Fotoğraf: HDP
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partinin Genel Merkezinde haftalık olağan basın toplantısı düzenledi.
Gazetecilerin, “HDP aday çıkaracağını söylemişti, aday kriterleriniz nelerdir öne çıkan aday var mı? 6’lı masa ile müzakereye kapalı değiliz demiştiniz. Açıklamadan sonra 6’lı masa ile müzakere girişiminiz oldu mu?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Aday belirleme süreci ve kendi adayımızı belirlemekle ilgili Eş Genel Başkanlarımız kapsamlı değerlendirmeler yaptılar. Bu konuda çalışma yürüten komisyonlarımız çalışmalarına devam ediyor, bizi izlemeye devam edin. Aday belirleme prensiplerimiz yayınladığımız deklarasyona göre olacak.”
Günay’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Kapatma davası: Bu süreç ilk gününden bugüne hukuksuzluk ve Anayasa ihlali ile gerçekleşti. Son olarak hesaplarının bloke edilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sözlü savunma yapması, bir kez daha gözleri ihlallere ve AKP’nin hukuku çiğnemesine çevirdi. Türkiye’nin saygın hukukçuları da bizler de hesaplarımızın bloke edilmesini hem de kapatma davasıyla ilgili kararın hukuki olmadığını açıkladık. Başta kamuoyu olmak üzere gerçekten bu ülkenin gerçek hukukçuları meselenin hukuk meselesi olmadığını, siyasi olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu karar Saray'ın karanlık dehlizlerinde alınmış bir karardır.
Yargıtay başsavcısı: Partinin kapatma davası henüz neticelenmemişken, bu davadaki rolü Saray'ın katipliğini yapmaktan ibaret olan savcı hızını alamamış; sözlü mütalaadan sonra basına açıklama yapıyor. Nerede görülmüştür bir başsavcının basına demeç verdiği! Basına Saray'ın, Saray danışmanlarının sayıklamalarını üstelik gülerek ve sevinç içinde açıklıyor. Öyle bir konuşuyor ki sanırsınız konuşan savcı değil, her fırsatta HDP’yi hedef alan iktidarın sözcüsü Devlet Bahçeli.
6’lı masa: Kısacık tarihimiz gösterdi ki AKP-MHP ittifakı muhalefeti susturmak için önce HDP’den başlıyor. Partimizi şeytanlaştırma, düşmanlaştırma, belediyelerine kayyım atama, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, gözaltı, tutuklama ve cezaevi... Tüm bunlar önce HDP’ye uygulanıyor, sonra da tüm muhalefete uygulanıyor. Bu ülkenin geleceğine talip olduğunu söyleyen 6’lı masa bileşenleri, bu tarihsel sorumluluktan oldukça uzak görünüyor. Bizler elbette kimseden demokrasi dilenecek değiliz ancak bir siyasi parti olarak, bizim hakkımızda kuracağınız her cümle, aynı zamanda seçmenlerimiz için ileriye dönük bir gösterge olacaktır. Tercihlerini belirleyecektir.
Seçim: Önümüzdeki seçim süreci hiç olmadığı kadar adaletsiz bir yarış olacak, adaletsiz bir ortamda gerçekleşecek. Bir tarafta vergilerimizle fonlanan, devletin tüm imkanlarını kendi çıkarlarına kullanacak bir Cumhur İttifakı, diğer tarafta seçim kampanyalarını sürekli engellemeler, yalan haberler ve manipülasyonlar ve çeşitli hilelerle mücadele etmek zorunda kalacak muhalefet partileri olacak. Bu nedenle muhalefet partilerine tekrar çağrıda bulunuyoruz. En azından “seçim güvenliği” ve manipülasyonlarla mücadele temelinde tüm muhalefet partileri olarak bir araya gelmeli ve seçmenlerimizin sandığa gitme ve oylarını güven içerisinde kullanmalarını sağlayacak bir işbirliğini sergilemeliyiz. Muhafazakar veya seküler, sağcı ya da solcu ayırt etmeksizin seçmenlerimize karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak, seçimlere katılacak olan tüm muhalif partilerin ortak bir seçim güvenliği platformunu oluşturmasını elbette zaruri görüyoruz, zira iktidarın oyunlarının sandık oyunlarıyla da devam ettiğini geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz.
Anayasa değişikliği: Bizim, AKP’nin Anayasa değişikliği teklifi görüşmelerini reddetmemiz, halen kamuoyunda tartışılan önemli bir mesele olmaya devam ediyor. Tavrımız esasen iki önemli nedene dayanıyor. Birincisi: Özgürlüklerin olabildiğine kısıtlandığı, baskı ve zorun gün be gün arttığı, demokratik kazanımların her gün tırpanlandığı bir zamanda başörtüsü ile ilgili getirilen teklif, ülkenin özgürlükler ve demokrasi sorunlarına yanıt üretmenin çok çok uzağındadır. Görüşmeyi reddetmemizin ikinci sebebine gelirsek; iktidar ve küçük ortağının doğrudan yargıya müdahalesi sonucu yürütülen Kobanî Kumpas Davasındaki hukuksuzluklar, bunların parti kapatma davasına delil olacak şekilde yetiştirilme çabası, kapatma davasının hız kesmeden devam etmesi, son olarak da partimizin anayasal hakkı olan hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bloke edilmesi, bizim bu “demokrasicilik oyunu”nu oynamama kararı almamıza neden olmuştur.
Emek ve Özgürlük İttifakı: Bu coğrafyanın ezilenlerinin, yoksullarının, kadınlarının, gençlerinin, yaşam alanı savunucularının, yok sayılanlarının haklarını savunmak ve egemen iktidar bloklarına karşı halkların asıl birliğini temsil eden Emek ve Özgürlük İttifakımız, güçlenerek yoluna devam ediyor. Sadece bir seçim ittifakı değil, özgürlüğün, demokrasinin, eşitliğin ve adaletin yolunun mücadeleden, sokaktan geçtiğini bilerek yoluna devam ediyor. Tam da bu çerçevede; yoksulluğa, baskıya, sömürüye, tecride, faşizme ve asimilasyona karşı en büyük cevabı, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 15 Ocak’ta İstanbul Kartal Meydanı’nda bir kez daha vereceğiz. (AS)