Tuğçe Erçetin İngiltere'de Essex Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi bölümünde Barış Çalışmaları ve Çatışma Çözümlemeleri alanında "Türkiyeli Ermenilerin Algısı" üzerine tezini verdi. Ermenilerin Türkiye'de yaşardığı güvensizlik durumunu, karşılaştıkları ayrımcılığı, nefret söylemlerinden ve medyanın, siyasi iktidarı ve genel olarak ülkedeki milliyetçi iklimden nasıl etkilendiklerini ve Türkiye'yi nasıl algıladıklarını araştırdı. Ermeni Soykırımı ve Cumhuriyet tarihi boyunca süren asimilasyon politikaları hakkında konuşmak, bu konularda akademik çalışma yapmak son yıllarda tabu olmaktan biraz olsun çıktı. Ancak Ermenilerin yaşadıkları topraklardaki siyasi, kültürel iklim için algıları değişti mi? Bu araştırmayla bu sorunun peşine düşmüş.
Erçetin 2013 yılında 120 Türkiyeli Ermeni ile yaptığı anket araştırmasında ulaştığı kantitatif verileri, 2015 yılında Ermeni Soykırımı'nın 100. yıldönümünde yeni oluşacak siyasi ve kültürel ortamda yenileyerek bir karşılaştırma yapıp bir değişim yaşanıp yaşanmadığını ölçmeyi planlıyor. Erçetin'le Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü'nden yayına hazırlanan tezinde ulaştığı sonuçlar üzerine konuştuk.
“Türkiyeli Ermenilerin Bakış Açısı” başlıklı tezini tamamladın. Bu konuyu nasıl seçtin?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişikiler Bölümü’nde yüksek lisans yaparken Essex Üniversitesi’nden bir burs kazandım, buradaki eğitimimi dondurup İngiltere’ye gittim. 2012 – 2013 yılında yüksek lisansımı Essex’te tamamladım. Giderken kafamda bu konu vardı çünkü birlikte çalışacağım hocamın, Prof. Han Dorussen’in akademik ilgisini biliyordum. Barış, demokrasi ve çatışma çalışıyor. Tez önerimde düşman algısı, düşman imajı gibi kavramlardan yola çıktım; bu konunun ilgisini çekeceğini tahmin ediyordum ve öyle de oldu. Alanı aslında Afrika; bölge olarak Ortadoğu çalışmıyor. Karşılıklı konuşmalarımızda Türkiye’deki Ermeni ve Kürtlere yönelik düşman algısı Dorussen’in çok ilgisini çekti. Hatta doktoraya Essex’te devam etseydim bu tezi Kürtler ve Ermenileri de içerecek şekilde genişletmemi istemişti.
Bir anket çalışması yaptın sanıyorum? Kaç kişi yanıtladı?
Sivil toplum kuruluşlarından, Ermeni cemaatinden güvenilir e-posta adreslerine katılma çağrısı gönderdim. Kontrollü bir grup değildi, tesadüfiydi. Online bir anket formuydu. Toplam 120 kişiye ulaştığında katılımı durdurdum. Katılımcıların 43’ü kadındı. Master tezi için yeterli bir sayıydı; doktora olsa biraz daha artırmam gerekebilirdi. Aslında danışmanım 70 katılımcıyı yeterli buluyordu. Ama Ermeni cemaatinden insanlara ulaşma yollarım vardı, katılım yüksek oldu.
Kaç soru vardı?
32 soru sordum. Daha fazla sormadım, sıkılıp bırakma durumu olabilirdi.
Peki, çalışmayı ne zaman yaptın?
Temmuz 2013.
Yani Gezi sonrası. Geziyle ilgili bir sonuç aradın mı?
Hayır, sorular daha önce hazırlanmış ve dağıtılmıştı. Yanıtları Gezi sonrası almış oldum.
Gezi’nin ne etkisi olmuştur sence?
Tahmin yürütmek zor ama Gezi sürecindeki tepkiler oy verme tercihlerinde etkili olmuş olabilir. Çoğunluk BDP (32,17) dedi; sonra Bağımsız (30,43) ve ardından CHP (8,70) geliyor; AKP ise yüzde 4,35. Burada diğer sorularla korelasyon kurunca daha anlamlı oluyor. BDP’ye oy verenler kendilerini ikinci sınıf vatandaş hissettiklerini söylüyorlar; ama AKP’ye oy verenler ise kendilerini ikinci sınıf vatandaş hissetmiyorlar.
Ermenilerin algısında ayrımcılığa uğramak önemli bir başlık olsa gerek…
Tabii ki… Ermeni diasporası ya da Ermeni cemaati ile yakın ilişki içinde olanlar daha çok ayrımcılık hissediyor. Bir araya gelmeleri. Kendi aralarındaki paylaşımları etkili oluyor. Aynı kesim Ermenilerin yoğun yaşadığı mahallelerde yaşamayı tercih ediyor ve karma evliliğe de karşılar.
Bu kesimin dinle ilişkisi nasıl?
Dininize ne kadar bağlısınız gibi bir sorum yoktu. “Türkiye’de dini ayrımcılık var mı”, diye sordum. Çoğunluğu (83,33) “evet, var” yanıtını verdi. Her şeyden önce kendilerine “gavur” ya da “dönme” dendiği için hissettiklerini söylüyorlar.
“Gavur” sözcüğünü hala kullananlar var yani?
Tabii ki… Kendilerini rahat hissetmeme derecesini şöyle örnekleyeyim. Bu çalışmayı yapmaya karar vermeden önce yaptığım görüşmelerden birinde Türkiyeli Ermenilerin Agos gazetesini alırken başka bir gazete daha alıp onun içine sarıp öyle taşıdıklarını öğrenmişti. Sorularımın arasında satın aldıkları gazete var zaten.
"Hassas konular"
Sorulara yanıt veren herkes Agos alıyor mu?
Gazete adı vermeden, “Gazeteyi alırken rahatsız mısınız” diye sordum. 118 kişi alıyor. Yüzde 35, 6’sı kamusal alanda Ermenice gazete alırken rahat hissetmediğini söylüyor. Yanıt vermek istemeyenlerin oranı ise yüzde 4,25. “Söylememeyi tercih ediyorum” seçeneğini sık kullandım. O kadar hassas konular ki yanıtlara böyle bir seçeneği sunmak durumundaydım. Ve bu seçeneğin çok yanıtlandığı sorular var. “Kime oy vereceksiniz” sorusu mesela…
Ama siyasi tercihler, özellikle kime oy vereceksiniz, sorusu herkes için hassastır, yanıt almak zordur…
Tabii, ancak soru formlarında isim yoktu, daha rahat olunmasını beklersiniz.
Hrant Dink ve Sevag Balıkçı
Ermenilerin yoğun olduğu mahallelerde yaşamak isteyen ve karma evliliğe karşı çıkanların kesişim grubunda mesela Ermenistan’a gitmek ya da Türkiye’den ayrılmak gibi bir eğilim var mı?
Çoğunluğun bu ülkeden gitmek istiyorum gibi bir sonuç çıkartmadım. Ama şöyle bir şey var, Tüm bunların yanında, Ermenilerle Türklerin “genelde iyi” geçindiğini söyleyen yüzde, “ne iyi ne kötü” diyen yüzde 28, “iyi” diyenler yüzde” 19,30, “genellikle iyi” diyenlerin oranı yüzde
33,33; oysa “genellikle kötü” diyen sadece yüzde 5. Aslında insanlar arasındaki ilişkileri kötü görmüyorlar. Türkiye’den ayrılma gibi bir eğilim çıkartamam buradan. Doğrudan bu sorunun yanıtını aramadığımı yeniden belirteyim. Bir gösterge daha söyleyeyim size. Kimliğinizi nasıl tanımlarsınız diye sordum. Yüzde 62,93’ü Türkiyeli Ermeni yanıtını seçti; yüzde 20.69’u ise Ermeni seçeneğini. Diğer seçenekler şöyleydi: Türkiyeli (% 6,03), Türk (% 2,59), Ermeni Hıristiyanı (% 5,17), Hıristiyan (% 2,59), Türk Hıristiyan (% 0), Kürt Ermenisi (% 0).
Benim anladığım bire bir ilişkilerde değil sorunları, iklimde bir sorun var galiba. Ancak yine de ayrımcılık hissettiklerine, kamusal alanda rahat olmadıklarına dair bir sonuç da var, değil mi?
Mesela şu soru kritik, Meclis’te Ermeni kim var? Ya da askere gittiklerinde yaşadıklarını anlattıklarında daha çok ortaya çıkıyor. Bir görüşmede bir katılımcı Sevag Balıkçı’nın öldürülmesinden söz etti ve şöyle dedi: “Şiddetin fizikseli Sevag’a yansıdı, bize ise söylemseli”. “Türkiye'de yaşayan Ermenilere karşı şiddet ile ilgili endişeleriniz var mı?” diye sormuştum. Yüzde 77,19 “evet” çıktı; cevap vermek istemeyenlerin oranı yüzde 4,39.
Tabii Hrant Dink’in öldürülmesi ve Samatya’da Ermeni kadınlarının öldürülmesi çok etkili bu güvensizlikte tabi.
Medyanın tavrı "olumsuz"
Peki medyanın rolü nasıl? Hrant Dink Vakfı’nın “Nefret Söylemi Raporları’ndan biliyoruz ki nefret söylemini hala büyük bir sorun olarak duruyor karşımızda.
Yüzde 89 katılımcı Türkiye medyasının kendilerini olumsuz bir şekilde hedeflediğini söylüyor. Güvensizlik algısı Türkiye medyasının olumsuz yansıtma düşüncesiyle artıyor. Ermeni medyası ile Türk medyası arasında bir karşılaştırma yapıldığında güvensizlik ve ayrımcılık algıları tamamen Türk medyasının ve nefret söylemlerinin etkisiyle artıyor.
Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından sokağa dökülen insanların oluşturduğu kalabalığı düşündüğümde, çünkü o kadar büyük bir resimdi ki o, ya da “hepimiz Ermeniyiz” pankartlarının görünür olması sonrası bu güvensizlik hissinin azalmış olabileceğini düşünürdüm. Senin ulaştığın sonuçlar bu öngörüyü çürütüyor?
Açıkçası benim de beklentim buydu. Bir fark olacak ve bu tezi başka zaman karşılaştırsam, periyotlara ayırsam, bir eğilim bulabilirim, bir sonuca ulaşırım diye düşünmüştüm. Ama öyle bir sonuca ulaşamadım. Ulaştığım sonuçlarda görünen o ki ayrımcılığa uğrama hissi, kendini güvende hissetmeme çok yüksek. Ama bu verileri karşılaştırma şansım hala var, zaten planım 2013’teki bu verileri 2014 ve 2015’de yapacağım çalışmanın sonuçlarıyla karşılaştırıp değişimi gözlemekti. 2014’ü doktorada başka bir alanı seçtiğim için 2014'te yapamadım. Ama 2015 Soykırımın 100 yıldönümü olması dolayısıyla çok önemli. 2015’de medyada daha görünür olacak konu, Ermenilerin de ülkedeki diğer insanların da konuya ilgisi ister istemez artacak, siyasi iktidarın da adım atması bekleniyor, uluslararası etkileşimler olacak. Kısacası 2015 Türkiyeli Ermenilerin algısındaki değişim için önemli bir yıl olacak. Ben de 2013 verileriyle 2015’i karşılaştırmayı umuyorum. (HK/ÇT)