Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı
Hrant Dink Vakfı'nın, "Dijital teknolojileri kullanarak nefret söylemi ve ayrımcılıkla mücadele" projesi kapsamında düzenlediği "Dezenformasyonla mücadelede farklı yaklaşımlar" panelinde konuşan İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu hukukçu Dr. Kerem Altıparmak, "Sansür Yasası"nı "kamusal alana yapılan bir operasyon" olarak değerlendirdi.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, Hrant Dink Vakfı salonlarında gerçekleştirilen panele Gazeteci Banu Tuna moderatörlüğünde, Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr. Onur Varol, veri habecisi Pınar Dağ ve İfade Özgürlüğü Derneği Kurucusu ve hukukçu Dr. Kerem Altıparmak panelist olarak katıldı.
Dr. Varol: "Bot hesaplar
siyaseti yönlendiriyor"
Panelin bağlamına işaret eden moderatör Banu Tuna, TBMM'den geçen "Dezenformasyon Yasası"nın etki ve sonuçlarına işaret ederek sözü Onur Varol'a bıraktı. Hesaplamalı sosyal bilimler ve sosyal veri çözümlemeleri alanında çalışan Dr. Varol sanal ağlarda botlar ile oluşturulan manipülasyonlar ve dezenformasyon mekanizmalarına da değindi. Verdiği sahte hesap ve takipçi örnekleriyle gerçekleştirilen etkileşimler ve bu yolla gerçekleştirilen manipülasyona dikkat çekti.
Varol, Türkiye'de bu mekanizmalarla trendlerin manipüle edildiğini dile getirdi: "Sosyal ağlarda yazılımsal olarak kontrol edilebilenbot hesapların kontrolünde farklı otomasyon teknikleri uygulanabileceğini" açıkladı. Hesapların "doğrudan hesap sahiplerince olduğu kadar uygulamalarla da dolaylı olarak kontrol edilebilieceğini" açıkladı. Dr. Varol "Bu botlar ve hesaplar siyaseti yönlendirebiliyor. Seçim kampanyalarında botların sıkça kullanılmaya başlandığını görebiliyoruz. Bu botlar belli stratejiler izliyorlar" dedi.
"Bot hesapların yaydığı bilgiler,
paylaşıldığında değerli oluyor"
Botların istenilen bilgi veya içeriği ön plana çıkardığını ve tüketicinin böylece yayılan bilgiyi gerçek olarak kabul etmeye başladığını böylece botların yaydığı bilginin gerçek hesap sahiplerince de yayılmaya başladığını açıkladı.
Varol, bu bilgilerin "Biz paylaştığımız için değerli hale geldiği[ni]" vurguladı. "Bir içeriğin daha çıktığı ilk saniyelerle birlikte yayılmaya başladığını görüyoruz. Ayrıca [bu içeriklerin] popüler kişileri hedef aldığını ve dikkatlerini çekmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca popüler gazetecilerin de sıklıkla bu botlar tarafından takip edildiğini belirtebiliriz" dedi.
Dr. Varol, Türkiye'de ele aldıkları birkaç hesabın 40 milyon takipçisi olduğunu ve bu her 40 milyon takipçi arasında onar milyon hesabın tek bir paylaşımının dahi olmadığını aktardı: "Önümüzde önemli bir seçim olacak. Bu seçime dair gelişmelerin verisini [bu açıdan] toplamaya çalışıyoruz" dedi.
Dr. Altıparmak: "Kamusal tartışma
yasaklanmak yerine kontrol ediliyor"
Daha sonra söz alan Av. Kerem Altıparmak da, "Sansür Yasası: Tabuta çakılan son çivi" başlığı kapsamında sunum yaptı. Otoriter rejimlerde "Kamusal tartışma alanının yasak üzerine kurulup istendiği şekilde kur[gulanabildiğini]" aktaran Altıparmak, Türkiye'de "kamusal tartışmayı yasaklamak yerine kontrol etme stratejisi uygulan[dığını]" söyldi.
Dr. Altıparmak "sosyal medyanın ilk ortaya çıktığında bir mucize gibi ele alınması"na ilişkin olarak da "Şimdi baktığımızda bazı konularda yanıldığımızı söyleyebilirim" dedi. Altıparmak, sosyla medyanın "Bir susturma mekanizmasına dönüştü[ğünü], kamusal alan[ın] bu şekilde ele geçiril[diğini] ifade etti.
İfade Özgürlüğü Derneği Başkanı sürecin "Devlet destekli bağı dolayısıyla da bir operasyon olarak ele alınma[sı gerektiğini]" söyledi: "Örneğin Sedef Kabaş'ın tutuklanmasında birçok bürokratın [Kabaş'ı] aynı ifadelerle hedef gösterdiğini, [sosyal medyanın] bir manipülasyon alanına dönüştüğünü görebiliyoruz." dedi.
"Bununla muhaliflerin sesini çıkarması daha da zorlaştırılıyor. Şebnem Korur Fincancı örneğinde de görüyoruz. Devletin hoşuna gitmeyen konularda konuşanlar hedef haline getiriliyor."
Keyfilik
Sanal medyanın bir özgürlük alanı olmaktan çıkıp bir suskunluk alanına dönüştüğünü belirten Altıparmak, bu haliyle kamusal tartışma alanının yok edildiğine dikkat çekti: "Türkiye'de internet ortamına yönelik çok despotik bir hukuk sistemi var" dedi.
Katalog ve kişilik hakları suçları bağlamında anayasaya da değinen Altıparmak, "İçerik yaymaya erişim resmen süratle engelliyor. Çok ciddi para cezaları var. Ayrıca 'Milli Güvenlik' bağlamında birçok engelleme var." dedi.
"Taksim patlamasının tartışılmasının önüne geçil[mesi]" örneğini veren hukukçu, "Hacı Lokman Birlik'in [cenazesinin yerlerde sürüklenmesiyle ilgili eleştirel haberler] ile ilgili 600 erişim engeli var ve bu haberlerin tümü ortadan kaldırıldı. 'Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret, örgüt propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek' öne sürülerek, keyfi uygulamalar yapılıyor", dedi.
"Seçim günü İnternet kapatılabilir"
Yasa kapsamında Basın Kanunu'nda yapılan değişiklikleri paylaşan Altıparmak, internet sitelerinin Sansür Yasasıyla dezavantajlı duruma düşürüldüğünü kaydetti. İnternet sitelerinde çalışan gazetecilerin basın kartı almasının yolunu açan maddeye işaret eden Altıparmak, basın kartının kime verileceğine iktidarın ve ona bağlı mekanizmaların karar verdiğini hatırlattı.
Altıparmak, "Yanıltıcı bilgi" konusuna da değinerek, "Yayılan haberin gerçeğe aykırı olmaması gerektiği söyleniyor. Buna kim karar verecek? Kime ve neye göre gerçek değil?" diye sordu. Taksim patlamasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "devlet kurumları dışındaki bilgilere itibar edilmemesi gerektiğini söyledi[ği]"ni hatırlattı. Altıparmak, seçim gününde internetin tamamen kapatılma ihtimalinin gözönünde tutulması gerektiğine de olabileceği öngörüsünde de bulundu.
Veri gazeteciliği
Veri gazeteciliğinin sunduğu imkanları değerlendiren Pınar Dağ dijitalleşmeyle güçlü ve doğru veriye ulaşmanın hem kolaylaştığını hem de zorlaştığını söyledi. "Anlatma, göster" ilkesiyle üretilen içerik ve haberlerin dünyada daha çok ilgi görmeye başladığını söyleyen Dağ, Veri gazeteciliğinin başarılarına, "Bir veri gazetecisi[nin], Brezilya'da, Rio de Janerio'da polisin işlediği cinayetlerin verilerini açık kaynaklardan toplayarak polisin çok sayıda sivili öldürdüğünü ortaya çıkar[masını]" örnek gösterdi ve bu imkanların dijital ortamlarda hakikate ulaşılması açısından yeni bir çığır açtığına dikkat çekti.
(AEK)