Fotoğraf: MA
Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) eşbaşkanlarının da aralarında olduğu 23 dernek yöneticisi ve üyesi hakkında açılan davanın görülmesine, Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsü’ndeki İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.
“Nakliye parası suç olarak lanse edilmiş”
MA’nın haberine göre, Cihan Kartal’ın avukatı Emrah Baran, müvekkilinin iki gün önce ağır tıbbi bir operasyon geçirdiğini ve bu nedenle ilk olarak savunmasının alınıp cezaevine götürülmesini talep etti. Talep için ara karar oluşturan heyet, Baran’ın talebini kabul etti.
Daha sonra söz alan Kartal, 1992’de İstanbul’a göç ettiklerini paylaştı. Göç sebeplerine de değinen Kartal, daha sonra Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve MATUHAYDER üyesi olduğunu aktardı. İddianamedeki suçlamaları kendisine yönelik “ciddi bir saldırı” olarak değerlendiren Kartal, çalıştığı inşaat işleri nedeniyle yaptığı telefon görüşmeleri ve hibelerin suçlama konusu yapıldığını dile getirdi.
Yaptığı inşaat işi nedeniyle H.K. tarafından kendisine gönderilen paranın cezaevinde bulunan tutuklulara gönderildiği ve bu durum üzerinden suçlandığını aktaran Kartal, “Ödediğim nakliye parası suç olarak lanse edilmiş. Ayrıca eşimin kardeşinin askerde olduğu sırada gönderdiğim 250 TL de dosyada yer alıyor. Bunlar da 7-8 yıl öncesine dayanıyor” dedi.
Kartal, ayrıca cezaevinde bulunan ve başında bulunan tümör hastalığı nedenle tahliye olan Murat Güntürk’e gönderdiği 900 TL nedeniyle de suçlandığı dile getirdi. Kartal, Güntürk’ün tahliye edildiğini ve bu paranın daha sonra kendisine iade edildiğini söyleyen Kartal, bu duruma tanık olan Güntürk’ün ailesinin dinlenmesini istedi. HDP’nin üye ve yöneticilerine gönderdiği bilgi mesajların da iddianamede yer aldığını paylaşan Kartal, HDP İzmir İl Örgütü’nde katledilen Deniz Poyraz ile ilgili gönderilen bilgi mesajlarının da yer aldığını ve buna dair eylem ve etkinliklerin de suçlama konusu yapıldığını söyledi. Kartal, “Bugün olsa bu gün de aynı şekilde karşısında dururum” diye konuştu.
Cezaevlerinde yaşanan sorunlara dair üyesi olduğu dernek adına verdiği demeçlerin de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Kartal, ifade ve düşünce özgürlüğüne işaret etti. Kartal, ayrıca GÖÇİZDER’in üyesi de olmadığını ancak bundan dolayı yargılandığını söyledi. 20 gün önce ameliyat olduğunu, ardından herhangi bir pansuman bile yapılmadığını ve sağlık hakkının sistematik bir şekilde engellendiğini, ayrıca başında tümör tespit edildiğini dile getiren Kartal, tedavisinin önünün açılması için tahliye talebinde bulundu. Kartal, savunmasından sonra tutulduğu cezaevine götürüldü.
“Etkinlikler suçlama konusu yapılamaz”
Savunmasını yapan Berkant Yılmaz, insan hakları savunucu olduğunu söyledi. GÖÇİZDER’i hak savunuculuğu yapıldığı sırada tanımaya başladığını ve çalışmalarının ilgisini çektiğini, ardından ise içinde yer almaya başladığını belirten Yılmaz, salgın ile birlikte ekonomik sorunlar yaşadığını ve ardından dernek ile görüşüp çalışmalardan ayrıldığını söyledi.
Whatsapp gruplarında yer alan aile, eylem ve etkinlik paylaşımlarının suçlama konusu yapıldığını dile getiren Yılmaz, Anayasa’da bir hak olarak yer alan eylem ve etkinliklerin suçlama konusu yapılamayacağını kaydetti. Yılmaz, suçlamaları reddederek, tahliye talebinde bulundu.
Newroz’a katılması da suçlama konusu
Bilal Yıldız da TİHV yürütme kurulunda yer aldığını ve çok sayıda dernek ve kurum ile ilişki içinde olduğunu ifade etti. Evine baskın düzenlediğini ve işkence ile gözaltına alındığını dile getiren Yıldız, “Sadece insan hakları savunucu olduğum için yargılanıyorum. İnsan hakları savunucularının varlığı, toplum için güvencedir. Ateşin sadece düştüğü yeri yakmasına izin vermemek ve bir daha ateş düşmesin diye haykırmak için savunuculuk yapıyoruz. Tüm gayretimiz adalet mekanizmasının işletilmesi ve insan hakları ihlallerini son bulması içindir” şeklinde konuştu.
Sosyal Hizmet Uzmanı da olduğunu aktaran Yıldız, dezavantajlı grup ve kesimlerin yanında olduklarını ve mesleğinin gereğini yerine getirdiği için suçlandığını söyledi. Ayrıca Newroz’a katılmasının da suçlama konusu yapıldığını, bunun yanı sıra Van’da mültecilere dair bir avukat ile görüşmesinin de iddianamede yer aldığını paylaşan Yıldız, uzmanlık alanında yaptığı çalışmaların da suçlama konusu yapıldığını belirtti.
Ablası, kardeşi ve kız arkadaşına yaptığı para transferlerinin iddianamede suçlama konusu yapıldığına değinen Yıldız, tedavi ettikleri hastalarının da tedavilerinin yarım kaldığını dile getirdi. Yıldız, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu Demgül Athan, arkadaşları ve ailesi ile arasında yapılan para transferlerinin iddianamede suç olarak yer aldığını söyledi. Ayrıca iletişim halinde olan insanların geçmişlerinin dosyaya konulduğu ve bu durumlar üzerinden de suçlandığını kaydeden Athan, tahliye talebinde bulundu.
“Ödemelerin hepsi sinema çalışmaları için”
Sinemacı Erhan Örs ise, Sûr: Ax û Welat belgesinin kurgucusu olduğunu ve bu nedenle suçlanıp tutuklandığını ifade etti. Belgeselin yasaklanmasını ve buna dair yargılamayı reddettiğini kaydeden Örs, belgeselin “örgütsel belgesel” olarak ele alındığını söyledi. Belgeselin Avrupa Birliği (AB) Sivil Düşün Programı tarafından fonlandığını aktaran Örs, “Bu durumun suçlama konusu yapılamaz” dedi.
Örs, belgeselci Veysi Atay’a mesleki yardımına karşılık kendisine ödeme yaptığını ve bunu “harçlık” konusu adı altında gönderdiğini belirterek, “Bütün ödemeler suçlama konusu olarak ele alınmış. Hiçbiri usulsüz ve suç istinat edilecek bir durum değildir. Hepsini reddediyorum. Çünkü hepsinin sinema çalışmaları tarafından yapıldığı yer alıyor. Ayrıca iddianamede ismi geçen herkesin sinemacı olduğu da yazılıyor” diye kaydetti.
Üniversite raporu da iddianamede
Savunma yapan Halit Karahan, iddianamede kasıtlı ve bilinçli değerlendirmeler yapıldığına dikkat çekerek, “Atılı suçların tamamı yaptığım işler ile alakalıdır. Şu an Mimar Sinan Üniversitesi’nde ‘Aşiret’ meselesi ile tez çalışması yapıyorum. Ayrıca kitap hazırlığım da vardı. Buna dair yaptığım araştırmalar dahilinde ulaştığım kişileri not alırım. Baskın sırasında el konulan tüm bu notlar ‘örgütsel doküman’ şeklinde yer alınmış. İddianamede bazı bölgeler, kişiler damgalanmıştır” şeklinde konuştu.
GÖÇİZDER ile ilişkisine de değinen Karahan, üzerinde çalıştığı tez konusunda yer alan aşiretlerin zorla göç ettirildiğini söyledi.
Üniversite kütüphanelerinde yer alan “Aşiret Raporunun” de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Karahan, bu raporda yer alan aşiretlerin damgalandığını belirtti. Ailesi ilgili yaptığı tutukları notlarının da dosyada yer aldığını dile getiren Karahan, “Ayrıca dosyada çatışmalı bölgelerine gittiğimi ve burada mülakatlar yaptığım iddia ediliyor. Ancak hangi bölgeye gittiğime yer vermemişler. Bunun yanı sıra bir çatışmadan söz ediliyor ancak kim veya kimlerin çatıştığı da yer almıyor” diye belirtti.
“Ödemeler SGK kayıtlarında da var”
Kolluk ve savcının salt cezalandırma güdüsü ile hareket ettiğini dile getiren Karahan, “Evde ‘Kürt istilası’ diye bir kitap vardı. Eğer gerçekten suç tespiti kaygısı olsaydı o kitapta ırkçı ifadeler vardı ve onu almaları gerekirdi” dedi. 2012’de Almanya’ya dil okuluna gittiğini ve ailesinin bu süreçte gönderdiği para ve pek çok hususun iddianamede yer aldığını söyleyen Karahan, bu hususun GÖÇİZDER dosyası ile alakasının açıklamasını istedi. GÖÇİZDER’in çok daha sonra kurulduğunu dile getiren Karahan, hakkındaki suçlamalara reddetti.
İddianamede “şüpheli hareketler” başlığı olduğunu ve bu hareketlerden birinin ise GÖÇİZDER’de proje yaptığı sıralarda olduğunu belirten Karahan, “Sigortam da yatıyordu ve beli bir miktarda ödeme olmuştu. SGK kayıtları olmasına rağmen bunun bugün burada alınması gerekirdi” dedi. Derneklere ayrıca beli miktarda bağışta da bulunduğunu dile getiren Karahan, bunların suç olmadığını belirtti. Eşinin kardeşine gönderdiği paranın da suçlamalar arasında yer aldığını ifade eden Karahan, izleyiciler arasında bulunan eşinin kardeşine seslendi.
“CHP’den gelen mesajları çıkarmışlar”
Karahan, “HDP’den gelen mesaj da var iddianamede. Ne işi var burada?” diyerek, tepki gösterdi. Karahan, aynı zamanda gözaltında olduğu süre zarfından kendisine CHP tarafından gönderilen mesajların da sorulduğunu ancak iddianameye konulmadığını dile getirdi. Karahan, “Herhalde çerçeveyi bozuyordu. Onun için çıkarmışlar” diye kaydetti.
Çalıştığı derneğin de damgalandığına dikkat çeken Karahan, gözaltına alındığı sırada yaşananlara işaret etti. Karahan, “Polis, kapıyı kırmaya çalışan ve kendisine tepki gösteren komşulara ‘susun lan devletiz biz’ deyip susturmaya çalıştı” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu esnada aynı polisin galoş giymediğini ve eşinin bu konuda kendisini uyardığını kaydeden Karahan, aynı polisin, “Sus lan abdest ile mi gireyim” dediğini aktararak, bunun taciz ve şiddet olduğunu belirtti.
Adliye nezarethanesinde “üç hilal”
Karahan, götürüldükleri adliye nezarethanesinde “üç hilal” olduğunu, annelerine yönelik küfürlerin yer aldığını söyledi. Karahan, bu hususların polis tarafından yazıldığına dair şüphelerinin olduğunu ve dosyaya alınmasını istedi.
Hakkındaki suçlamaların varsayımlardan ibaret olduğunu dile getiren tutuklu HDP Beylikdüzü İlçe Eşbaşkanı İrfan Hülakü da, aleyhine yönelik suçlamaları reddetti. Telefon görüşmelerinde yer alan ifadeler üzerinden de yargılandığını bu görüşmelerde dil, kültür ve siyaset üzerine yaptıkları görüşmelerin suçlama konusu yapıldığını belirten Hülakü, “Partimize gönül vermiş ailelere değer ailesi deriz. Ben de uzun zamandır siyasi parti içinde yer alıyorum ve ben de değer ailesi olarak tanımlanabilirim” dedi.
“Sayın hakim, hangisi suç?”
Parti çalışmalarına dair yaptıkları yazışma ve bu çalışmalarda yaptıkları saygı duruşunun da suçlama konusu yapıldığını dile getiren Hülakü, ayrıca giydikleri yöresel kıyafetlerinin de “leşker” elbisesi şeklinde ele alındığını kaydetti. Bunun yanı sıra dernek üyesi olması nedeniyle de suçlandığını dile getiren Hülakü, “Dernek üyesi olmak nereden suç oluyor? Nasıl suç olarak ele alınabilir” diyerek tepki gösterdi. Hülakü, “Burada ‘suç’ olarak gösterilen her şeyi size anlattım. Sayın hakim, hangisi suç? Derneğin karar defterinde imzam olması hasebiyle buradayım. Dernek yöneticisi olmak suç değil ve suç olarak da gösterilemez” diye kaydetti.
Serbest bırakılması gerektiğini, kaçma gerekçesinin de olmadığını dile getiren Hülakü, 22 yıldır aynı numarayı kullandığını ve çocukları ile birlikte İstanbul’da yaşadığını başkaca da gidecek bir yerinin olmadığını belirtti. Ailesinin maddi ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılandığını ancak 7 aydır tutuklu olduğunu, bu nedenle ciddi mağduriyetler yaşandığının altını çizen Hülakü, aynı zamanda yeminli Mali Müşavir ve üniversite öğrencisi olduğunu söyledi. “Delil karartması” gerekçesiyle tutuklandığını ve tahliye edilmediğini paylaşan Hülakü, tüm delillerin toplandığını ve karartılacak herhangi bir hususun da olmadığını altını çizdi. Hülakü, “Tutuklama bir tedbirdir, cezaya dönüşmemesi gerekir” diyerek, tahliye talebinde bulundu.
Daha sonra söz alan Kıyasettin Cüheylan da, derneğin yasal olduğunu söyledi. Derneğin din, dil ve ırk ayrımı yapmadığını ayrıca evrensel insan hakları normlarını esas aldığını belirten Cüheylan, derneğin vizyon ve misyonunu açıkladı.
Cüheylan’ın savunması ardından mahkeme, duruşmaya bugün devam etmek üzere ara verdi. (AS)