Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasına bir aydan az bir zaman kaldı. Birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin kayıtları şimdiden yapılmaya başlandı.
9 Eylül’de açılacak okullarda eğitim hayatına başlayacak öğrencilerin velileri heyecanlı bir telaş yaşarken engelli öğrencilerin velileri ise uygun okulu bulmaya çalışıyor. Elbette sorun sadece okulu bulmak değil, okul bulduktan sonra da kayıt işlemlerinde karşılaşacakları zorluklardan dolayı endişeliler.
Çocuklar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından otomatik olarak bir okula yerleştiriliyor. Yeti farklılığı olan öğrenciler, Rehberlik Araştırma Merkezi’nden aldıkları raporla kaynaştırma/bütünleştirme öğrencisi olarak eğitime devam edebilir. Bu durumda ailelerin çocuğu istediği bir okula nakletme hakkı da bulunuyor. Ancak, okul idarecileri, engelli öğrencilerin kayıtlarını “okul yeterli koşullara sahip olmadığı" gerekçesiyle yapmayabiliyor. Oysa, mevzuat göre okulların kaynaştırma öğrencisi kabul etmeme hakları yok.
Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği
Madde 11/4: Şehit, harp malûlü ve muharip gazi çocukları ile rehberlik ve araştırma merkezi raporu ile yönlendirilmesi yapılan özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar, yerleşim yeri adresine uyumlu okula kaydedildikten sonra durumlarını belgelendirmeleri şartıyla ulusal adres veri tabanındaki adreslerine bakılmaksızın istedikleri okula nakli yapılır.
Eğitimde Görme Engelliler Derneği üyesi ve Psikolojik Danışman Şeyma Büyükurvay Şatay, engelli öğrencilerin karşılaştıkları sorunları ve ebeveynlerinin nelere dikkat etmesi gerektiğini bianet’e anlattı.
"Engelli öğrencilere önyargıyla yaklaşılıyor"
Psikolojik Danışman Şeyma Büyükurvay Şatay, engelli öğrencilerin çeşitli bahanelerle okullara kayıtlarının zorlaştırıldığını belirterek, “Okullar kaynaştırma öğrencilerini, ‘okulun şartları uygun değil’ gibi bahanelerle kayıt etmek istemiyor. Ancak engelli öğrencinin kaynaştırma öğrencisi olabileceğine dair bir raporu varsa zaten bu, o okula uygun olduğunu gösterir” dedi.
Şatay, açıklamasını “Okul yöneticisi daha önce engelli öğrenci kaydı yapmamış olabiliyor. Dolayısıyla mevzuatı bilmiyor. Engelli öğrenci için daha çok emek harcamak gerekeceğini düşündüğü için de kayıt yapmamak isteyebilir. Ancak bu tüm öğrenciler için geçerli. Maalesef engelli öğrencilere önyargıyla yaklaşılabiliyorlar” diye sürdürdü.
"Engellik vahim bir durum değil"
“Velilerin bu konuda haklarını bilmesi gerekiyor” diyen Şatay, velilerin yaz tatilinde veya yaz tatili geçtiyse bile mümkün olan en kısa sürede rehberlik araştırma merkezinden ilgili raporu edinip daha sonra o yönetmelik maddesine istinaden okula gitmeleri gerektiğini söyledi.
Birinci sınıfın, genellikle çocuğun engelli olduğuyla karşılaştığı sınıf olduğunu belirten Şatay, “Farklı engel grupları için farklı zorlayıcı koşullar var. Aile de bu engellilik gerçeğiyle ilk defa bu kadar net karşılaşmış oluyor. Maalesef okul psikolojik danışmanı olarak aileye yönlendirme yapmamız gerekiyor; ama bazen uzun süre ikna etmeye çalışıyoruz” dedi.
Ailelerin "İleride çocuğumun karşısına çıkar mı?" endişesiyle engelli raporu almak istemediğini söyleyen Şatay, raporun önemini şu sözlerle anlattı:
“İlk olarak engelliliğin de, engelli raporunun da vahim bir şey olmadığını ailelerin anlaması gerekiyor. Örneğin, dikkat dağınıklığı ya da öğrenme zorluğu olan bir öğrenci söz konusu olduğunda rapor alması için yönlendiriyoruz. Bu doğrultuda devlet desteğiyle haftada 2 ya da 3 saat olmak üzere rehabilitasyon merkezine gitmesi, okulda da haftalık ders saatinin yüzde 40’ına denk gelecek şekilde destek eğitim alması sağlanıyor.
Aileler 'çocuğumun önüne ileride çıkar mı' diyebiliyorlar. Evet, bu raporlar olduğu zaman, çocuklar ileride polis veya asker olmak istediğinde problem yaşayabilir. Ancak rapor alınmadığı ve çocuğun hakları sağlanmadığı, ihtiyaçları karşılanmadığı zaman çocuk kapasitesini kullanamayacak. Aslında yapabileceği ve memnun olacağı bir işi yapamayacak.” (AD)