Sheakspeare, bütün dünya bir sahne biz de oyuncuları derken ne güzel demiş.. Sahnemizin konusu göç, hikâyemizin bu haftaki oyuncusu Ertanch Hidayettin…
Ertanch Hidayettin’i tanımaya başlıyoruz, tanıdıkça öğreniyoruz. Tanımayla ilgili çok sevdiğim araştırmacılardan olan Slavoj Žižek’in çok güzel bir cümlesi var..
“Hikayesini bilmediklerimiz, en çok düşman olduğumuz kişiler..” diyor, Zizek..
Ötekileştirmeden sevmek için hikâyeyi bilmek gerekiyor, öyle değil mi?
Onun hikâyesinin kökleri aslında Afrika’ya dayanıyor. Babasının büyüklerinin Sudan kökenli olduklarını ama bir arşiv olmadığı için köklerini araştıramadıklarını ifade ediyor..
Kuzey Kıbrıs’dan 18 yaşında düşüyor, yollara.. Onun tabiriyle o küçük adadan kocaman bir metropole geliyor. 6 yıl sonra o küçük adaya döndüğünde ise çocukken ona büyük gelen portakal bahçelerinin gözüne küçük göründüğünü söylüyor. 18 yaşında geldiği Londra topraklarında öğretmen oluyor ardından belediyelerde sosyal hizmet, eşitlik alanlarında çalışıyor.
Toplum derneklerinde gönüllü hizmetler veriyor. Aynı zamanda gazetecilikte yapıyor. Bir kitap söyleşisinde ben de ona röportaj vermiştim. Şimdi sıra bendeydi, Londra’da..
Kıbrıslı Türkler derneğinde Türk kahvesi eşliğinde başlıyorum sorularımı sormaya..
Önce biraz sizi tanıyalım? Ne zaman geldin? Bu hikâye nasıl ve neden başladı?
1952 doğumluyum. 1970 yılında İngiltere’ye göç ettim. Buraya eğitim için geldim. Kıbrıs’ta öğrendiğimiz İngilizce güzeldi ama burada sokak dilini anlamıyordum. Bir yıl İngilizce öğrendim. Sonra öğretmen olmak için koleje gittim. 3 yıl sonra öğretmen oldum. 1, 2 yıl sonra öğretmenliği bıraktım. Belediyelerde çalışmaya başladım. Harringay, Islington belediyelerinde sosyal hizmetler, eşitlik ünitelerinde çalıştım. 12 yıl eğitim kurumunda çalıştım. Evliyim. Bir kızımız, iki torunumuz var.
“Dile kolay entegre oldum”
O günden bugüne hayatında neler değişti? Neleri fark ettin? Burası sana ne öğretti?
İngiltere hakkında eğitimimden dolayı bilgim vardı. Burada akrabalarım vardı. Bilgi edinmiştim. İngiltere ile sıkı bağlarımız vardı ama kültür şoku yaşadım. İngiltere üzerine ne kadar bilgim olsa da küçücük bir adadan Londra’nın en büyük metropollerinden birine gelmek insana büyük bir kültür şoku yaşatıyor.
İngilizceyi öğrendikten sonra başarılı bir okul hayatım oldu. Öğretmenlik sürecimde güzeldi. İngiltere’de en önemli öğrendiğim şey Kıbrıs’da küçücük bir yerde sadece kendi kültürümüz vardı burada ise birden fazla kültürden insanla tanıştık. Kıbrıs küçük bir ada, İngiliz kolonisiydi politik sebepler çoktu o yüzden buraya gelmeyi tercih ettiler.
Ben kendimi şanslı hissediyorum. Belirli bir yaşta gelmiştim. Burada büyüyüp doğan çocuklar gibi sorunlarım olmadı. Kendi kültürümden kopmadım. Yabancı bir dile entegrasyon daha kolay oldu.
İki kültür arasında kaldığı için burada yetişen çocukların başarısızlıklarının nedeni budur, diyorlar. Ben ona katılmıyorum, değişik kültürler bir arada yaşayabilir; ona katılıyorum. O yüzden kendi kızıma torunlarıma da kendi kültürlerini tanımalarını istiyorum fakat maalesef 3. 4. nesiller giderek kendi dillerini tamamen unutuyorlar ya da hiç öğrenmiyorlar. Toplum için bir kayıp olarak görüyorum bunu. Türk dili kültürü okulları, içerisinde bulunduğumuz dernekler bu nedenle çok önemli.
“Çoluğun çocuğun torunların olunca dönmek çok zor”
Dönmek senin için ne ifade ediyor?
İmkânlar çok yetersizdi. Kardeşim Türkiye’ye gitmeyi seçti ama öğrenci çatışmalarının olduğu bir dönemdi eğitimini tamamlamadan geri döndü. Kıbrıs küçücük bir yer olduğundan iş imkânları da azdı. Belirli bir süre ülkeme dönmek istemedim. Çoluğun çocuğun torunların olunca dönmek çok zor. Eşim burada doğup büyüdü, o yüzden kökleştik burada..
“Kıbrıs’ta herkes asimile olmuştu"
En şaşırdığın olaylar?
Bir süre dayımlarda kaldım. Orada insanların birbiriyle olan ilişkileri beni çok şaşırttı ilişki eksikliği, yanınızdaki komşunun kim olduğunu bilmiyorsunuz. Kıbrıs’ta bütün mahalleyi biliyorsunuz. O kültür beni çok şaşırtmıştı.
Güzel tarafları var tabi. Burada yaşamın büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Irkçılık çok şaşırttı. Bize has başka bir olay da değişik etnik kimliklerimizde var.
Bizim ailenin Afrika kökenli olduğunu biliyoruz. Babamın ve onun kökenlerinin söylediklerine göre Sudan kökenliymişiz; ancak yeterli arşiv olmadığı için kökümüzü araştırmak oldukça zordu. Kıbrıs’ta herkes asimile olmuştu. Kendimizi başka bir etnik kimlik olarak görmedik Kıbrıs’ta bu konuda ilgim vardı. Buraya geldiğimde bu konuyu araştırmayı düşündüm. Afrika kökenli arkadaşlarla bir grup kurduk. Facebook sayfamız var. Çok güzel araştırmalar yapılıyor 400 üstünde. İleride daha akademik bir çalışma yapmayı düşünüyoruz.
Peki özlemi nasıl tanımlayabilirsin?
Benim için özlem önemli bir şey. Kıbrıs’ın şimdiki durumundaysa geldiğim zamanı özlüyorum. Benim buraya geldiğim yıllar küçücük bir alana sıkışmıştık Kıbrıslı Türkler olarak lefkoşada kalıyordum politik sebp. Lefkoşa’nın Türk kesimine sıkışmıştık ama çok mutluyduk deniz çok yakındı ama gidemedik yıllarca kişiler birbirine çok bağlıydı, yaşadığımız semtlerde. O zamanı özlüyorum.
Nostaljik özlemi bu şekilde tanımlıyorum. Ailemi özlüyordum ilk ben gelmiştim annemi babamı özlüyordum Kıbrısı fazla özlediğim yoktu yeni bir maceraya atılan biri olarak vakit bulmuyordum
“Asimile olan da çok”
Arada kalmak sana ne ifade ediyor?
Kendimi arada kalmış hissetmiyordum. Geldiğim yaş iyi bir yaştı değişik kültürlerin bir arada yaşayacağına inanan biri olarak ülkeye kolaylıkla entegre oldum. Kültürümü koruyarak entegre oldum. Toplumun birçok ferdi asimilasyona doğru gidiyor. Asimile olan da çok. Bu beni üzüyor.
Onlar kendilerini tamamen bu ülkenin vatandaşı olarak görüyorlar. Bu haftaki köşe yazım iki arada bir derede bazı kişilerin geldikleri ülkeye entegre olmak için isim değiştirmelerinden bahsediyorum. Yeni toplum sembolü Kıbrıs bayrağına İngiliz sembolünün eklenmesi bu çok üzücü bir şey aslında.
Arada kalmak belki de odur. Ailelerin entegrasyonu sağlayamamalarından kaynaklanan okul başarısızlıkları var. Okul sistemi de çocukları başarısızlığa sürüklüyor. Bir öğretmenin çocuktan geldiği kültürden dolayı beklentisinin az olması ırkçılıktır. Bazı okullarda çocuklardan beklentinin az olması, çocuklarında az başarı sağlamalarına neden oluyor. Görünmeyen bir kast sistemi var aslında.
“Heyecan korku”
Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki buraya ilk geldiğindeki his?
İlk geldiğimde kendimi yalnız hissettim. Heyecan da var tabi burada gezilecek yerler çok. Arkadaşlarım, ailem arasında ilk gelenlerdeniz. Akrabalarım vardı, onlar bana çok yardımcı oldular. Bu yüzden yabancılık çekmedim. Tamamen değişik bir kültür. Heyecan, korku gibi hislerle boğuştum. Arkadaşlar edindim, dışarıya çıkmaya başladık hiç alışık olmadığımız durumdu.
6 yıl sonra Kıbrıs’a döndüm o küçük alana sıkışmışlık bitmişti, savaş bitmişti, denize gidebiliyorduk arkadaşların çoğu da buraya gelmişti ailem aynı mahallede kalıyordu. Her yer bana çok küçük gözükmeye başladı. 6 yıl sonra gittiğimde mesafeler kısa geldi, kaldığım ev küçük, portakal bahçemiz küçük geldi. Her şey gözümüzde küçülmüştü.
Gitmek mi? Kalmak mı? Nerede gömülmek istersiniz?
O konuda benim pek dini inançlarım pek yok. Bu beni düşündürmüyor. Kesinlikle kalmak istiyorum. Yaşlanınca insan doğduğu ülkede daha fazla kalmak istiyor. Bazı aylar burada bazı aylar Kıbrıs’ta yaşamak benim için mümkün değil eşimi ikna etmek mümkün olmayacak. Ben zaman zaman gidip gelmeyi düşünüyorum. Yazın ailece gidiyoruz.
Burada kendini ikinci sınıf vatandaş olarak hissettiğin oldu mu?
Irkçılık var bu ülkede ancak iş hayatımda da şanslı hissettim. Çok yoğun çalıştım. Toplum gönüllü işlerinde çalıştım. O yüzden hissetmedim
“Çok dillilik güzel”
Türkçe konuşma, yeme-içme ihtiyacı duyuyor musun?
İnsanın kendi anadilini yeterince konuşabilmesi çok önemli özellikle bazı arkadaşlarıma bakıyorum toplumdan koptukları için kendilerini Türkçe’de yeterince ifade edemiyorlar. Çocukları torunları Kıbrıs’taki akrabalarıyla iletişim kuramıyorlar. Anadil çok önemli. Çok dillilik güzel. Kızımla ben Türkçe konuşuyordum annesi ise İngilizce. Okula başladığında Türkçe konuşuyordu, okulda İngilizce ’de kolaylıkla öğrendi.
"İyi ki buradayım"
Göç sence ne demek? Göçmenlik?
Göç, adalıların kaderi ve özellikle göçe zorlayan etkenler koloni olmak. İngilizler zamanında Kıbrıs’a yatırım yapılmadı. İngilizler her gittiği ülkede “böl yönet” yaparak toplumları birbirine düşürdüler. İngilizlerin üsleri var. Irak savaşında örneğin bombaladılar. Göçe zorlayan etkenleri emperyalist güçler yaratıyor.
Kimse doğup büyüdüğü ülkeyi bırakmak istemez göç birçokları için mecburiyet göç eden kişilere farklı gözle bakıyorlar. Almanya’da gurbetçi Türkiye’de yabancı, Kıbrıs’a gittiğimizde bize İngiliz diyorlar buraya geldiğimizde onlar bizi yabancı görüyor, kabul etmiyor belki de arada kalmak budur.
Yabancı arkadaşların ve Türkiyeli arkadaşlarınla geçirdiğin vakitlerde farklılıklar var mı? ya da aynılıklar?
Türkiyeli toplumdan arkadaşlarla daha yakın ilişkiler oluyor. İngiliz arkadaşları bizi ziyaret ettiklerinde bizim yemeklerimizden epey hoşlanıyorlar. Yakın arkadaşlarımın hepsi Türkiyeli toplumdan, Kıbrıslı Türklerden. Çalıştığım iş arkadaşlarımdan çeşitli ırklardan arkadaşlarım var görüşüyoruz, partilerde buluşuyoruz. Davranışlarımız, konuştuğumuz konular, ilgi alanlarımız, sınırlılıklarımız farklı.
Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun?
Oldukça güç yaşam koşulları oluşmaya başladı. Bunların daha da güçleşeceği belli. Maalesef hükümetin halkla bir ilişkisi yok ama maalesef özellikle göçmen karşıtı gruplardan, işçi sınıflarından kişiler hükümete oy veriyor giderek ekonomik zorluklar, sağlık sistemindeki sıkıntılar artarak devam edecek diye düşünüyorum. Uyuşturucu alkol bağımlılığı da kendini daha bariz gösterecek, endişe verici.
Buraya geldiğin için hayatında neler değişti?
İyi ki buradayım çünkü değişik kültürle tanışma güzelliğini yaşadım. Bu ülkedeki sanatsal etkinlikler, müzeler, galeriler çok güzel. Ücretsiz müze gezebiliyorsunuz. İngilizler, Kıbrıs’ta Salamis harabeleri diye bir yer var orada sütunların başları yok. Onu British Museum’da gördüm her yerden taşımışlar bizim ülkemizde kalsa belki de çürüyüp gidecekti.
Burada gördüğün Türkiye algısı nasıl?
Genelleme yapmak doğru değil ama ırkçı bir yaklaşım var. Çocuklara bakış açısı öğretmenler açısından çocukların başarısız olacaklarına inanmış öğretmenler var, bu bir ırkçılıktır.
Kıbrıslı Türkler, Türkiyeli Türklere sadece lokantada düşük işler yapan kişiler olarak bakıyorlar diğer azınlıklara da. Gizli olduğu kadar bariz bir ırkçılık da var bunda politik partilerin rolü de var. Zaman zaman partiler ırkçılara çanak tutuyorlar oy uğruna.
Ruhun ve kalbinde burada mı?
52 yıl burada olan birisi için burada tabi. Nostalji de yapmayı çok seviyorum. Kendi ülkem olarak burayı ve Kıbrıs’ı görüyorum. Hayatımın büyük kısmını burada geçirdim.
Deneyimlerinden eklemek istediklerin?
Buradaki gençliğin durumuna çok üzülüyorum. Güç bir yaşam şartları var. Yakın zamanda düzeleceğine inanmıyorum. 17 yaşındaki torunum yaşlanınca emeklilik yaşı ortadan kalkacak belki de yaşlılar için iyi imkânlar olsa da gelecek nesillerin durumunu pek parlak görmüyorum.
(RYÇ/EMK)