Olay biraz karışık görünüyor ama aslında değil: Susurluk kazasından tek sağ kurtulan o zamanın Doğru Yol Partisi (DYP) milletvekili, şimdinin Demokrat Parti (DP) milletvekili adayı Sedat Bucak'ın şoförü Rıfkı Özkaya ve danışmanının da aralarında bulunduğu 16 kişi dün "çete üyeliğinden" gözaltına alındı.
Bucak aşiretinden bazı kişilerin Ankara'daki bazı eğlence mekânlarını haraca bağladığı ortaya çıktı.
Bu ev de cephane gibi
Yeni Şafak'ın haberine göre Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün başlattığı "Kaldırım" operasyonu sonucu zanlıların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda, 200 gramlık dinamit lokumu, üç tabanca, iki tüfek, çok sayıda değişik mermi ve fişek, polis kanallarına ayarlı iki adet telsiz, bir vakıf üniversitesine ait sahte kaşe ile 12 gram hintkeneviri ele geçirildi.
Özkaya'nın üzerinden iki tane Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) kimliği çıktı.
Özkaya ifadesinde sahte kimliklerin, emekli Tuğgeneral Veli Küçük döneminde dağıtılan kimliklerden olduğunu söyledi. Kimlikler, isimleri Susurluk olayıyla anılan yüzbaşı Sinan Yaşar ve Yalçın Tanfer imzalı.
Her şey çok açık değil mi?
Veli Küçük hakkında soruşturma açılmadı
Veli Küçük'ü hatırlayacaksınız. Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın son telefon görüşmelerinden birini Veli Küçük'le yaptığı ve Susurluk'un kilit isimlerinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın kullandığı cep telefonunun da o dönemde Giresun Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Küçük adına kayıtlı olduğu saptanmıştı.
Küçük bu kişilerle "istihbarat temini" için konuştuğunu söyledi ve hakkında adli bir soruşturma açılmadı.
Küçük'ün geçen yıl gerçekleşen Danıştay saldırısının faili Alpaslan Aslan'la fotoğrafı ortaya çıkmış, Hrant Dink'in avukatı Erdal Doğan, Küçük'ün duruşmalarını izlediği Dink'i tehdit ettiğini açıklamıştı .
Bucak da ifade verdi
Yeni Şafak'ta Sedat Bucak da çeteyle ilgili tanık olarak dün adliyede ifade verdiği ve ifadesinin ardından sinir krizleri geçirdiği yazıyor.
Sedat Bucak Susurluk'taki trafik kazasından sonra, otomobilden çıkan silahların sonradan koyulduğunu ileri sürmüş, bir ara da hafızasını yitirdiğini iddia etmişti. Sonra silahları otomobile Abdullah Çatlı'nın koymuş olabileceğini ileri sürmüştü. (NZ/EÜ)