Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, İzmir'i de etkileyen 30 Ekim tarihli Sisam - Kuşadası depremi sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan uygulamalara dair basına açıklama yaptı.
“Deprem nedeniyle yaşanan mağduriyetlerde gerçek sorumlu kim? mağduriyetler nasıl giderilmeli?” denilen açıklamada devletin sorumluluklarını yerine getirmediğine dikkat çekildi.
“Bilimsel çalışma yapılmadı”
Şehir plancılarının açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
*Deprem sonrasında şehircilik ilkeleri, kamu yararı esas alınarak başta Bayraklı ilçesi olmak üzere İzmir kentine müdahale edilmesi gerekirken; kapsamlı bir bilimsel çalışma yapılmadan 30 ilçenin de aynı özelliklere sahip olduğu kabulüyle, imar mevzuatına aykırı olacak şekilde hazırlanan “usul ve esaslar", İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisinin 01.03.2021 tarihli ve 05.196 sayılı kararıyla onaylanarak yürürlüğe girdi.
*Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu açıktır. Ancak devlet, önceki depremlerden ders almayarak, can ve mal kayıplarını önlemek için etkin ve yeterli bir sistem geliştirmemekte ve şehircilik faaliyetlerini deprem riskini göz önünde bulundurarak yürütmemekte, binaların yer seçiminde, üretiminde, denetiminde aktif rol almamaktadır. Bu nedenle, her afette aynı ölçekte can ve mal kayıpları yaşanmaktadır. Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesinde birinci derece sorumluluk devlete ait.
*Vatandaşlar, ilgili kurumlar tarafından ruhsatlandırılan binalarda, devlet mekanizmalarına güvenerek barınmakta iken afet nedeniyle zarar görmüşlerdir. Vatandaşların, sorumlusu olmadıkları bir durumdan yaşadıkları mağduriyet nedeniyle borçlandırılmaları hakkaniyete aykırıdır. Oysa basın açıklamamıza konu işlemde vatandaş, yaşadığı zarar ile baş başa bırakılmaktadır. Kaldı ki, yeniden borçlanma olanağı bulunmayan vatandaşlar veya sermaye için çekici olmayan bir bölgede yer alan taşınmazların malikleri açısından bu uygulamaların hiçbir anlamı olmayacaktır. Hiçbir vatandaşımızın mağdur olmasını kabul edemeyiz. Bu nedenle vatandaşları fırsatçı sermaye ile baş başa bırakan bu anlayışı savunmak yerine mağdur olan vatandaşların her türlü zarar tazmininin ilgili sorumlular tarafından karşılanması gerektiği yönünde mücadele edilmeli.
"Belediye önerilerimizi dikkate almadı"
*Deprem sonrası oluşan tablodan; İzmir’de; toplanma alanlarının yetersiz olduğu, yaşanacak depremlerde “imar barışı” nedeniyle çok daha ağır bir tablonun oluşabileceği görülmüş, özellikle kent merkezlerinde belirli nüfus ve yapı yoğunluk değerlerinin aşılmaması, ulaşım altyapısının yeniden ele alınması gerektiği anlaşılmıştır. Basın açıklamasına konu işlem ise tam tersi yöndedir. Bu uygulamalar gerçek bir “çözüm” olmadığı gibi, mağduriyetin giderilmesine değil, devletin esas sorumluluklarını yerine getirmemesine hizmet ediyor.
*Toplumun her kesiminden mülkiyet sahiplerince, taşınmazlarına yönelik imar hakkı veya kat artışı talep edilmektedir. Bu yaklaşım, fırsatçı sermaye için kentlere saldırma olanağı tanımaktadır. Toplumcu ve kamucu çözümler yaratılmadığı sürece vatandaşın müteahhitle baş başa bırakıldığı hiçbir “çözüm”, afetler karşısında dirençli kentler oluşturamaz. Bu nedenle kat artışı talebi toplumun yararına değil sermayenin yararına olacak.
*Deprem sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe Belediyelerince düzenlenen toplantılarda konunun çözümü için önerilerimiz hem sözlü hem de yazılı olarak iletilmiştir. Ancak tüm uyarılarımıza rağmen, “çözüm” diye sunulan “usul ve esaslar” ve parçacı plan değişiklikleri var olan sorunları derinleştirmekten ibarettir.
*Kentlerimizin toplum ve doğa yararı dikkate alınarak planlanması mümkündür! Sermayeye sunulan Şehir Hastaneleri, Yeni Otoyol Projesi, Çeşme Projesi, büyük ölçekli kentsel projelere ayrılan kamu kaynakları ile kentlerimizde var olan sorunların önemli bir kısmının çözülebileceği tartışmasız bir gerçektir.
7 kişi tutuklanmıştı
İzmir'in Seferihisar ilçesinde 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde 117 kişi hayatını kaybetmişti.
Depremden hemen sonra İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştı. Gözaltı kararı verilen şüphelilerden 7'si tutuklanmış, 3 şüpheli hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
(EMK)