Kobanî davasının 38. duruşma periyodunun 4. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
“Somut delil olmaksızın 3 yıldır tutukluyum”
MA’nın haberine göre, duruşmanın bugünkü oturumunda, tutuklu siyasetçi Ayşe Yağcı söz aldı.
Yağcı, hakkındaki iddiaların hiçbir somut delil ile gerekçelendirilmediğini ve buna rağmen 3 yıldır tutuklu bulunduğunu söyledi. Savcının önyargılı bir yaklaşımla mütalaa hazırladığını belirterek, mahkeme heyetinden karar verirken vicdanlı ve hukuku gözeten bir yerden karar vermesi gerektiğini söyledi.
Yağcı, “Sayın heyet biz de 6-7-8 Ekim olaylarının aydınlatılmasını istiyoruz. Gelin aydınlatalım diyorum. Bunun için vereceğiniz kararlar bizim açımızdan tek değil, Türkiye demokrasisi ve hukuku açısından da önemli olacaktır” dedi.
“Bir dahlim olsaydı kendimi korurdum”
Hakkındaki ifadeleri reddeden Yağcı, "Ben olaylardan 7 yıl sonra, İstanbul’daki evimden işe giderken polislerce gözaltına alındım. Neden alındığımı bilmeden 8 gün boyunca Ankara TEM’de gözaltında kaldım. Eğer benim yaşananlardan bir sorumluluğum olsaydı -ki en ufak bir şüphem bile yok- normal hayatıma mı devam edecektim? Çünkü daha önce arkadaşlarım bu olaylardan kaynaklı gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Bunu 3 yıldır size anlatmaya çalışıyorum. Gözaltına alındığım günde işe gitmek üzereydim. Bir dahlim olsaydı kendimi korurdum” dedi.
“Aynı tanık ifadeleriyle tutuklananlar serbest bırakıldı”
Dosya ile alakası olmayan iki tanığın ifadeleriyle tutuklandığına dikkati çeken Yağcı, şunları söyledi:
“Olaylardan yaklaşık altı yıl sonra tutuklanmam hala mahkemeniz tarafında açığa kavuşturulmamıştır. Tanıklardan Ulaş ile Sami Baran’ın ifadelerinden dolayı tutuklandım. Her iki tanığın da benim olaylarda sorumluluğuma olduğuna dair tek bir ifadeleri yok. Bu tutuklanma gerekçesinde de 6-8 Ekim olaylarında olduğuma dair tek bir tanık beyanı yok. Bir kez daha her iki tanığın olayla alakası olmayan, gerçek olmayan beyanlarını reddediyorum.
Aynı tanıkların ifadeleri sonucu daha önce gözaltına alınan çok sayıda arkadaşımız serbest bırakıldı. Örneğin, bu dosyadan farklı olarak ‘Mali yapılanma’ adı altında bir operasyonu yapılmıştı. Soruşturma aynı tanıkların ifadeleriyle başlatılmıştı. Bu operasyonda gözaltına alınan ve tutuklananların yüzde 90’ı serbest bırakıldı. Bu anlamda aynı tanık ifadelerinde başka mahkemelerde insanlar tahliye olurken, biz aynı ifadelerle üç yıldır tutuklu bırakılıyoruz. Bunu gerçekten anlayamıyorum.”
“Nerede kaldı kişinin masumiyetini gözetmek?”
21 yıl önceki farklı bir davaya ait dosyanın önüne getirildiğini belirten Yağcı, “Hakkımda bir şey yokken 2002 yılına ait sicil kaydımı göstermeniz hukuka aykırıdır. Bu vicdansızlık ile hukuk 21 yıl sonra ayaklar altına alınmıştır. Nerede kaldı kişinin masumiyetini gözetmek? Sizler karar verirken ön yargılarla değil, hukukun evrensel kurallarına göre karar vermelisiniz. İktidar aklı, bizleri eski yargılandığımız dosyalar üzerinde yargılamaya çalışıyor. Bu anlamda beni değerlendirirken, 21 yıl önceki dosyamı dayanak yaparak bir değerlendirme yapmayın. Geçmişimden dolayı bir algı oluşturulduğu çok net olarak anlaşılmıştır. Geçmişimi asla inkar etmedim ve etmiyorum. 21 yıl önceki dosyamın burada önüme çıkartılması, bu davanın hangi amaçlarla kurgulandığını açıkça ortaya çıkartıyor” diye konuştu.
“6-8 Ekim olayları ile illiyet bağım yok”
Yürüttüğü çalışmaların tamamının siyasi faaliyetler olduğunu ve suç teşkil etmediğini vurgulayan Yağcı, “Sürekli olarak iktidarcı, cinsiyetçi anlayışlar ile mücadele etmeyi esas aldım. Parti Meclisi ve karma komisyonlarında önceliğim kadın sorunlarını ortaya koyma ve çözüm aramaktı. DTP, BDP ve HDP’de siyasi çalışmalarım oldu. Bu partilerin tüzük ve programlarına göre hareket ettim. Yaptığım şeyler tamamıyla siyaset yapma ve örgütleme özgürlüğü kapsamındadır. Tamamen legal, yasal çerçeveler içerisinde demokratik örgütlenme hakkını esas alarak yapmışım” dedi.
Yağcı, 6-8 Ekim olayları ile herhangi bir illiyet bağının olmadığını söyledi:
“Buna rağmen başka dosyanın konularını esas alıp 302’den ceza vermek istiyorsunuz. Bu durumun tek bir açıklaması var; 21 yıl önce aldığım cezanın devamını sağlamak istiyorsunuz. Aleyhimde olan tek bir delil yok iken lehime olan delilleri de dikkate almadınız. Bunu yaptığınız gibi burada bizleri gizli tanıklara teşhis ettiniz. Ne müştekiler ne de tanıklar beni tanıyor. Olaylarda sorumluluğumun olduğuna dair beyanları da yok. Tanıklar 6-8 Ekim ile ilgili bir bilgilerinin olmadığını söylediler. Tüm bunlar ortada iken hala beni ve arkadaşlarımı tahliye etmemeniz hukuksuzluktur.” (AS)