İnsan Hakları Derneği (İHD), 16 Mart Halepçe Katliamının yıldönümünde “Bir daha Halepçe’ler olmasın” başlıklı yazılı açıklama yayınladı.
Açıklamada, 16 Mart’ın, Saddam Hüseyin rejiminin Irak Kürdistanı’nda Enfal Operasyonu kapsamında başta Halepçe olmak üzere Kürt şehirlerinde gerçekleştirdiği soykırımı anma günü olduğu ifade edildi.
Beş bin civarında Kürt öldürüldü
Açıklamada, şu bilgiler yer aldı:
“Saddam rejiminin 1983’ten 1991’e kadar geçen sürede Kürtlere karşı sürdürdüğü arındırma politikası sonucunda yüz binden fazla Kürt katledildi.
Enfal Operasyonu, 29 Mart 1987 tarihinde başladı, 7 Haziran 1989’a kadar sürdü. Bu operasyon kapsamında Saddam Hüseyin’in yeğeni olan Kimyasal Ali lakaplı Ali Hassan Majit, Irak Devrim Komite Konseyi tarafından yetkilendirilerek, Irak’ın Kürtlerden arındırılması hedeflendi.
Operasyon kapsamında, 16 Mart 1988’de düzenlenen ve 3 gün süren hava saldırılarında ise özellikle Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Halepçe Kasabası ve civarı kimyasal silahlarla bombalandı, saldırılarda beş bin civarında insan yaşamını yitirdi.”
Saddam Hüseyin’in ardından IŞİD
İHD, Halepçe’nin ardından IŞİD’in Ağustos 2014’te Irak’ın Şengal Bölgesi’nde bulunan Ezidi Kürtlere soykırım saldırısı yaptığını, binlerce Kürt kadının kaçırılıp katledildiğini, köle olarak satıldığını ifade etti:
“IŞİD bununla da yetinmemiş, Irak’ta bulunan başta Kürtler olmak üzere kendi mezhebinden olmayan herkese saldırmıştı. 2015 yılında IŞİD saldırısı, önce Suriye’nin Rojava Bölgesi’nde Kobani direnişi ile püskürtüldü, Kobani kurtarıldı, ardından Şengal özgürleştirilerek önemli ve tarihsel direnişler sergilendi.
Suriye’nin Rakka kentini kendine başkent ilan eden IŞİD yenilgiye uğratılarak insanlık adına önemli kazanımlar elde edildi. Kürt halkı kendi savunmasını geliştirerek kendisine yönelik soykırım tehditlerini bertaraf etti.”
“Tehditler devam ediyor”
Ancak Kürtlere yönelik tehditlerin devam ettiğini belirten İHD, açıklamasına şöyle devam etti:
“24 Eylül 2017 tarihinde Irak Federe Kürdistan Bölgesinde yapılan referandumdan sonra Irak Merkezi Hükümeti ile İran destekli Haşdi Şabi isimli milis örgütünün başta Kerkük olmak üzere çok sayıdaki yerleşim yerlerine saldırarak buralarda yaşayan Kürtleri zorla göçe göndermesi, tehdidin devam ettiğini gösteriyor.
Türkiye’nin sınır güvenliğini gerekçe yaparak, paramiliter gruplarla birlikte Suriye’nin Afrin bölgesine yönelik Ocak 2018’de başlattığı ve Mart 2018’de sona erdirdiği askeri operasyonunda da, uluslararası kuruluşların raporlarına göre onlarca sivil yaşamını yitirmesi ve on binlerce sivilin yerinden edilmesi durumun ne kadar ciddi ve vahim olduğunu gösteriyor.
Aynı gerekçe ile Türkiye 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığı kuzey Suriye’ye yönelik askeri operasyonu sonucunda da onlarca sivil yaşamını yitirdi ve on binlerce sivil yerlerinden edildi. Bu durum BM bağımsız uzmanları tarafından hazırlanan 28 Ocak 2020 tarihli Suriye Arap Cumhuriyeti Bağımsız Uluslararası Araştırma Komisyonu raporunda etraflıca ele alındı. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü ve İzleme Örgütü raporlarında da yer alıyor.”
Türkiye’den “soykırımı tanıma” talebi
İHD, Halepçe Katliamı’nın anma günü olarak bilinen 16 Mart gününü “Kürt Soykırımı Günü” olarak tanıma kararı aldı ve Türkiye devletinin bu soykırımı tanımasını talep ediyor:
“Soykırım suçu, BM Roma Statüsü’nde ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacı ile işlenen öldürme, bedensel veya zihinsel zarar verme, fiziksel varlığı ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirme, yani göç ettirme, grup içinde doğumları engellemek amacı ile tedbirler alma ve gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletme olarak tanımlanıyor.
Saddam Hüseyin rejiminin özellikle Enfal Operasyonu kapsamında amaçladığı ve gerçekleştirdiği suçlar soykırım suçudur. Bu nedenle de yapılanların soykırım olarak adlandırılması gerekir.
1 Mart 2010’da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe katliamını soykırım olarak tanımıştı. Enfal Operasyonu kapsamında işlenen suçların soykırım olduğunu bugüne dek Irak ve Irak Federe Kürdistan Bölge Yönetimi, Norveç, İsveç, Hollanda ve İngiltere kabul etti.
Soykırım gibi en ağır suçun işlendiğini kabul etmek gelecekte oluşabilecek benzeri suçları önlemekte caydırıcı bir rol oynayacaktır. Ayrıca soykırımda yaşamlarını yitirenlerin yakınlarına ve soykırıma maruz kalmış bir halkın acılarına ortak olmak, onların yas süreçlerini yaşamasına katkı sunacaktır.” (AS)