Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Hatice Yılmaz'ın evlilik soyadının iptaline dair açtığı davanın Ankara 11. Aile Mahkemesi tarafından kabul edilmesi, mevcut uygulama konusundaki tartışmaları yeniden başlattı.
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı ve Kadın Hukuku Uzmanı Nazan Moroğlu bianet'e yaptığı açıklamada, "bir kişinin adı soyadı onun kişilik haklarındandır; vazgeçilmez, devredilemez, feragat edilemez mutlak haklardandır. Ancak bunlar sadece erkekler için geçerlidir" dedi. Kadının soyadı konusundaki uygulamaların Anayasa'nın kadınlara karşı ayrımcılığa karşı maddeleriyle uyuşmadığını söyleyen Moroğlu, "bu durum aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılık maddesiyle uyuşmaz" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türk Medeni Kanunun soyadını düzenleyen 187. maddesinin başlığı olan "Kadının Soyadı" ibaresinin ayrımcılık olduğuna hükmettiğini söyleyen Moroğlu, "bu maddenin başlığı 'ailenin soyadı' olarak değiştirilmeli ve yeni düzenleme yapılmalıdır" dedi.
Kadının kimliğine gösterilen özenin onun tüm haklarının güvencesi olduğunu söyleyen Moroğlu, "aile soyadı"nın düzenlenmesinin, evlenen kişilerin evlilik süresince önceki soyadlarını taşımaya devam edebilmesine olanak vereceğini belirtti. Moroğlu, bu soyadlardan birinin "aile soyadı" olarak seçilmesinin kadına karşı ayrımcılık konusunda olumlu bir hamle olacağını kaydetti.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, bianet'e yaptığı açıklamada "kadının soyadı" ugulamasının, kadının insan hakları ötesinde Türkiye'de uluslararası sözleşmelere uyulmadığını örneklediği görüşünü iletti. Altıparmak, Yargıtay'ın mahkemelerde uluslararası sözleşmeleri değil medeni kanunu uygulama kararının kadının evlenmeden önceki soyadını kullanması önünde en önemli engel olduğunu söylüyor. Yargıtay'ın Ankara 11. Aile Mahkemesi'nin kabul ettiği bu davanın Yargıtay tarafından bozulabileceğini söyleyen Altıparmak, böyle davların kabul edilmesinin hem uluslararası sözleşmelere uyulması anlamında hem de kadına karşı ayrımcılığa karşı sevindirici olduğunu söyledi. (GY/ŞA)