Kobanî davasının 47. duruşma periyodu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
TIKLAYIN - Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
“O günden beri AİHM kararları yargıyı bağlamaz hale geldi”
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş beyanına bugün de devam etti, algı yaratmaya yönelik iktidar yetkililerinin açıklamalarını ve haberleri hatırlattı.
Erdoğan’ın konuya ilişkin en ilginç açıklaması olduğunu belirterek, “Sayın Demirtaş siyasetin acemisidir, nereden nereye geldiğini merak ediyorsa anket yaptırsın. İşi elinde silah olanlara bırakmasın” sözlerini hatırlatan Demirtaş, “Beni terörist ilan eden Erdoğan bu kez anket yapmamızı istiyor” dedi.
Erdoğan’ın “AİHM’in kararları bizi bağlamaz, biz karşı hamlemizi yaparız işi bitiririz” sözlerini de hatırlatan Demirtaş, “Bu açıklamalar yapılırken duruşmam devam ediyordu. Halen bu açıklamaların etkilerini yaşıyoruz. AİHM kararı bizi bağlamaz diyor. Biz dediği kimdir? Devlettir, devleti bağlamaz diyor. Mesela “Erdoğan olarak beni bağlamaz” dese anlarız. Erdoğan’ı bağlayan bir karar değil. Erdoğan burada kendisini yargı yerine koyarak AİHM’in kararı bizi bağlamaz dedi. O günden beri AİHM kararları yargıyı bağlamaz hale geldi, bugün AYM kararlarının gereği yapılmıyor aksine AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulduğu bir döneme geldik. Nereden başladı bu cesaret? Tam da bu açıklama ile başladı. Siz hukuk fakültesi mezunusunuz AİHM kararlarının özellikle yargıyı bağladığını tartışmamıza gerek yok. Erdoğan tek başına bir anayasa hükmünün bağlayıcı olup olmadığına karar verdi ve gereği yerine getirildi” dedi.
“Türkiye’yi kuruluş sürecinden daha geri bir yere getirdi”
“Hükümetleri yasadışı örgütlerden suç örgütlerinden ayıran şey yasayla bağlı olmasıdır” diyen Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:
“İster suç olsun ister savaş olsun bütün bu mücadelesinde anayasa ve yasa hükmüyle bağlıdır. Eğer yargı erki anayasayı tanımadan ben bu mücadeleyi yürütürüm diyorsa orada devlet yoktur, suç örgütleriyle ve yasadışı örgütlerle aynı duruma gelmiş demektir. Anayasa, yasa tanımıyor. ‘Biz terörle mücadele ediyoruz anayasa ve yasa askıya alınabilir bizler bunu yargı mensupları olarak yaparız bunlar devletin bekası için yapılması gereken vatanseverlik görevidir! Burada anayasanın çiğnenmiş olması önemli değil asıl olan vatandır gerisi teferruattır.’ Anlayış budur.
İki gündür anlattığım anlayış böyle düşündüğü için 100 yıldır hiçbir sorun çözülmemiştir. Zulüm yapılarak katliam yapılarak suçların üstü örtülerek suçsuzlar cezalandırılarak Türkiye Cumhuriyeti devleti Kurtuluş Savaşından daha ağır bedeller ödeyen bir noktaya gelmiştir. Bu anlayış Türkiye’yi kuruluşundan daha beter duruma getirmiştir.
Bugün ekonomisi tarımı daha kötü durumdadır. Akademik açıdan insan hakları açısından daha kötü durumdadır. Savaş politikalarındaki yıkım açısından daha kötü durumdadır. Kurtuluş savaşında bile bu kadar can kaybı ağır kayıp yoktur.”
“Bizler dilimizden kültürümüzden vazgeçemeyiz”
İlker Başbuğ’un “6 kez PKK’yi yendik ama askeri olarak sorunu çözemedik” sözlerini hatırlatan Demirtaş şöyle devam etti:
“Peki sorun çözüldü mü, bize ağır cezalar veriyorsun mesele bitiyor mu? Hayır. Ben genç bir milletvekili iken Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak, DEP Milletvekillerinin AİHM’in kararı nedeniyle yeniden yargılamaları başlamıştı. Onlar tutuklandığında öğrenciydim yeniden yargılandıklarında cübbe giydim avukat olarak davalarına girdim.
Delilsiz yargılandılar hukuksuz cezalandırıldılar. O gün o davada avukatlık yapan Demirtaş yıllar sonra o partinin geleneğinin devamı olan partide eş başkan oldu milletvekili oldu ve 7 yıldır tutuklu. Bizler başka bir perspektifle Türkiye’nin sorunlarının çözümü için omuzlarımıza yük aldık aynı akıbetini bizler yaşadık.
DEP’lileri yargılayanlar, mahkeme başkanı, Nuh Mete Yüksel çok kararlıydılar ‘bu işi bitireceğiz’ diyorlardı. Aradan onca yıl geçmiş aynı şeyi yaşıyoruz. Bizler dilimizden kültürümüzden vazgeçemeyiz, vazgeçmesi gereken bu hataları yapanlardır.
“Çözüm süreci Kürtlere yarıyor diye silaha sarıldılar”
Düşünün bütün bu yarattıkları bu ülkeye zarar vermiyor mu? Silah var diyorlar biz de onu bıraktırmaya çalışıyoruz. Yıllarca İmralı’ya gittik, Kandil’e gittik. Erdoğan’ın Öcalan’ın çağrısı önemlidir sözleri manşet oldu. Tarih 11 Mart 2015. Çünkü görüşmelerimiz devam etti mesele silahlı çatışmaların dışına çıksın diye uğraştığımız bir dönem.
Ne yaptılar, HDP Haziran’daki seçimlerde AKP’yi tek başına iktidar olmaktan çıkarınca işin rengi değişti. Çözüm süreci Kürtlere yarıyor diye yeniden silaha sarıldılar. O yüzden AİHM kararının sizler tarafından Erdoğan talimatı sonrasında uygulanmaması devlet sistemini tümden çökertmiştir.
Her konuşmasından sonra oy çağrısı yapıyor. Oy uğruna bizleri içeride tutuyor. Açık söylüyorum; yalancı, iftiracı! Bizim bunları söylemediğimizi bilmiyor mu? Biliyor. Çözüm süreci başlamıştı. Öcalan’ın iki mektubu Erdoğan’ın elindeydi. Bunu Sadullah Ergin bize söyledi. “Bu defa iş ciddi Cumhurbaşkanı bu işi ciddiye alıyor, Öcalan kararlı gözüküyor iki ayrı mektup yazmış. Fakat o dönem bir sorun vardı, açlık grevleri başlamış 65’inci günlerine gelmiş. Biri yaşamını yitirirse süreç sıkıntıya girer o yüzden bu açlık grevlerinin bitmesi için sizden beklentimiz var. Lütfen bitirsinler açlık grevlerini ki süreç devam etsin.”
“Biz süreç aksamasın diye uğraşıyoruz”
Bu iktidarın bizden ricasıydı. O dönem yöneticilerimiz de açlık grevindeydi. Adalet Bakanı’nın kendisi Sincan Cezaevindeki arkadaşları ziyaret etti. Biz de Diyarbakır’da arkadaşlarımızı ziyaret ettik durumu anlattık. Onların da cevabı şu oldu. “Biz süreçten memnuniyet duyarız, barış olursa zaten biz bırakırız. Eğer Öcalan ile görüşme varsa adalet bakanının somut bir şey söylemesi lazım. Bunlar olursa açlık grevini bırakırız süreci tıkamak için değil çözümün önünü açmak için açlık grevi yapıyoruz.”
Bunu Sincan’daki kadınlar da bizzat Sadullah Ergin’e söyledi. Ondan sonra birkaç yerde büyük miting yapma kararı aldık. O mitinglerde de açlık grevinin bitirilmesinin çağrısını yapacağız sürecin sorumluluğunu biz alıyoruz diyeceğiz. Bunun sosyopsikolojik zeminini oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede çok görkemli mitingler yaptık.
Bunlardan birini de Kızıltepe’de yaptık. O zaman yöneticilerimiz geldi dediler ki Öcalan’ın posteri var diye gençlere işkence yapıldı gözaltına alındı. Sebebi de Öcalan’ın posteri. O sırada Hükümet Öcalan ile görüşme hazırlığı yapıyor biz açlık grevini bitirmek için yollara düşmüşüz. Biz de süreç aksamasın, kesintiye uğramasın diye uğraşıyoruz. Polis ise Öcalan posteri var diye onbinlerce Kızıltepelinin buluştuğu mitingte gençlere işkence yapıyor.
Neden? O dönem fetullahçıların da bundan haberi var. Bu işkence haberleri basına düştü. Bu şu demekti “ey Kürtler devletin Öcalan’a yaklaşımı budur.” Yaklaşım bu. Ben de orada daha “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” dedim. Bunu fetullahçı polislere dönerek söyledim. Kasıt barışı sağlayanın heykelini dikmektir.
“Öcalan’ın iki mektubu senin elinde değil miydi?”
Bu açıklamanın tarihi 2012. Aradan 7 yıl geçiyor, Erdoğan seçim kazanmak bizi tutuklatmak için bunu kullanıyor. Öcalan’ın iki mektubu senin elinde değil miydi? Bunlara nasıl güvenilir. Figen Hanım’ın “sırtımızı YPG’ye dayadık” sözünü de kullandılar. Figen Hanım “sırtımızı IŞİD’e dayadık” sözlerine karşı söylüyor. IŞİD barbarlığını açıkça savunan köşe yazıları oldu. Mehmet Barlas’ın oğlu Cemil Barlas mıydı, Kobanî’de “IŞİDçiyim” diye twit atıyordu.
Biz Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz derken ne oldu? Savcılar dava mı açtı, yandaş medya beni linç mi etti? Hayır! Aksine normal karşılandı aksine kendileri zaten Başkan Apo’nun heykelini diktiler. “Öcalan şanstır” diye manşet atıyorlardı. Ama buna rağmen hala bize karşı kullanıyorlar bunu. O zaman kendileri Öcalan’dan bize not getiriyorlardı.
Bizi acilen cezaevlerine götürdüler gece yarısı hücrelere girdik arkadaşlar şaşırdı. Karşımızda kim vardı Tayip Temel, açlık grevinin 68’inci günündeydi. Dedik ki Öcalan’dan not var. Tayip Temel o zaman açlık grevlerinin anlamını anlattı. Öylesine etkileyici bir konuşma yaptı ki dinleyenlerin gözleri yaşardı. Cezaevi Müdürü neredeyse ağlayacaktı. “Barış olsun diye biz canlarımızı ortaya koyduk” dediler.
Ondan sonra açlık grevleri bitti ve çözüm süreci başladı. Bunları bilmiyor mu Tayyip Erdoğan, Sadullah Ergin şimdi vekil değil ama bilmiyor mu, Hakan Fidan şimdi Dışişleri Bakanı bilmiyor mu bunları? Barış için uğraşıyorduk. Niye yaptılar bunu? İktidarlarının sürmesi için kan lazımdı bunu yaptılar.”
“Siz niye yargılama yapıyorsunuz size ne gerek var”
Erdoğan’ın “Bunlar Kürdistan diyor benim ülkemde Kürdistan diye bir yer yok bunlar bölücü” sözlerini de hatırlatan Demirtaş, “Yeri geldiğinde arşivlere bakın orada Kürdistan Lazistan göreceksiniz. Böyle ilkesizdir” dedi.
Erdoğan’ın “Delil olmazsa ben bunlara terörist der miyim” sözlerini de alıntılayan Demirtaş, şöyle devam etti:
“Siz niye yargılama yapıyorsunuz size ne gerek var. Adam hükmü vermiş. Benim fotoğraflarımı kullanıyor. İmralı ve Kandil’deki fotoğraflar nasıl çekildi? Cezaevine gizli makina mı soktuk, kim çekti fotoğrafları? Cezaevi müdürü fotoğraf makinasını kendisi getirmedi mi sizin talimatınızla? Fotoğrafçı da değil bizzat cezaevi müdürünün kendisi fotoğrafları çekmedi mi, tek tek bunlar olmuş mu diye bize göstermedi mi? Sonra o fotoğrafları size getiren müdür değil miydi, onları bize teslim eden Sadullah Ergin değil miydi?
Kandil fotoları nasıl çekildi? Sorun çözülüyor, bunun alt yapısını oluşturmak için olur bunu sizinle tartışmadık mı? KCK yöneticilerinin silahsızlanmaya hazırız mektubunu getirdiğimizde bunlar önemli değil miydi? Çık bunları inkar et. Biz dönüşte çok yorgunduk, bir gece orada dinlensen diye düşündük.
İmralı Ankara Kandil yüzbinlerce KM yol yaptık. Bunun için danışmandan da faydalanamıyoruz. Fakat Sadullah Ergin aradı o mektup çok önemli bir an önce getirmeniz gerekir. Beyefendi de dahil herkes çok heyecanlı. Sınırda kimliklerimize bile bakmadılar “silah bırakılacak mı” diye sordular biz evet dediğimizde neredeyse sınırdaki polisler halay çekecekti. Yıllar sonra Kandil’deki fotoğraflar vs diye bunu kullanıyor. Yıllardır yargılanıyoruz ‘yahu bari bundan yargılamayın bilgim var haberim var’ demiyor. Aksine sizi yönlendirmek için bu yalan ve iftiraları atıyor.
“Öcalan’a sıradan yaklaşmayın”
Bütün bunların üzerinden ikiyüzlülüğün kitabı yazılır. 3 gün önce terör örgütü lideri dediğinden Tunceli'deki akademisyen aracılığıyla mektup getirtiyor. O mektubu avukatlara iletmeden istedikleri gibi yorumluyor. O mektup seçimlerle ve sandıkla ilgili bir mektup değil. Çağrı yapmıyor. Kendisini tanıyorum, Öcalan barış için iğne ile kuyu kazan biridir. Öcalan’ın mektubunu kim tercüme ediyor? Erdoğan tercüme ediyor. Tarafsız kalın diye mektup geldiğini söylüyor. O günden beri Öcalan-Demirtaş çatışması diye yandaş basında çarşaf çarşaf yazıyorlar.
Madem bunları söylüyorsunuz neden Öcalan tecritte? Öcalan sıradan biri değil o yüzden ada cezaevine kapatmışsınız, infaz hukuku, görüş hukuku bunların hiçbiri Öcalan’a karşı uygulanmıyor. Madem bu kadar kıymetli sizin için niye gereğini yapmıyorsunuz? Abdullah Öcalan sıradan biri değildir, bunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti de biliyor. O zaman sıradan yaklaşılmasın, halkımıza da partimize de sıradan yaklaşılmasın. Öcalan siyasi bir aktördür, CMK’ya vs göre hakları savunulmaz siyasi bir kişiliktir ve hakları da siyaseten savunulmalıdır.
“Ölümlerin bitmesini istemiyorlar”
Bakın 12 gencin cenazesi geldi eminim ki ‘bunu engellemek için niye önümü açmıyorlar’ diye saçını başını yoluyordur. Niye izin vermiyorlar buna, çünkü ölümlerin bitmesini istemiyorlar. Ben de dahil hepimiz görüşmeye (Öcalan’la) talibiz. Buradan SEGBİS’le görüşmek dahil görüşmek istiyoruz.
Milletvekillerimizin tamamı görüşme için başvurdu izin verin. Barış fedakârlık ister, yürek ister. Bu ülkenin İçişleri Bakanı twitterdan “kardeşini sarı torbaya koyup getireceğim Demirtaş” dedi. Buna rağmen barış diyorum, silahla olmaz diyorum. Normalde çıldırmamız lazım ama sağduyumuzu koruyorsak aldığımız siyasi terbiyeden dolayıdır.”
“Erdoğan’ın talimatlarıyla bu kararı verdiniz”
Demirtaş, hakkında çıkan tahliye kararına karşı “Erdoğan size diyor 'ben inanıyorum ki bizim yargımız Selahattin Demirtaş’a böyle bir hakkı varsa sözde bir hakkı, onu da bizim yargımız koruyacak değil' diyor. Bununla talimat veriyor. Bunların mülkiyet hakkı yok ki demiş. Yanlış mı alınmış bilmiyorum. Bizim mülkiyet hakkımız da mı yokmuş?” dedi.
“Adil yargılanma hakkımız yok, siyaset yapma hakkımız yok, konuşma hakkımız yok, mülkiyet hakkımız da yokmuş! Hakkımızda sizin kafanızda en az örgüt üyeliği var. Bu kararı ne zaman verdiniz? Biz daha savunmamızı yapmadık, ben yeni yapıyorum, Gülten Başkan yapmadı bazı arkadaşlar yapmadı, sorgumuzu yapmadınız. Söz hakkımızı engellediniz. Peki ne zaman bu kararı verdiniz? İşte bu anlattığım Erdoğan’ın talimatlarıyla bu kararı verdiniz.”
Erdoğan’ın 6 yıl boyunca Kobanî olaylarına ilişkin ilk kez 23 Aralık 2020 tarihinde “Terör örgütünün emriyle onlarca kişinin ölümüne neden olan kişi” diyerek kendisini hedef aldığını belirterek, “6 yıl boyunca 'Demirtaş talimatıyla' diyor. İlk kez 'Kandil’in talimatıyla' diyor. Biz henüz bilmiyoruz, dosya gizli ama beyefendi biliyor. Çalışılmış dosyada ona brifing verilmiş ve diyor ki “örgütün emriyle onlarca kişinin öldüğü”. Kimin kumpas kurduğunu şimdi anlıyor muyuz? Kimin bilgisi dahilinde itirafçıların konuşturulduğunu anlıyor muyuz?” dedi.
“Her şey oldun ama hala başkan olamadın”
Demirtaş, Erdoğan’ın bir konuşmasında “Seçimlerde seni başkan yaptırmayacağız diye ortalığı inletenlerin Yasin Börü’nün hesabını verdiğini gördünüz mü…” sözlerini de alıntılayarak, “Freudcu bakış açısıyla söyleyelim burada zihninin altındaki öfkeyi dışa vuruyor. Ortalığı inlettiğimizi kabul ediyor. Doğru ortalığı inlettiğimizi hatırlıyorum doğru. Seni başkan yaptırmadığımızı da biliyorum. Hani bir mesel vardır ya, babası oğluna der ki sen adam olamazsın oğlum der. Oğlu çalışır, okur atıyorum kaymakam olur sonra babasını ayağına çağırır baba bak ben kaymakam oldum der. Babası da oğluna der ki oğlum ben kaymakam olamazsın demedim adam olamazsın dedim. Ben de söyleyeyim, biz de sana başkan olamazsın dedik. Onun dışında maşallah her şey oldun, tek adam oldun, devleti ele geçirdin ama hala başkan olabilmiş değilsin” dedi.
“Erdoğan ben hazırım, ben, sen ve Öcalan oturup konuşalım”
Erdoğan’ın bir grup toplantısında “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine hesap verecek, onların da kendi içlerinde bir hesaplaşmaları var bu hesaplaşmayı kendi içlerinde yapacaklar” sözlerini de hatırlatan Demirtaş, şunları söyledi:
“Defalarca çağrı yaptım. İmralı’da Öcalan ile görüştürün beni. Bildiğim ne varsa anlatayım. Hatta sen de gel ülkenin cumhurbaşkanı olarak sen de gel. Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı, sen, Sayın Öcalan, ben. Üçümüz bir araya gelelim, kim kime hesap veriyor konuşalım. Çağrı yaptım, iki yıl geçti bu çağrımın üzerinden. Halen bekliyorum.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bunu yaptı. Seçim kazanabilmek için cumhurbaşkanı bu cümleyi de kurdu. Ben hala bekliyorum. Çözüm sürecinde kim neyi bitirdi, akan kandan kim sorumlu hep birlikte tartışalım. Buyurun ben hazırım. Öcalan ile görüşmeyi başlatın, hesap soracaksa da benden de halktan da siyasetçiden de senden de, kim kimden hesap soracak tartışalım. Gerçekleri İmralı’da tartışalım istersen. Ben hazırım bakalım kim suçlu kim güçlü. Yalanlarınızı iftiralarınızı hep birlikte İmralı’da tartışalım.”
“Erdoğan’a güven vermiyor musunuz?”
Erdoğan’ın yargıya talimatlarına da “Bir ülkenin cumhurbaşkanı 7 yıl boyunca neden her gün bunları konuşur. Size güvenmiyor mu siz güven vermiyor musunuz” sözleriyle tepki gösteren Demirtaş “Lütfen susturun kendisini deyin ki ‘biz gereğini yapacağız, talimatı aldık başgöz üstüne zaten gereğini yapıyoruz, 7 yıldır suçsuz yere tutuyoruz’ deyin” dedi.
Erdoğan’ın 2022 açıklamasında “bunlar 50 küsur yurttaşımızı katletmedi mi” sözlerine de tepki gösteren Demirtaş, “Bunlar sözde Yaradan'ı yaradılandan ötürü seviyor. Hangileri, küsurları da mı? 50 küsur… İnsan canından bahsediyor. Onları biz öldürmüşüz o da buna üzülüyor!" ifadeleriyle tepki gösterdi.
Erdoğan’ın kendisini hedef alarak “Bunlar Kürt değil, bunların Kürtlükle derdi yok şimdi Eş Genel Başkanı var bunun Kürtlükle alakası var mı” sözlerine de Demirtaş, “Bunu yorumlamaya gerek bile yok, ırkçı kafatasçı!” dedi.
Demirtaş’ın savunması devam ediyor. (AS)