha düşük öncelik gibi algılanabilir. Bu da kadının terfi, eğitim veya proje fırsatlarından dışlanmasına neden olabilir.
Düzenlemeye tepkili olan isimlerden biri de Ceza Hukukçusu ve CHP’li siyasetçi Şenal Sarıhan. Sarıhan bianet’e şunları söyledi:
"17 Temmuz gecesi yayımlanan yönetmelikle, doğum ve evlat edinme durumlarında, ilköğretime başlayana dek kadın ve erkek memurların yarı zamanlı çalışma hakkı kullanabilecekleri düzenlemesi, devletin özünde kendisine ait olan sosyal görevleri (çocukların kreş ve yurt olanaklarını eşit bir biçimde tüm yurttaşlara sağlama görevini) anne ve babaya —özünde sadece anneye— yüklemesinden başka bir anlam taşımıyor.
Bilindiği gibi bu görevler, daha çok belediyelere yüklenmiş durumda. Yeni düzenleme, özünde kadına ve erkeğe ortak tanınmış ve bakım emeğinde bir eşitlik sağlanmış gibi görünse de, pratikte kadını iş yaşamından ve eşit emeklilik haklarından yoksun edecek. Ülkemizde çocuk bakımı, diğer tüm bakımlar gibi kadınlara ait olmaya devam ediyor. Bu yönetmeliğin mevcut yapısı ile bu gerçeği değiştirmesi olanaksız.
Kaldı ki izleyen maddeler, var olan ekonomik koşullarda diğer düzenlemelerle kadın için de erkek için de bu düzenlemeden yararlanma olasılığını ortadan kaldırıyor. Yönetmeliğin “Mali ve Sosyal Haklar” başlıklı 12 ve “Hizmetin Değerlendirilmesi” başlıklı 13. maddeleri ise, bu düzenlemenin, izin dönemlerinde mali ve sosyal haklar ile emeklilik süresinin yarım gün olarak değerlendirilmesi ile —eski deyimiyle— “mezarda emeklilik” uygulamasını getiriyor. İzleyen maddelerde de bu haktan yararlanamayacaklar tanımlanırken, genel olarak üst görevler sayılıyor. Böylece de kadınlara, çocuk sahibi olmak ve ilköğretim aşamasına dek ona bakmak istiyorsanız görevde yükselme hakkından vazgeçin deniliyor."
Anlayacağınız bu düzenlemenin de bir amacı kadınları “annelik” adı altında eve kapatmak. Önceden kadınlar hem anne olsun hem iş hayatı olsun deniyordu. Şimdi biraz çalışsın daha çok anne olsun deniyor. Başka türlüsü akla gelmiyor sonuçta?
Suruç'ta devrimcileri katledenler cezalandırılsın
10 yıl önce bugün, Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek üzere Türkiye’nin dört bir yanından Urfa’nın Suruç ilçesine giden ve IŞİD’in canlı bomba saldırısında yaşamını yitiren 33 “Düş Yolcusu”nu özlem ve saygıyla anmak isterim.
20 Temmuz 2015’te Suruç’ta düzenlenen bu katliamda hayatını kaybedenlerden biri olan Evrim Deniz Erol’un annesi Besra Erol, çocuğunun mezarı başında yaptığı bir konuşma nedeniyle “örgüt propagandası” suçlamasıyla 30 Nisan 2019’da tutuklandı.
Tahliyesi yaklaşan Erol’a, Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından “pişman mısın?” benzeri sorular yöneltildi. Bu sorulara verdiği yanıtlar gerekçe gösterilerek tahliyesi 22 Haziran’da 6 ay ertelendi.
Suruç’ta hayatını kaybeden sosyalistleri unutmayacağız. Politik görüşü fark etmeksizin tüm hasta mahpuslar serbest bırakılsın.
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara yazıları ile katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.