"Bu tasarı kişisel veri sahibini koruyan bi tasarı mıdır? Hayır. Bu tasarının amacı veri sahibini korumaktır, tasarının temel problemi budur."
bianet'in görüştüğü avukat Mehmet Uçum Kişisel Verilerin Korunması Kanun tasarısındaki temel problemin, Jandarma Genel Komutanlığı'nın 'suçu önleme' gerekçesiyle kişilerin siyasi düşünce, din, mezhep, özel yaşamlarıyla ilgili bilgileri işleme yetkisi talep etmesi olmadığını, tasarının verileri toplanan kişilere güvence getirmediği olduğunu" söyledi.
Kanun tasarısının amacı veri sahibini korumak
"Jandarmanın itirazından önce bu kanun tasarısında temel felsefe problemli. Türkiye AB yönergeleri çerçevesinde kişisel verileri toplananları güvence altına almakla yükümlü, bunun için kanun tasarısı hazırlıyor amaç verileri toplayan kişileri korumak olmalıyken ağırlık verileri toplayanların hukukunu korumak şeklinde ortaya çıkıyor."
"Jandarma 'suçun soruşturması değil, önlenmesi bakımında da kişisel veri toplayayım, benim mevzuatımda iletişim tespiti yetkisi verilmiş o çerçevede bu verileri kendi kütüğüme kaydedeyim' diyor. Jandarma bunu idari yönden yapamıyor, bir mahkeme kararına dayanarak yapması gerekiyor, onun da sınırları var, süresi belli, dinlemenin sonuçları imha edilmek zorunda. Jandarmanın talebi burada hukuka aykırılık yaratabilir."
Bir bilgi karmaşası var
Uçum tasarıyla ilgili bir bilgi karmaşası olduğuna dikkat çekti, jandarmanın itirazının tasarının son haline uyarlanmış olmadığını belirtti:
"Kişisel verilerin korunması kurulu Bakanlar Kurulu'nun yedi üyesi oluşturacak deniyor ama tasarının son halinde dokuz üyeden oluşacağı, üçünün Bakanlar Kurulu tarafından seçileceği, diğerlerinin ilgili kuruluşlar tarafından seçileceği düzenlenmiş. Jandarmanın itirazı tasarının son haline uyarlanmış değil."
Radyo programcısı, köşe yazarı Hayko Bağdat bianet'e tasarıyla ilgili görüşlerini şöyle aktardı:
"Mevcut devletin resmi anlayışı her daim kendisine risk oluşturacak potansiyel toplum kesimleri paranoyasıyla yaşıyor. Sorun jandarma talebinde değil, devletin üzerine inşa edildiği resmi paranoyalarda. Bu paranoyalar ortadan kalkmadıkça bu iznin istenmesi şaşırtmamalı. Bu potansiyel tehlikeli insanlardan biri, bir Ermeni olarak ben, hıristiyan olarak gündelik hayatımın her aşamasında "gözetlenmek" durumunda oldum. Bu da beni parnaoyaklaştırıyor, sisteme benzetiyor ben de korkular yaratıyor... Sorun algı problemi."
Barış Meclisi sözcülerinde Ayhan Bilgen konuyu bianet'e değerlendirdi:
"Özel hayatın gizliliği hak ve özgürlüklerin temel ilkelerindendir. Kişinin rızası olmazksızın bu bilgilerin herhangi bir şekilde paylaşımı kabul edilemez. Özellikle siyaset üzerinde yoğun tartışmaların yaşandığı ve gergin bir dönemde hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak tutumlara fırsat verilmemeli. Türkiye'de güvenlik bürokrasisinde ciddi bir yetki karmaşası sözkonusu. Özellikle büyük şehirlerdeki istihbarat çalışmalarının jandarma ekseninde olması başkaca olağanüstü girişimlere zemin oluşturma potansiyeline sahip. Bu konuda düzenlemeler yapmak bir yana bu güne kadar ki tanınmış yetkilleri kötüye kullanıldığı ve suistimal edildiği gerçeği de gözardı edilmemeli." (NZ/EZÖ)