Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden Prof. Dr. Fatma Gök, Türkiye’de neoliberal politikalar sonucu eğitimin ticarileştiğini, dershanelerin bunun sonucunda ortaya çıktığını ve eğitimde eşitsizliği derinleştirdiğini anlattı.
“Dershaneler eşitsiz eğitim politikalarının sonucu ve kendileri de eğitimde eşitsizliği derinleştiren kurumlar olarak işlev görüyorlar.
“Ancak dershaneleri özel okula çevirmek isteyen mantık dershaneleri kuranla aynı.
“Böyle hadi kaldırdım, diye olmaz. Bütün sistemi yeniden kurmak lazım. Biliyoruz ki AKP’nin eğitimi sermayeleştirmek, pazara ekonomisine entegre etmek gibi bir derdi var.
“Dershaneleri kapatıyoruz ve eğitim sistemini demokratik ve eşitlikçi bir modele göre düzenliyoruz diye bir şey gelmiyor karşımıza. Bunları özel okul yapın diye geliniyor. Biz size teşvik vereceğiz, yer vereceğiz, ucuz kredi vereceğiz diyor başbakan.”
Eğitim-ticaret ilişkisi
Son günlerde gündemin ilk sırasına oturan dershanelerin kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerini aldığımız Prof. Gök, dershaneleri Türkiye’de eğitimin en yoz noktası olarak niteledi.
“Eğitimde pek çok yozlaşma vardır ama en yoz noktası dershanelerdir. Artık öğretmen ve okul başka bir anlama geliyor öğrenciler için. Dershanede tamamlanabilecek bir eğitim anlayışı ortaya çıktı.
“Bu ise gerçekten bir eğitim değil. Öğrencileri sınava hazırlayan yedek, ara kurumlar bunlar ve tamamen ticari. Hiçbir pedagojik amaçla hazırlanmayan kurumlar.
“Eğitimle ticaretin ilişkisi ise kabul edilemez bir ilişkidir. Eğitimi eğer hak kavramıyla anlamlandırıyorsak toplumsal bir sorumluluğu ifade eder. İktidardakiler toplum adına herkese en nitelikli eğitimi en demokratik okullarda vermek durumunda.”
Dershane sistemine bakarak Türkiye’de eğitimin ne durumda olduğunu görmenin mümkün olduğunu belirten Gök, bu tip kurumların olmaması gerektiğini söyledi.
“Pazar ilişkisi ve ticari mantıkla yürütülen bu kurumların olması kabul edilemez.
“Eğitim insanların fiziksel, bilişsel, duyusal gelişmesini yaşam boyu etkileyen faktörlerin en önemlilerinden biri. Bunun için kamusal olarak ve herkese parasız ve nitelikli olarak düzenlenmesi gerekir.”
Yarıştıran sınavlar sorun
Özellikle 1980 sonrası neoliberal eğitim politikalarıyla eğitime ayrılan kamusal kaynakların daralmasından dolayı sistemin öğrencileri “sıraya koyma, bunun için de merkezi sınavlara sokma gereği “ duyduğunu anlatan Gök, bunun kabul edilemez olduğunu, fakat sınav ve dershane sisteminin bir gerçek olarak karşımızda durduğunu belirtti.
“Olmaması gerektiğini söylüyoruz ama karşımızda duran gerçek kurumlar. Bunlar niye çıktı diye bakarsak; eşitsiz eğitim politikalarının sonucu ve kendileri de eğitimde eşitsizliği derinleştiren kurumlar olarak işlev görüyorlar.
“Eğitim düzeylerine geçiş bir hak olarak herkese sunulmadığı ve sınava bağlandığı için öğrencileri böylesi bir yarışmaya sokuyoruz, yarışmada daha ileri gidebilmek için de bu tip kurumlar karşımıza çıkıyor.
“Yarışmaya dayanan sınavlar çok büyük sorun.
“Oysa bugün çok iyi üniversiteleri biz beş on sene içinde üç misline çıkarabiliriz. Bu sistem de bu kadar acımasız rekabete dayalı olmaktan çıkar. Pek çok sorun birbiriyle ilgili.”
Neoliberal politikalar
Dershane tartışmasının bu noktada Cemaat-AKP çekişmesinden dolayı başladığını ama bu çekişmenin dışında da değerlendirmesi gerektiğinin altını çiziyor Fatma Gök.
“Zaten bütün dershaneler Cemaat dershaneleri değil, iki milyon dershane öğrencisi, 3600 dershane var.
“Burada eğitimde özelleştirmeyi teşvik eden, AKP hükümetinin öncesi var tabii. Bütün dünyada ve Türkiye’de eğitim bir kaynak olarak görüldü. Türkiye bu neoliberal politikalara, kamusal alandaki hizmetlerin özelleştirme politikasına iştahla sarıldı...
“Bugün de dershaneleri kapatıyoruz ve eğitim sistemini demokratik ve eşitlikçi bir modele göre düzenliyoruz diye bir şey gelmiyor karşımıza. Bunları özel okul yapın diye geliniyor. Biz size teşvik vereceğiz, yer vereceğiz, ucuz kredi vereceğiz diyor başbakan.”
Merkezi sınavlar
Cemaat ile AKP’nin bu tartışmada bir yerde buluşabileceğini belirten Gök, asıl olarak eğitimin neden bu kadar ticarileştiğinin ve nasıl olup da herkesin özel dershaneler olmadan üniversite kazanılamaz düşüncesini kanıksadığının deşifre edilmesinin öneminden söz etti.
Dershanelerin diğer eğitim kademelerine özellikle lise 2 ve lise 3’üncü sınıflarda yapılması gerekli eğitim-öğretim faaliyetlerini de olumsuz etkilediğini, neredeyse lise eğitimini işlevsiz hale getirdiğini hatırlattı.
“Bir seçme eleme sürecinin ortaya çıkardığı özel dershaneler bu merkezi sınavların yarattığı pek çok olumsuzluğun bütün çıplaklığıyla görülür bir yerinde duruyorlar.”
Kürt çocuklar
Dershanelerin eğitimde eşitlik için gerekli olduğu yönündeki iddialara katılmadığını söyleyen Gök, tam tersine parası olanın dershaneye gidebildiğini hatırlattı.
Dershanelerin kaldırılmasının Kürt çocuklarının ellerindeki “tek şansı da yok edeceği” yönündeki uyarılara karşı bunun aslında okulların durumunu gösterdiğini vurguladı, eğitime farklı yaklaşımla beş senede bu okulların çok iyi okullar haline getirilmesi mümkün olduğunu anlattı.
“Bunu yapacak 300 bin öğretmen dışarıda, atanamıyor.
“Mesela Kürdistan’ın pek çok ilçelerinde öğretmen atanmıyor, ücretli öğretmenler ders veriyor. Ücretli öğretmenin hiçbir güvencesi yok. Sigortası, emekliliği yok...
“Bu okulları nitelikli okullar haline getirmek istiyorsak ne yapacağımız belli. Yani eğitim materyalinin ne olacağı, öğretmenin ne yetiştireceği, öğretmenin anadilinde eğitim görmesinin, anadilinde eğitimi yaptıracak öğretmen olarak hazırlanmasının ne kadar önemli olduğu biliniyor.
“Ama insanlar bugünkü verili durumu kabul ederse, dershaneler sanki bir yaraya derman oluyor gibi gözüküyor.” (YY)