24.11.2006 tarihli ve 54 Sayılı valilik basın bültenine göre haber yapan birçok ulusal haber ajansı, ulusal gazete ve ulusal haber sitesi, yakalanan ve öldürülen kişilerin "terörist" olduğunu haberlerine yansıttı. Bu haber "terörist" olarak kamuoyuna yansıtılan şahısların yakınlarını üzmüştü.
Canan Valilik açıklamasını kınadı
Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan ise rahatsızlığını dile getirerek, Valilik açılamasını kınamış ve yeniden bir açıklama yapmaya davet etmişti. Ayrıca operasyon yetkilileri hakkında adli ve idari soruşturma yapılmasını da istemişti
"Hiçbir şekilde terörist ifadesi kullanılmadı"
Valili ikinci açıklamasında, güvenlik güçleri ile çatışmaya giren iki kişi ile ilgili hiçbir şekilde terörist ifadesinin kullanılmadığı halde bazı basın kuruluşlarınca terörist ifadesinin kullanıldığını belirtti; şöyle dedi:
"Valilik Basın açıklamasında konuyla ilgili güvenlik güçlerinin dur ihtarına uymayarak çatışmaya giren 2 kişi ile ilgili hiçbir şekilde terörist ifadesi kullanılmamasına rağmen, bu kişiler hakkında terörist ifadesi kullanılarak, olayla ilgili bazı basın kuruluşlarınca halkımıza maksatlı olarak yanlış ve eksik bilgi verilmiştir."
Milletvekili Esat Canan, yapılan yanlışlığın bir an önce düzeltilmesi gerektiğini belirterek "Ulusal basında bugün, 'Yüksekova'da bir terörist ölü, birisi de yaralı olarak ele geçirildi' şeklindeki haber tamamen gerçek dışıdır. Bu olay Hakkari halkını derinden üzmüştür" dedi.
"Hani terörist yakalamışlardı?"
Canan, olayı son günlerde oluşan huzur ortamını bozucu bir davranış olarak gördüğünü söyledi, "Vatandaşı terörist ilan etmenin kimseye faydası olamaz. Huzur ve güven ortamının sağlanması için yanlışlıklara müdahale edilmesi gerekiyor. Açıklamada 'Asker yaptı ve yanlışlıkla vatandaşı vurdu' demenin huzur ve güven ortamı için daha fazla faydası olabilirdi. Zaten 'terörist' diye yakalanan M. Reşit Soydan Jandarma tarafından serbest bırakılmıştır. Hani terörist yakalamışlardı?" dedi.
Yeni TMY en fazla Hakkari'yi etkiledi
Bu gelişmelerin gündeme yansıması gazetecilerin eliyle oldu. Yıllardır kim bilir bu türden kaç olay yaşandı. Yeni Terörle Mücadele Yasası (TMY) en fazla Hakkari halkını etkiledi. Özellikle halkın giyimi, geçim kaynakları, yaşam tarzı ve halkın tabiatı ile zıt nitelikte. Bu yaşanan olayda da "dur" ihtarına uymama iddiası üzerine kurulu bir savunma söz konusu.
Valilik ilk başta topu taca attı
Gazeteciler ve Valilik Basın ve Hakla İlişkiler biriminin eleştiriyi hak ettiklerine inanıyorum. Dağlıca'da 23 Kasım'da yaşanan olayın basına yansıması hem gazeteciler hem de Valilik açısından tamamen habercilik faciasına dönüştü. Valilik Basın Bültenin yeterince açık olmaması da buna etkendi. Öncelikle olayın yaşandığı şartlar bir insanın bir ölmesine, "terörist" olarak damgalanmasına neden oldu.
Birinci eleştiri: Madem bu insanlar "dur" ihtarına uymadı, öldürüldü, biri de yakalandı. Bu süreçten sonra mağdur olan insanların köylü olduğunun o Jandarma Karakolu tarafından mutlaka açıkça ortaya konulması ve basın bültenine öyle yansıması gerekiyordu. Çünkü bu insanlar bu karakolun sorumluluk alanında yaşayan insanlardı.
İkincisi: Valilik basın bülteninin öldürülen ve yakalanan şahısların ne "terörist" ne de "terörist olmadıklarını" açıkça açıklamaması, bana göre "topu taca atmak" anlamını taşır. Dolayısıyla gazetecilerin bunu "terörist" olarak algılaması da mümkün.
Basın kuruluşları rutinin dışına çıkmadı ve karambolden gol yedi
Üçüncüsü, Hakkari merkezde çalışan gazete ve ajans muhabirlerinin -Van Bölge Ajanslarına fakslanan Valilik Basın açıklamasında direk terörist denilmezken- şahıslara kendilerinin terörist demesi eleştirilecek bir noktadır. Çünkü bu noktada tekrar valilikten yeni bir açıklama alınması gerekirdi. Bu valilik basın bülteni bundan sonraki açıklamaların "doğruluğu" ve "tartışmaya açık " olması noktasında şaibe getirmiştir. Çünkü bu ajanslara yerel muhabirler tarafından konu saatler önce aktarılmıştı. Bu habercilik alanında bir rezalettir.
Özellikle kanla beslenen gazeteciler, gazeteler ve diğer bazı güçler akla hayale gelmeyecek şekilde bu habere çullanmış, ağza alınmayacak şekilde hakaretlerle dolu mesajlar yazmışlardı İnternet'teki haber sitelerinde.
Üstelik olay Yüksekova'da olmuş. Ve yerel muhabirlerin ısrarla araştırıp hazırladıkları haber metinleri çöpe atılıyor. Valilik basın açıklaması dikkate alınarak direk "terörist" olarak nitelendirilerek olayda hayatını kaybeden ve yakalanan şahıslarla bu yerel muhabirleri karşı karşıya getirmenin etik olmadığını bilmek gerekir.
Hatta haberlerin ulusal medya tarafından yayınlanmasından sonra -özellikle CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan tarafından- "Bu haberi kim yaptı?" diye bir arayışa geçilmiştir.
Ama ne yazık ki yıllardır ulusal medya, gazete ve ajansların bunu hiç dikkate almadığını görmekteyiz. Öyle ki Şemdinli olaylarında ülkenin en büyük ajanslarından birinin yerel muhabiri oldukça büyük bir sıkıntı yaşamıştı.
Ulusal medya yereli sömürüyor
Yalan yanlış haberleri yayınlamanın ne bu ülkeye, ne de topluma bir faydası var. Bizler yerel ve ulusal medyanın çalışanları olarak bu işin hamallığını yapıyoruz. Bu hamallıkta da, hak ettiğimiz ücreti almamanın dışında, çeşitli hakaret ve tehditlere maruz kalıyoruz. Bunun tek nedeni ise ülkemizin medya alanında da sağlıklı bir yapıya ulaşamaması.Üstelik ulusal medya kanalları istediği zaman yerel medya çalışanlarını kapı dışarı edebiliyor.
Bizim yalnız çatışma, ölme yaralama, sıkıntılar alanında yaptıklarımız haber olur. Eğitime, sağlığa, huzura yapılan olumlu katkılar, yerel yöneticilerin olumlu çalışmaları, sivil toplum ve diğer olumlu gelişmeler, prim yapmayan haberlerdir. Toplumun yenilenmesi ve en temel ihtiyaçlarının gündeme gelmesi zayıf kalıyor.
Gerçekten gazeteci kimdir?
Yıllardır ülkemizde kimin gerçekten gazeteci olduğu halen tartışma konusu. Mesela yalnız Hakkari genelinde yerel medya ile uğraşan kaç kişi gazete veya kitap okuyor? Toplumsal ve sosyal alanlarda çalışmaları var mı? Ne kadar sosyaldirler. Bunu kendi kendimize sormamız gerekiyor. Ayrıca iki cümleyi bir araya zorla getiren, kamera veya fotoğraf makinesini az-çok kullanan gazeteci mi oluyor? Haberleri yapmadan önce ne kadar araştırılıyor. Haber ne kadar doğru, diye düşünmemiz gerekmez mi?
Gazetecinin görevi ayrı, yargınınki ayrı
Gazeteci yargılamaz ve ceza vermez. Gazeteci haber yapar, gerisi adli makamlara kalır. Süreç yine gazetecinin gündeme taşımasıyla son bulur. Gazeteciler görevini yaparken, haberlerini gündeme taşırken yargıya mı müdahale ediyor? Hayır. Aksine iyi araştırılan bir haber yargıya ve adaletin tecelli etmesine olumlu katkı sunuyor.
Gazetecinin en az polis, en az asker ve en az savcı kadar önemli bir görevi var. Kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu var. Bir çok haksızlık ve yanlışlık, basında çıkan doğru haberlerin sayesinde çözülüyor.
Doğru haberden kimse gocunmamalı
Yıllardır gazetecilik kimliği ile ilimizde, bölgemizde ve ülkemiz genelinde yapılan yalan yanlış haberlerle zarar verildi. Doğru haberden kimse gocunmamalı, yapılan doğru haberlerin sayesinde kamuoyunun vicdanı rahatlar. Ama yapılan yalan haberlerle toplum gerilir, huzuru bozulur. Her meslekte bireysel hata yapanlara rastlamak mümkün. Vatandaş da hata yapar, asker hata yapar, polis de hata yapar. Özellikle gazeteci de hata yapar. Bu hataların bireysel olması ve bireysel olduğu için de topluma yansıması gerekiyor. Nedense gazetecilerin hataları topluma daha çok zarar verir. Çünkü "dördüncü güç medya" haberleri her kes tarafından okunur. Medya tarafından işlenen hatanın da telafisi zor olur.
Gazeteci okumalı, yenilikçi ve sosyal olmalı
Biz, Yüksekova Haber Gazetesi olarak gazetecilik alanında, basınla alakalı toplantılara katılır, bu konulardaki yayınları yakından takip ederiz. Bizler de bu öldürülen köylü insanlara yağcılık olsun diye "terörist" diyebilirdik. Ama bu işin vicdanı var, bu işin hukuki boyutu ve etiği var.
Sonuç olarak bizler yaptığımız haberden sorumluyuz. Birilerini katil veya terörist ilan etmeye hakkımız yok. Kanunen ve suçu sabitlenmeden kimse suçlanmamalı.
İğneyi kendimize, çuvaldızı da kim hak ederse...
Doğru haberle doğru çizgide buluşmak umuduyla... (NÇ/TK)