15 Mayıs 2011'de İstanbul'da gerçekleştirilen Ekolojik Anayasa Konferansı'nda yapılan konuşmaların sunum metinleri ve Yeni Anayasada Ekolojik Hak Anlayışı Sonuç Bildirgesi, Mahmut Boynudelik editörlüğünde hazırlanan "Ekolojik Anayasa" kitabında toplandı.
"İnsanın doğa ile baş etme mücadelesinin giderek doğaya hükmetme ve kendini doğanın efendisi gibi görme noktasına gelmesini kabul etmiyoruz. İnsanın doğanın bir parçası olduğunu ve kendi varlığını sürdürebilmesinin ancak bu kabulle mümkün olacağını düşünüyoruz" denilen kitapta doğanın bir hak öznesi olduğu inancından yola çıkarak doğanın haklarının anayasal güvence altına alınması talep ediliyor.
Kitapta Ömer Marda, Burcu Akyüz, Ayşe Bilge Dicleli, Ayşen Candaş, Yücel Sayman, Mehmet Horuş, Ayhan Bilgen, Yakup Okumuşoğlu, Levent Korkut ve Serkan Köybaşı'nın ekolojik anayasa ile ilgili konuşma metinlerinin yanı sıra Toprak Ana Hakları Evrensel Beyannamesi Taslağı ile Ekolojik Anayasa Konferansı Sonuç Bildirgesi yer alıyor.
Sonuç Bildirgesi
Ağır bir ekolojik krizin etkisi altında bulunan dünyada, iklim değişikliği, çevre kirliliği ve doğanın önlenemeyen tahribine karşı alınabilecek önlemler, doğayla uyumlu varoluşun nasıl sağlanacağı, sadece bugün yaşamakta olanların değil gelecek kuşakların da yeryüzünün bütünlüğü ve sürekliliği içinde var olma hakkının nasıl sağlanacağının yöntemleri "Yeni Anayasada Ekolojik Hak Anlayışı Sonuç Bildirgesi" başlığı altında şöyle sıralanmış:
* Türleri açısından ve içinde var oldukları sistemlerdeki rolleri bakımından özgün olan tüm canlı-cansız varlıkların da hakları olduğu yeni Anayasa'da belirtilmelidir.
* İnsan dâhil, tabiatın parçası olan her varlığın hakları, canlı/cansız öteki varlıkların (ekosistemler, eko-bölgeler, biyo-bölgeler) haklarıyla sınırlıdır; bu varlıkların hakları arasındaki çelişkiler doğanın bütünlüğü, dengesi ve sağlığı temelinde çözülmelidir.
* Doğanın, yaşamsal döngülerini ve süreçlerini insan tarafından bozulmadan devam ettirme ve biyolojik kapasitesini yeniden oluşturma; bütünlüğünü, ilişkide olduğu diğer varlıklarla birlikte sürdürme hakkı vardır.
* Hayvan hakları, anayasal güvence altına alınmalı, hayvanlara yönelik suçlar ceza yasası kapsamında değerlendirilmeli, türlerin devamlılığı ve yavru canlıların anneleri ile serbest ve doğal bir gelişim sağlama hakkı gözetilmelidir. Devlet, insan ve tüm canlıların doğayla iç içe özgürce var olma, tecrübe etme, düşün¬me ve hissetme hakkım korumalı ve gözetmelidir.
* Vatandaşlık, doğaya zarar vermemek ve gelecek kuşaklar adına onun emanetçisi olmak anlayışına uygun olarak, ekolojik sorumluluk çerçevesinde tanımlanmalıdır.
* Doğayla etkileşim içinde olan her türlü faaliyet hem bugünkü hem de gelecek kuşaklar düşünülerek ve yaşamın devamlılığı anlayışıyla yürütülmelidir.
* Yeryüzü ve doğa, insan faaliyetleri nedeniyle, her türlü kirlenmeden, zehirli ve radyoaktif atıklardan zarar görmekten; yaşamsal bütünlüğünü, sağlıklı işleyişini tehdit edecek şekilde genetik yapısında bozulmalardan korunma hakkına sahiptir.
* Savaşlar, canlı cansız doğanın, insanın, sosyal hayatın düşmanıdır; doğal ve sosyal tüm sistemlere telafisi mümkün olmayan zararlar veren, insan eliyle yaratılmış felaketler olarak görülmeli ve önlenmelidir. Yaşamın korunması adına savaşlara karşı çıkmak tüm bireylerin, toplulukların hakkıdır.
* İnsanlar dahil tüm doğa, savaş ve barış hâllerinde kimyasal, biyolojik ve nükleer silahların, varlığından, tehdidinden ve tahribatından korunma hakkına sahiptir. Savaş veya güvenlik gerekçesiyle ekolojik dengeyi bozacak faaliyetler ve canlı veya ekosistem katliamı kabul edilmez.
* Su, tohum ve diğer doğal varlıkların kaynak olarak değil, doğanın bir parçası ve onlara bağlı yaşayan tüm canlılara ait olarak görülmesi, doğanın bir hak öznesi olarak tanımlanmasında önemli bir kavramsal açılım olacaktır. Bunlar mülkiyete tabi olmamalı, kendileri veya genetik bilgileri hiç bir şekilde patentlenememeli ve kamusal kullanımları ekolojik dengeler öncelikli tutularak güvence altına alınmalıdır.
* Özel mülkiyet, hakların korunması gözetilerek, kamu yararı yanı sıra çevrenin korunması amacıyla da kısıtlanabilir.
* Doğal felâketlerin oluşmasına karşı önlemler ve bunlara karşın adaptasyon tedbirleri almak da devletin görevleri arasında sayılmalıdır.
* Bütünleşik ekoloji anlayışı gereği, Doğa emanetçiliği, ulusal sınırlarla belirlenemez ve yeryüzünün tamamına karşı yükümlülükleri kapsar. Doğanın hakları çerçevesinde, çevre sorunlarının ve bozulmasının ulusal sınırlarla sınırlandırılamayacağı, küresel bir anlayışın zorunlu olduğu kabul edilmelidir.
* Dilsel ve kültürel çeşitliliğin, biyolojik çeşitliliğin algısı ve yaşatılmasındaki rolü dikkate alınarak, farklı dillerin ve kültürlerin korunması ve kendini gerçekleştirme ve geliştirme hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.
* Anayasa'da kültürel, tarihi, arkeolojik ve estetik değerler ile doğal peyzajın korunması hüküm altına alınmalıdır.
* Anayasa'da, devletin, özel sektörün, her türlü sosyal kurumun, sivil toplum örgütlerinin, bilim insanlarının, bireylerin doğanın haklarının korunmasıyla ilgili hak ve sorumlulukları net ve açık bir şekilde tanımlanmalıdır.
Ekolojik Anayasada Kamu Yönetimi ilkeleri:
* Yeni Anayasa bireylerin ve sivil toplumun çevre konularında bilgi ve belge edinme, karar mekanizmalarına katılma ve yargıya erişim haklarını garanti altına almalıdır.
* Yeni Anayasa'da kamu yönetimi Doğayı, biyo-çeşitliliği, insan dışı varlıklarda yerel düzeydeki genetik farklılıkları, insanlarda kültürel çeşitliliği, ırkçı yaklaşımlara mahal vermeyecek şekilde, korumak ve geliştirmekle yükümlü kılınmalıdır.
* Yeni Anayasa'da kamu yönetimi, çevrenin ve doğal varlıkların kullanımında, yönetiminde ve muhafazasında doğal dengenin gözetilmesinden yükümlü olmalıdır.
* Yeni Anayasa'da kamu yararı, üstün kamu yararı ilkeleri ekoloji merkezli bir bakış açısıyla yeniden tanımlanmalıdır.
* Doğanın kalıcı zararlı etkilere maruz kaldığı durumlarda, kamu yönetimi, yenilenmeyi sağlamak için en etkili mekanizma¬ları oluşturmak ve zararlı çevresel sonuçlan ortadan kaldırmak veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olmalıdır.
* Ekosisteme kalıcı olarak zarar vermiş olan uygulamaların oluşturduğu doğal ve sosyal tahribatın belgelenmesi ve tazmini için tedbirler bir kamu sorumluluğudur.
* İklim değişikliği, çevre kirliliği ve doğanın korunması ile ilgili tüm uluslararası anlaşmalara taraf olunmalı; konulan çekinceler kaldırılmalı ve anlaşma hükümleri iç hukuka aktarılmalıdır. Bunlara uygulama ve işlerlik kazandırılabilmesi amacıyla gerekli tüm altyapının oluşturulması için çözümler üretmek öncelikli politika haline getirilmelidir.
* Ulusal hukuk, ekolojik açıdan uluslararası hukuki tüm düzenlemelerle uyumlaştırılmalı; yasal ve düzenleyici diğer önlemler bu anlayışla tekrar gözden geçirilmeli ve bu kapsamda açık, tutarlı bir çerçeve oluşturulmalıdır.
* Sürdürülebilir kalkınma ilkesinin doğa-korumacıları değil doğayı tahrip eden şirket ve yönetimlerin elinde her kapıyı açan sihirli bir anahtar hâline geldiği ve uygulamada her zaman "kalkınma" lehine kullanıldığı, bu kavramın hukuksal değil, ideolojik bir kavram olduğu dikkate alınmalıdır. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma kavramının yeni Anayasa'da yer almasının önüne geçilmesi gerekir.
* Çevrenin ve doğal dengelerin korunması için kabul edilmiş olan uluslararası hukuki düzenlemeler, temel insan haklarının güvence altına alınması bakımından önemlidir. Bu uluslararası anlaşmalardan doğan hakları kullanabilmek için bireylerin bilgiye erişim hakkına sahip olmaları, çevre konularında karar verme süreçlerine katılım prosedürleri hakkında bilgilendirilmeleri gereklidir. Yeni Anayasa, bireylerin ve sivil toplumun "yaşam alanlarıyla ilgili her konuda" bilgi ve belge edinme, karar mekanizmalarına katılma ve yargıya erişim haklarını garanti altına almalıdır.
* Bu hakların ve bilgilerin kullanılabilmesi yoluyla vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin ve özel sektörün çevreyi korumada ve yaşamın sürdürülebilirliği temelinde oynayabilecekleri rollerin önemi dikkate alınarak, kamu yönetiminde her düzeyde şeffaflık ve hesap verebilirlik, Anayasal güvence altına alınmalıdır.
* Yaşam alanlarıyla ilgili olarak halkın, yerel karar alma mekanizmalarına katılımının güçlendirilmesi için yeni Anayasa ademi merkeziyetçi bir yönetim anlayışını düzenlemelidir ve yurttaşların karar alma mekanizmalarına doğrudan ve etkin katılımını sağlayacak yöntemler ve kurumlar geliştirilmelidir.
* Yerel yönetimler katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir olmalı, gerekli durumlarda seçilmişlerin geri çağrılmasını sağlayacak mekanizmalar, yerel arabuluculuk gibi çözümler oluşturulmalıdır.
* Tabiatın dengesi anlayışının, çevre ve bilincinin gelişmesi için eğitim ve öğrenim, kamu yönetimi tarafından yaygın olarak desteklenmeli, bu alanda çalışan çevre korumacı ve ekolojist girişim ve örgütler teşvik edilmelidir.
* Doğal, kültürel ve tarihi değerler ile doğrudan ilgili veya dolaylı olarak bu değerlerin bekasını etkileyecek olan kamusal kararları denetleyecek bir özerk kamu denetçisi mekanizması yeni Anayasa'da yer almalıdır.
* Toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla ekolojik olarak sürdürülebilir, sosyal olarak adil bir ekonomik sistem geliştirilmeli; ekonomik öncelikler ve faaliyetlerin doğal sistemlerin kendini var etme ve yenileme yetisine zarar vermeden, doğayla uyum içinde ve yerel düzeyin olabildiğince teşvik edildiği bir var oluş sağlamak üzere değiştirilmesi hedeflenmelidir. Bu bağlamda toplumun ve bireylerin sağlık ve refahının sürdürülebilir kalkınma dahil maddi varlığı çoğaltmak ve kalkınmanın herhangi bir türüyle değil, toplumsal adalet ve doğayla uyumlu sürdürülebilir bir yaşam geleneğinden geçtiği her türlü hukuki içtihatta temel bir kabul olarak benimsenmelidir.
* Yapılan tüm ekonomik faaliyetler, doğanın kendini yenileme kapasitesini zorlamayacak biçimde yapılmalıdır. Her türlü ekonomik girişimin oluşturabileceği zararları önlemeye ve en aza indirmeyi amaçlayan ve insanların ve doğanın olası zararlardan korunması için kullanılan ihtiyatlılık ilkesine anayasal bir içerik kazandırılmalıdır. Bu bağlamda, kişi ve girişimlere ekolojiye sadece menfi etki hâli değil ayni zamanda bunun ihtimali olan faaliyetlere karşı yürütmeyi durdurmak için başvurma hakkı verilmelidir. (EKN)
* "Ekolojik Anayasa", Yeni İnsan Yayınevi, Editör: Mahmut Boynudelik