Geçen hafta Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Nijeryalı mülteci Festus Okey davasında mahkeme heyeti sivil toplum örgütleri ve baroların müdahillik taleplerini suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle üçüncü kez reddetti.
Müdahillik talebi, hukukçular arasında uzun zamandır tartışmalara neden olan bir konu. Uzmanlar, Türkiye'de dar tutulan 'suçtan doğrudan zarar görme' kavramının dünyada daha geniş yorumlandığını belirterek uluslararası uygulamalara ve AİHM kararlarına işaret ediyor:
- Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı:
"Hrant'ın hakaret sayılan yazısı nedeniyle yargılandığı davada bütün ısrarlara rağmen mahkeme başvuran herkesi 'Bu yazıda Türklüğe hakaret vardır' diyerek müdahil yaptı. Bu, 'suçtan doğrudan zarar görme' kavramında inanılmaz bir genişletmeydi. Bugün artık Danıştay çevre tahribatı konularında her vatandaşın dava açma hakkı olduğuna karar verdi. Bu konuda olumlu örnek olarak çevre davaları var. Dünyada 'bir azınlık, dezavantajlı grup zarar gördüğü zaman aslında hepimiz zarar görüyoruz' yaklaşımı var. Hrant'ın hakimi tersten ve kötü anlamda bu kanıdaydı. Festus davasında taraflardan biri boş bırakılınca sanığın eli güçlenmiş oluyor. Bu, adil yargılama ilkesine aykırı. Adil yargılama için tarafların güçlerinin denk olması lazım. Dezavantajlı gruplarda müdahillik talepleri bu nedenle kabul görmeli."
- Avukat Taylan Tanay:
"Orhan Pamuk davasında Dink'te olduğu gibi sadece Türklük bağlantısı nedeniyle müdahillik talepleri kabul edildi. Müdahil kişiler 6 bin lira tazminat kazandı. Yargı bu tip meselelerde demokratik örgütlerin taleplerini kabul etmiyor. Ancak ırkçılık, nefret suçları, kadın cinayetleri gibi konularda AİHM ve uluslararası uygulamalar müdahilliğin biraz daha geniş tutulmasından yana. Çünkü burada müdahil olmak tamamen toplumsal menfaatle alakalı. Sonradan tazminat hakkı doğacak bir durum söz konusu değil. Festus davasında müdahillik kabul olmadığı için maddi gerçeğin açığa çıkması risk altında."
- Ayşe Paşalı'nın avukatı Elif Tatar:
"Paşalı davasında derneklerin, baroların müdahillik talepleri kabul görmedi. Halbuki özellikle kadın cinayetlerinde kadın derneklerinin müdahillikleri mutlaka kabul edilmeli. 'Suçtan doğrudan zarar görme' kavramı sadece bizzat maruz kalan kişiyi ilgilendiren bir durum değil. Hele kadın cinayetlerinde hiç değil. AİHM'in bu kavramın daha geniş yorumlanması konusunda kararları var. Ama bizde hakimlerin yasa metnine birebir bağlı kalmaları sorun oluyor. Uluslararası sözleşmeleri ve AİHM kararlarını göz önünde bulundurmuyorlar maalesef. Bu konuda bir direnç var."
- Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen:
"Müdahillik konusunda geniş davranmak lazım. Neden bu kadar kısıtlayıcı davranıldığını anlamak güç. Biri suçtan doğrudan zarar görmüşse zaten davacı olur, müdahil olmaz. Müdahil olmak daha geniş bir kavram. AİHM de bu kavramı çok geniş yorumluyor. Kadın cinayetlerinde kadın dernekleri müdahil olmayacak da kim olacak? AİHM'e başvuran Nahide Opuz'un davasında müdahil olan onlarca kadın dernekleri vardı." (BK/EÖ)