Gazeteciler Cemiyeti 9. Köy Haber Merkezi Projesi’nin ikinci döneminin kapanışında dün (24 Ağustos Perşembe) “On Yılın Dersleriyle Basın ve İfade Özgürlüğü Mücadelemiz” başlıklı söyleşi düzenledi.
Söyleşiye, IPS İletişim Vakfı Yayınları'ndan çıkan "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabına katkı veren basın hukuku uzmanı, yazar ve Avukat Fikret İlkiz ile gazeteciler Gökçer Tahincioğlu ve Sibel Yükler birer konuşma yaptı.
TIKLAYIN - "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" çıktı
Gazeteci Özlem Akarsu Çelik’in moderatörlüğü üstlendiği söyleşinin açılış konuşmasını Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin yaptı. Bilgin 9. Köy projesinin ana amacının genç gazeteciler olduğunu söyledi:
“Son 20-25 yıldır bir kuşak kaybettik. Gazeteciliğin evrensel kuralları maalesef Türkiye’de uygulanmıyor. Gazeteciliğe yandaş, paralel gibi birçok takılar konuldu. Gazetecilik, adına gazeteci denen meslektaşlarımız tarafından siyasi bir propaganda aracına döndü. Bugün eğitmeye çalıştığımız genç arkadaşlarımız bu karanlık içerisinden çıkmamıza yardımcı olacaktır.”
Bilgin, 9. Köy Haber Merkezi Projesi’nde son bir yılda üniversiteyi yeni bitirmiş ya da son sınıfta olan genç gazetecilere 360 haber telifi, hak odaklı gazeteciliği geliştirmek için de serbest gazetecilere 150 haber telifi sağlandığını açıkladı.
Bilgin’in ardından Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Haydar Karaduman söz aldı. Deprem bölgesindeki gazete ve gazetecilerin durumuna değindi.
Karaduman Malatya, Adıyaman, Maraş ve Hatay’daki gazetecilerin koşullarını şu sözlerle aktardı:
“Buradaki gazeteciler tabiri yerindeyse mahvoldular. Ayağa kalkıp basın özgürlüğünü görüşecek durumda değiller. Basını ayağa kaldırmamız gerekiyor.
“Bütün gazetelerde birer kişi ölmüş. Kalanlarda batıya gitmiş. Üç gazete yayınlanıyor. Bir sayfa editörü kalmış, o sayfa editörü de üç gazeteye birden bakıyor. Biz Malatya’da gazeteyi konteynerde hazırlıyoruz. Gazeteler Adana’da basılıyor. 400 km ileride basıp öyle getiriyoruz.”
Tahincioğlu: Bizi hafızasız kıldılar
"İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabını yayına hazırlayan Gökçer Tahincioğlu sözlerine Ertuğrul Kürkçü, Nadire Mater ve IPS İletişim Vakfı yönetim kuruluna teşekkür ederek sözlerine başladı.
Tahincioğlu, “bianet, Türkiye’nin son 20 yılıyla ilgili şöyle muazzam bir çalışma yapıyor. Aylık, üç aylık, altı aylık, yıllık ifade özgürlüğü raporları hazırlıyor. Raporlara baktığınızda hakikaten neleri geçtiğimizi, neleri yaşadığımızı ve ne kadar çok unuttuğumuzu görüyorsunuz” dedi.
Tahincioğlu, kitabın öneminden ise şu sözlerle bahsetti:
“Bu kitap şunun için önemli; cumhuriyetin yüzüncü yılını biz hangi koşullar altında tamamlıyoruz? Biz nereden nereye geldik? Maalesef bu anlamda moral bozucu bir kitap. İfade özgürlüğünün her kurum ve her şekilde bir biçimde kısıtlandığını görebiliyorsunuz. Kitaptan bizi hafızasız kıldıklarını anlayabiliyoruz. Ben de diğer meslektaşlarım da birçok şeyi unuttuğumuzu gördük.
“Bunun çok ciddi sistematik bir politika olduğunu düşünüyorum. Bu durum ifade özgürlüğünün alanını daraltma politikasının çok önemli bir parçası. Maalesef ikinci yüzyıl paradigması da bu şekilde başlatılmak isteniyor.”
Yükler: 10 yılı anlatan gazetecilerin bugün tutuklu
Kitaba katkı sunanlardan Sibel Yükler ise uzun zamandır takip ettiği gazeteci davalarından deneyimlerini aktardı. Yükler hazırlanan iddianamelerin kopyala-yapıştır iddianameler olduğunu söyledi.
Yükler, “Türkiye’de son bir senenin basın ve ifade özgürlüğü tablosunda 299 yıla varan hapis cezasından bahsediyoruz” dedi.
Yükler ayrıca Fırat Can Arslan’ın Diyarbakır’da 18 gazetecinin iddianamesini hazırlayan savcı ile davaya bakan heyet üyesi eşinin görev yerlerinin değiştirilmesine dair paylaşımı retweet ettiği için Arslan, Delal Akyüz, Evrim Kepenek ve Evrim Deniz’le birlikte gözaltına alınışını anlattı:
“Geçen ay ev baskını ile gözaltına alındım ve bence bizim gözaltına alındığımız soruşturma konusu Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün geldiğini noktayı arşa çıkarmış bir vaziyetteydi. Biz her seferinde şunun sıkıntısını mı yaşayacağız, aleni bir şekilde ismi mahkeme tutanağında, HSK sitesinde yer alan, hakimler ve savcılarla ilgili hiç yorum yapmadan bir haber paylaşırken yarın bir gün evimiz basılır mıyız kaygısı bizim geldiğimiz son nokta.”
Yükler, "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabında Ayşegül Doğan’ın da yazdığı bölüme atıfta bulunarak “Doğan’ın konuştuğu gazetecilerin arasından şu an birkaçı hariç hepsi tutuklu. Son 10 yılı anlatan gazeteciler son 4 ay içerisinde tutuklanmış oldu. Bu bize kitaptaki önemli ayrıntıları sunan detaylardan biri” diye konuştu.
İlkiz: Türkiye’de ifade özgürlüğü yok
Avukat Fikret İlkiz de Türkiye’deki ifade özgürlüğü sorunlarının çok eski tarihlere dayandığını söyleyerek “Eğer uygulamada demokrat bir yapı yoksa, demokrat bir yapının hukuku yoksa, yaratılmamışsa, mirastan ders alınmamışsa bizim ülkemizde demokratik siyasal yok demektir. Demokrat siyasal yapı yoksa ifade özgürlüğü yoktur. Türkiye’deki durumda demokrat siyasal yapı olmadığından dolayı bizim ülkemizde de ifade özgürlüğü yoktur” dedi.
Akarsu-Çelik: Medyadaki erkek egemenliği
Moderatör Özlem Akarsu Çelik ise konuşmasında “Bugün İzmir’de bir genç kadın gazeteci meslektaşımızın başına gelen aslında her şeyi özetliyor. Bir ödül almış, ama aldığı ödülü kadın olduğu için aldığı itham edilmekle kalınmıyor bir de hakarete maruz kalıyor. 2 erkek, bir programda hiç tanımadıkları bir kadın gazeteci hakkında ağza alınmayacak sözler sarf ediyorlar. Biz kadın gazeteciler hem erkek şiddetine hem de medyadaki erkek egemenliğe karşı mücadele ederken bir yandan da devlet şiddetine maruz kalıyoruz. Birçok kadın meslektaşımızın mesleği bırakmak zorunda kaldığına şahit olduk. Son 10 yılda kadın gazetecilerin yaşadıklarını maruz kaldıkları elbette bunlarla sınırlı değil. Ne yazsak eksik kalıyor” diye konuştu.
Söyleşi, izleyiciler arasından kitaba katkı veren Aysun Cerek, Yetvart Danzikyan, Yıldız Tar ve Mehtap Ceyran’ın konuşmalarıyla son buldu.
(AD/HA)