Polisin 27 Nisan 2009'da Bostancı'da bir eve düzenlediği ve iki kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonun ardından açılan Devrimci Karargah davasının üçüncü duruşması 7 Aralık'ata görülecek. Operasyonun ardından tutuklanan sanıklardan Ergin Öncü, cezaevinden yazdığı mektupta haksızlığa uğradığını anlatıyor. Aktarıyoruz:
Ben Devrimci karargah davası kapsamında 1,5 yıldır Tekirdağ 1 No.lu F tipi Cezaevinde tutuklu bulunuyorum. Hiçbir haklı hukuki gerekçeye dayanmadığı halde tutukluluğum devam ettirilmekte.
Size kendi durumumla ilgili biraz bilgi vermek istiyorum:
27 Nisan 2009 tarihinde örgüte yapılan genel bir operasyon kapsamında sabah saatlerinde çalıştığım iş yerinde gözaltına alındım. Gözaltında 4 gün kaldık ve bu süre zarfında dışarıda yaratılan "infial"den habersizdik. Yaratılmış bu "infial" sebebiyle tam 1,5 yıldır tutuklu bulunuyorum. Bu 1.5 yıllık süreç hukuka, yasalara göre değil, işte bu "infial" durumuna göre işletildi. Ne için gözaltına alındığımı(zı) anlamadan tutuklanmış olduk ve öğrenmek için 6 ay beklemek zorunda kaldık. Sonunda içinde "delil" olmayan bir iddianame vasıtasıyla "örgüt üyesi" olmakla suçlandığımı nihayet öğrenmiş oldum.
Ben Gümrük Muhafaza memuruyum, görevim gereği silah taşıyorum. Taşıma ve bulundurma ruhsatım var yani. Bunu neden belirtiyorum; bana isnat edilen suçlardan biri de ruhsatsız silah taşımak. İddianamenin başlangıç kısmında ne iş yaptığım ve bu kapsamda üzerimdeki silahın çalıştığım kuruma ait olduğu iddianameyi hazırlayan savcı tarafından belirtilmiş olmasına rağmen, iddianamenin sonuç kısmında ruhsatsız silah taşıdığım gerekçesiyle cezalandırılmam istenmiş. Şaka gibi...
Dönemin yargılanmalarında moda olduğu üzere Ergenekon'la ilişkilendirme rüzgarı beni de es geçmedi tabii. Daha önce adını bile duymadığım Ergenekon sanıklarıyla telefon irtibatım olduğu söyleniyordu. 2007 yılında bir otobüs firmasının yazıhanesini rezervasyon amacıyla aramışım. Aynı yazıhaneyi 2003 yılında Ergenekon sanıklarından biri aramış. Alın size Ergenekon bağlantısı! Sonra GSM operatörü, bir banka şubesi danışma hattı. Bağlantım tek tek sıralanmış! İşin tuhaf yanı aramızdaki bu sözde bağlantıyı sağlayan "aracı kurumlara" yönelik en ufak bir suçlama yok. Oysa "aracı" olarak onların da suçlanması gerekmez miydi? Dosya da isimleri bile anılmamış.
Bir diğer iddia ise sol yayın yapan kimi internet sitelerine girmek ve oralardan yazılar, resimler indirmek. Evimden alınan bilgisayarlardan ve CD'lerden herhangi bir "belge" ya da "doküman" elde edemeyen polis ben gözaltındayken, 24 saat sonra, ailemle beraber işlettiğim internet kafeden rastgele iki bilgisayara el koyuyor. Her gün onlarca insanın giriş-çıkış yaptığı ve belki her gün yüzlerce internet sitesinin ziyaret edildiği bilgisayarlardan elde edilen dökümler, delil olarak sunulmuş. Bu bilgisayarlar iddianamede, sanki kişisel bilgisayarlarmış gibi bir izlenim yaratılmış. Benimle ilgili olduğu söylenen iki yazışma (ki onlarda sıradan ve günlük olağan yazışmalar) ben gözaltındayken başkaları tarafından yapılmış. Bilgisayarlarda kayıtlı onlarca e-posta adresinin hiçbirinin bana ait olmadığı ve dolayısıyla bu bilgisayarların benim tarafımdan kullanılmadığı açıkça ortada olmasına rağmen yoktan "delilimsi"ler yaratılmaya çalışılmış.
Büyük bir çaba ile uzun olasılıklar zinciri oluşturarak bana isnat edilen suçlardan biride örgüte sahte kimlik temim etme konusunda yardımcı olmak. Dosya da onlarca sahte kimlikten söz ediliyor. İşte bu sahte kimliklerden birinin sahibiyle aynı sektörde çalışıyor oluşumuz. Bu "suç fiili" için yeterli görülmüş. Bu kimliği ise ailemle işlettiğim internet kafede, gözaltına alınışımdan 3-4 ay önce çalışmaya başlayan bir kişi vasıtasıyla vermişim!
Polis aylarca bana yönelik fiziki ve teknik takip yapmış. Bu zaman zarfında benim örgütle bağlantım olduğunu gösterir en ufak bir ipucuna ulaşamamış. Öyle olsaydı iddianamede yer alan onca "delilimsi"nin yanına büyük harflerle yazılırdı. Böyle bir delil olmadığı gibi teknik takibe takılan, arkadaşlarımla yaptığım sıradan günlük konuşmalar ironik bir biçimde delil diye dosyaya konulmuş.
1.5 yıldır kaçma şüphesiyle tutuklu bulunuyorum. Hem de gözaltına alınmadan önce operasyondan haberim olmasına rağmen. Beni aylarca izlemiş olan polis her gün gittiğim işimi, nerede çalıştığımı öğrenemiyor ve sabah ev baskınına geldiğinde iş bilgimi, iş adresimi ailemden alıp gözaltı için ikinci kez yola çıkıyor. Onlar yola çıktıklarında ben haberi ablamdan alıp onları beklemeye başlamıştım. İradem dahilinde kaçma imkanım varken kaçmayıp, polisi beklemişken 1.5 yıldır kaçma şüphesiyle tutukluluğumun devam ettirilmesi nasıl bir hukuk mantığıyla açıklanabilir?
Gözaltına almak için polis, tutuklamak için mahkeme hiç zaman kaybetmedi. Ama gerekçe üretmek için 6 ay olağanüstü çaba gösterdikleri ortada! Çağdaş hukukun en önemli ilkelerinden biri "sanık"ın varsa, suçunun iddia makamınca ispatlanması gerektiğidir. Yoksa "sanık"ın kendi suçsuzluğunu ispatlaması değil. Yoksa biz ortaçağ Roma'sındayız da haberimiz mi yok. Böyle bir durum engizisyon mahkemelerinde olurdu.
Piyasada satılan ve herhangi bir kitapçıdan rahatlıkla bulabileceğiniz bir kitap, herkesin dinlediği müzisyenlerin CD'leri suç delili, herhangi bir yasal mitinge katılmakta örgüt faaliyeti sayılabiliyor. Sol yayın yapan bir internet sitesini ziyaret etmişseniz o sitenin tüm içeriğinden sorumlu tutulabilirsiniz mesela. Sınır yok. Akşam eve gitmeden önce eşinizi arayıp yemek için "malzeme" alayım mı diye sordunuz mu vay halinize! Bombacı ilan edilmeniz içten bile değil.
Şunun şurası 3-5 ay daha tutuklu kalsam, suçlu bulunmam halinde bana verecekleri cezayı tamamlamış olacağım. Neyim ben? Tutuklu mu? Hükümlü mü? Ne ala adalet...
İddianameyi hazırlayan savcılık polis fezlekesinde önce sürülen iddiaları biraz olsun araştırmış olsaydı bu iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkardı. Benim edindiğim izlenim savcılık makamının polis fezlekesini biraz olsun araştırmadığı, aynen kabul ettiği yönündedir. Öyle olmasa ruhsatlı tabancaya ceza istemek nasıl açıklanabilir?
Hukuk devleti mi? Polis devleti mi?
7 Aralık 2010 tarihinde Beşiktaş 9. Ağır Ceza mahkemesinde tutukluluğumun 19. Ayında 3. Duruşmaya çıkacağım. Bu haksız durumun son bulacağı umudunu taşıyorum. Sizin de orada olmanız desteğinizi hissetmek benim için moral kaynağı olacaktır. Şimdiden teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Saygılarımla. (EÖ/EÜ)