Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla, Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu, İngiltere Gazeteciler Federasyonu başkanı Tim Dawson, Avrupa Gazeteciler Federasyonu temsilcisi Mehmet Köksal ve Ankara, Adana, İzmir TGS şube başkanları katıldı.
Tanrıkulu: Savcılık görevini bırakın gazetelerin başına geçin
Sözlerine Basın Özgürlüğü Gününü kutlayarak başlayan Tanrıkulu şu ifadelere yer verdi:
“Ben avukatım. Aynı zamanda insan hakları savunucusuyum. 30 yıldır sahadayım, mahkemelerdeyim ama hiç böyle bir dönemi yaşamadım. İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, haber alma hakkı birbirini tamamlayan temel insan haklarıdır. Ama şimdi tümü ayaklar altında maalesef.
“Ben buradan tutuklu, işsiz ve zorunlu nedenlerle yurtdışında bulunan bütün gazetecilere selam gönderiyorum. Hiç umutsuz olmayın. Haberlerinizi özgürce yapacağınız bir Türkiye’de mutlaka buluşacağız.
“Gazetecilerle ilgili olan bütün iddianameleri okuyorum. Buradan savcılara bir çağrıda bulunuyorum. Savcılık görevini bırakın gelin, genel yayın yönetmenliği yapın. Çünkü iddianamelerinde doğrudan doğruya gazetelerin, gazetecilerin yayın politikalarını tayin etmeye çalışıyorlar. Savcılık yapmıyorlar maalesef. Gelsinler gazetelerin başına geçsinler.
Durmuş: Gazetecilik yargılanıyor
TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş tarafından okunan basın metninde gazeteciliğin suç olmadığı hatırlatılarak şu ifadelere yer verildi.
“Birleşmiş Milletlerin 3 Mayıs'ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan etmesinin üzerinden tam 24 yıl geçti. Geride bıraktığımızı 24 yıl içerisinde ülkemizde basın özgürlüğü hep geriye gitti. Özellikle son 10 yıl içerisinde onlarca gazeteci tutuklandı, yüzlerce gazeteci hakkında dava açıldı, binlercesi işsiz kaldı. Bugün 159 meslektaşımız yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar ve televizyonlarda yaptıkları yorumlar nedeniyle tutuklu.
“Dünya Basın Özgürlüğü gününde özgür olamayan 159 meslektaşımız var. Türkiye'de basın özgürlüğünün olmadığının tek kanıtı tutuklu gazeteciler değil elbette. Medya organları üzerinde kurulan sansür ve oto-sansürün etkileri de basın özgürlüğünü ortadan kaldırıyor.
“OHAL ile yönetilen ülkemizde gazetecilik yok ediliyor. Onlarca muhalif medya kuruluşu kapatıldı. Tek sesli bir medya tek sesli bir Türkiye yaratılmak isteniyor. Demokrasinin olmazsa olmazı olan çokseslilik yok ediliyor.
“Bir kamu hizmeti olan gazetecilik adliye koridorlarında hakimlerin karşısına çıkıyor, tutuklanıyor. Haberin suç olmadığını söyleyen savcılar, hakimler açığa alınıyor. Türkiye'nin birçok ilinde süren basın davalarında haberler tartışılıyor.
“159 meslektaşımızdan birçoğu hakkında hala bir iddianame dahi hazırlanmadan cezaevlerinde bekletiliyorlar. Aylardır süren tutukluluk hali fiilen cezaya dönüştürülüyor. Hukuk çiğneniyor.
“Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde başta kendi ülkemizdeki tutuklu gazeteciler olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde tutuklu olan gazetecilerin serbest bırakılmasını istiyoruz.
“Gazetecilik suç değildir diyoruz. Gazetecilik olmazsa demokrasi olmaz, gazetecilik olmazsa hukuk olmaz. Tüm vatandaşları haber alma haklarına sahip çıkmak için gazeteciler ile dayanışmaya çağırıyoruz.” (TP/BK)