*Fotoğraflar: Necip Çapraz
Geçmişte her yeni bir yıl veya yeni bir bayram bir diğerine göre daha soğuk ve tatsız, imkanlar az ama daha mutluyduk...
Çocukluğumuzun bayramları övgüsü yapmayacağım ama gene de bir şeyler farklıydı. Topladığımız şekerler daha tatlı, insanlar daha sıcak, dostluklar daha kalbiydi mesela. Bayramlarda gece büyüklerimizin bize aldığı elbise ve ayakkabıları baş ucumuza koyar, erkenden yatar, erkenden kalkardık.
Yüksekova'da bayram
Bir gün önce annelerimiz üç güne yetecek tandır ekmeği, kade (çörek) yapardı.
Evin kadınları sabah erken kalkar, bayram için bir hazırlıktır giderdi. Büyüklerimizin ellerini öpüp bayramını kutladıktan sonra bütün çocukları gibi bizim de şeker toplama maratonumuz başlardı.
Mahalledeki arkadaşlarımızla bayram sabahları şeker toplama yarışına girerdik. Bilirdik ki bayram günleri şehirde bazı evlerde şeker kalmazdı, o nedenle elimizi çabuk tutardık. Öğleden sonraları da mahallenin meydanlarında büyüklerimizin oynadığı yöresel oyunları seyre dalardık. Tabii ki bayram günleri, annelerimiz en güzel yerel yemekleri yapardı.
Çocukluk oyunları
Şimdiki çocuklara bakıyorum, çocuklukta oynanan oyunlar bile değişti. Bizler gece gündüz, yaz kış dışarıda oynardık. Topacım, bilyelerim, çamurdan evlerim, kornejden kayak takımım ve elbise düğmelerim vardı. Çocukken oynadığımız Brané oyunu, Melmelané oyunu, Héstke Şevé oyunu, Şeqe Topane (Kürt beyzbolu), saz grupsuz sözlü halay stranları ve geçmişte yaşadığım çocukluğuma dair ne varsa özledim bu bayram gününde.
Bayram yemekleri
Çocukluk özleniyor işte. Mesela annelerimiz ile beraber Hakkari doğasında topladığımız pancar dediğimiz yöresel yenilebilen Siyabo, Mendé, Luş, Alo, Kivark, Karé, Çorin, Guh Bizin, Heliz, Sirik, Révas ve isimlerini sayamadığım kadar çok otları Parzûnlarına (dokuma heybe) doldurup akşamları evin yolunu tutuyorduk. Topladıklarımız kah otlu peynirde kah kavurmalı siyabo olarak sofrada yerini alırdı. Bunlar Keledoş, Dovin, Sıvar Kenger cacığı içinde sevdiğimiz yemeklerdi.
Eski güzeldir
Şimdi düşünüyorum da. Sanki o yıllarda yaşanılan aşklar daha kutsal, arkadaşlıklar daha içten, yoldaşlıklar daha sağlamdı.
Şimdiki çocukların oynadığı Pubg (online savaş oyunları) ile bizim oynadıklarımız arasındaki farkı düşünüyorum.
O zaman çocuk oyunları sanal değildi. Süte su karıştırılmaz, pirince taş karıştırılmaz, insanların kuyusu kazılmazdı.
Paylaşımcılık, yardımlaşma (zıbare) daha fazlaydı.
Zaman geçtikçe insanlığın, dinin, kültürün, adaletin, siyasetin, börtü böceğin, doğanın genetiği ile oynandı. Her şeyin GDO'lusu ile muhatabız şimdi. Geçmişimizdeki hayatla şimdiki hayat 180 derece fark attı. Bütünüyle değişim ve dönüşüm yaşandı.
Kendimizi makinelerin içinde gördük, makineleşme, elektronik çağda daha çok insan öldürme üzerindeki sanayileşme gelişti. Her şeyimiz bir tuşa geldi. Artık hayatımızın en vazgeçilmezi cep telefonu oldu. Hepimiz cepleştik…
Teknoloji işlerimizi kolaylaştırmış olabilir ama mutluluğumuz azaldı.
Cep çocuk, cep gelin, cep anne, cep baba gibiyiz. Etrafımız barut fıçısı, silahlanma son hızla devam ediyor. Her taraf kan gölü, mezarlıklar insan ile dolu….
Anneler daha çok ağlıyor, çocuklar ve kadınlar daha çok ölüyor.
Çevre olgusu pert oldu. Ozon tabakasındaki delik daha çok açıldı.
Her yeni yıl aynı bayramı yaşasak da her seferinde beklentilerimiz ve umutlarımız gelecek bayramlara kaldı.
Beklentilerimizin, dileklerimizin gerçekleşmesi umudunu taşıdık.
Kötüden iyi çıkacak
2021 yılı başladığından beri rahat yüzü göremedik, koronavirüs pandemisinde yaşadığımız bu bayram günleri, hayatımızın en sıkıntılı zamanları belki de . Aslında bir öze dönüşe bir başlangıç gibi görünüyor. Evet her şey kötüleşti ama kötünün içinde iyi şeyler de çıkıyor. Mesela bu salgında doğaya, antikapitalist dünya düzenine geri dönüş hızlandı.
Korona sürecinde her şeyden önce ailemizle daha yakın bir iletişim sürecine girdik. Bu bambaşka bir sıcaklık ve önemli değişikliklere yönelik beklentiler yarattı. Bu beklentilerimiz, eğer anne babamızı unutmaz, onları korur, onlarla geçirdiğimiz vaktin her dakikasına değer verir; çocuklarımızı, onların hevesleri ve hayallerini daha iyi anlar, bizim varlığımıza, kalbimizi açmamıza ihtiyacı olan yakınlarımıza destek verirsek, tüm bu beklentilerimizin gerçek olma umudunu yeşertti.
Sevgi zamanı
Bu sıkıntılı süreçlerde yardımsever ve duyarlı olmak, iyilik yapmak hayatın gerçek, insani bir biçimde doldurulmasını sağlıyor. Nerede olursak olalım hepimizi yeni bir ruh ve dönüşümle bir araya getiren bir sürece girme aşamasındayız. Çağdaş teknoloji de bizden yüzlerce, binlerce kilometre uzaklıktaki sevdiklerimizle duygularımızı sıcak tutmamıza yarıyor. Vakit birbirimize sevgi dolu sözler söyleme, hataları affetme, küslükleri geride bırakma, sarılma, sevgimizi, aşkımızı ilan etme, birbirimizi sevgi ile ısıtma vaktidir. Bütün dünya el ele kardeşçe, barış içinde...
(NÇ/NÖ)