İzmir'de 30 Ekim'de meydana gelen deprem, Türkiye'nin deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Kentlerde yapı stoğu da yeniden tartışılmaya başladı.
Çevre ve Şehircili Bakanlığınca İzmir genelinde 75 bin 934 binada 411 bin bağımsız bölümün incelemesi yapıldı ve acil yıkılacak ağır hasarlı 342 bina olduğu tespit edildi.
Türkiye'nin yapı stoğunu değerlendiren Maltepe Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Utku Yazgan, "Depreme dayanıklı binaların nasıl yapılacağı biliniyor ama bilgi ve uygulama arasında derin bir uçurum var" dedi.
Yazgan, sözlerini "Deprem bölgesinde inşa edilecek yapılar hakkında ilki 1949'da yürürlüğe giren ve defalarca güncellenen yönetmelikle deprem hasarının en aza indirgenmesi hedefiyle asgari koşullar belirlenmiş durumda" diye sürdürdü.
"Denetim firmaları sorumlu"
Depreme dayanıklı yapıların inşasında malzeme kalitesinin önemli bir kriter olduğunu hatırlatan Yazgan, "Binanın, projesine uygun inşa edilmesi ve tüm yapı üretim aşamalarının denetlenmesi gerekiyor. Bu nedenle 1999 depreminden sonra 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu yürürlüğe girmiş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilen yapı denetim firmaları; yapıların, proje ve uygulama aşaması denetimini yaparak yapının ilgili mevzuata uygun bir biçimde gerçekleşmesini yapı sahibi adına sağlamakla sorumlu" diye konuştu.
Yazgan, mevcut yapı stokunun hızlı ve doğru şekilde depreme dayanıklı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini belirtti.
Yazgan, 2012 yılında çıkarılan 6309 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un eski yapı stokunun yenilenmesi için çıkarıldığını ancak zamanla kentsel dönüşümde kazanç sağlanmaya başlandığını söyleyip "Kentsel dönüşümle amaç, afet riskini azaltacak depreme dayanıklı yapı stokunu artırmak olmalı" dedi.
(DŞ)