15 Mayıs günü binlerce insanın İnternet sansürünü protesto etmek için İstanbul'da sokaklara döküldüğü saatlerde, İspanya halkı da meydanları doldurmuştu.
Ülkenin birçok kentinde eş zamanlı düzenlenen eylemlerde, iş isteyen, hükümetin krize karşı yaptığı düzenlenmelerde sosyal güvenlik harcamalarında kısıtlamaya gidilmesine ve emeklilik süresinin uzatılmasına karşı çıkan ve onurlu bir geleceği hak ettiğini haykırmak isteyen halk eylem için meydanlara doluştu.
"Democracia Real Ya!" (Gerçek Demokrasi Şimdi!) ve "Juventud Sin Futuro" (Geleceği Olmayan Gençlik) platformlarının ülkenin tüm kentlerinde düzenlediği eylemlere katılım oranı çok yüksekti.
Gençler, yaşlılar, çocuklu aileler, işsizler hükümetin kriz için yaptığı düzenlemelerin cefasını çekmek istemediklerini belirtmek için sesleri duyurmaya sokaklara çıktı. Anarşizm ve LGBT bayraklarının da dalgalandığı eylemde diğer başka birçok platformdan da katılımcılar vardı.
Farklı platformlardan katılanlar hiçbir politik partiye ve sendikaya taraf olmadıklarını ve sıradan insanlar olduklarını vurguladılar her fırsatta.
Juventud Sin Futuro / Geleceği Olmayan Gençlik
Sokaklarda yankılanan sloganlarda ise gerçek bir demokrasi istediklerini ve bütün güç odaklarına karşı olduklarını söylüyorlardı. Hükümetin bankaları korumak ve bankacılık sistemini güçlü tutmak adına sosyal güvenlik harcamalarında kısıtlamaya gitmesine öfkeliydiler.
"Juventud Sin Futuro" adını 7 Nisan'da Madrid'de düzenlediği büyük bir eylemle adını duyuran yeni bir oluşum.
İspanyol gençliğinin işsizlik oranı yüzde 40'a ulaştı. Avrupa Birliği için yüksek bir oran bu. Manifestolarında genç neslin, anne ve babalarından daha kötü koşullarda yaşayacağı gerçeğini değiştirmek istedikleri için bir araya geldiklerini belirtiyorlar. Temel olarak emeklilik için 37 yıl çalışmaya karşılar. Hep bir ağızdan soruyorlar "Mezun olunca iş bulamazsak, nasıl ve ne zaman emekli olacağız?"
"Juventud Sin Futuro" gençleri yalnız değil. Küresel ekonomik krizle beraber Avrupa'daki birçok hükümet sosyal güvenlik ve eğitim harcamalarında kısıtlamaya gitti. İspanya'dan önce Yunanistan, İngiltere, Fransa ve İtalya'da gençler ve öğrenciler haklarını aramak ve hükümetin yasa taslaklarını protesto etmek amacıyla büyük eylemler düzenlemişti.
Toma la calle! / Sokağa çık!
"Toma la calle! - Sokağa Çık!" sloganıyla düzenlenen eylemlerin gözlemlemeye fırsat bulduğum Barcelona ayağında çok ilginç protesto yöntemleri vardı.
Bir anne ve küçük oğlu, yüzlerini beyaza boyamış ve ellerindeki pankartlarla eyleme katkıda bulunuyorlardı. Çocuğun elindeki pankartta "Anne, neden gerçeği gizliyorlar?" yazarken annesinin elindeki pankartta ise "Çünkü sistem çok acımasız yavrum" yazıyordu.
Bir başka eylemci ise boynunda dolar işaretinin olduğu büyük altın sarısı kolyesi, elinde İspanya'nın büyük bankalarının amblemlerini taşıyor ve "Buraya gelin canlarım! Hepinizi çok seviyorum, çünkü paranıza ihtiyacım var" diye bağırıyordu.
Bir başka ilginç pankartta ise İngilizce "Dünya insanları, İspanya acımasız bir medya diktatörlüğü altında, bunu dünyaya duyurun!" yazılıydı.
Demokrasinin bir türlü tesis edilemediği üçüncü dünya ülkelerinde görmeye alıştığımız türden bir eylemdi İspanya'daki. Bir pankartta şöyle yazıyordu örneğin: "Birinci Dünya'ya hoş geldiniz: Burada demokrasi diktatörlüğe dönüşür. Polis korumak yerine baskı kurar. Okumak, sabit bir işi garantilemez. İpotek 21. yüzyıl kölelik formudur."
Barcelona'daki eylemin resmî yüzü "V for Vendetta" maskeleriydi diyebilirim. Yüzlerinde maskeleriyle her biri, Alan Moore'ün ünlü çizgiromanındaki diktatör rejime bireysel savaş açan birer "V" idi.
Renkli pankartlar, hep bir ağızdan söylenen sloganlar, eğlenceli şarkılar, sokak performansları, kostümlü eylemciler, Juventud Sin Futuro aktivistlerinin düzenlediği davul gösterisi, çalınan vurmalılar, hepsi yüzbinlerin katıldığı eylemi Barcelona sokaklarında karnavala dönüştürdü.
Çoktan emekli olduğu halde yine de eğleme katılan yaşlı teyze ve amcalar, tekerli sandalyesi ya da değneğiyle sokaklarda olan engelliler, beş yaşındaki çocuğunun geleceğine sahip çıkmak için onunla eyleme katılan anne ve babalar, dans ve davul gösterisinde yorulan eylemcilere su verenler, dayanışmanın 21. yüzyılda da kaybolmadığını, hatta ve hatta eylem literatürüne yeni aktivitelerin de katılabileceğinin bir kanıtıydı.
"Botellon" yani sokakta alkol alma kültürünün yaratıcıları oldukları için çoğu zaman eleştirilen İspanyol gençliği, bu sefer haklarını savunmak için eylem düzenleme yoluna gitmişti.
Toplumsal hareketlerin önemli yazarlarından Alberto Melucci, bugünün gençliğinin yarattığı politik hareketlerinde belirli ve sağlam bir söylem olmadığı için değişmeyi vaat eden bir yan göremediğini söyler.
Ben ise eylemde çalınan davulların ahenginde geleceğine sahip çıkmak için otoriteye karşı çıkan ve hakkını aramak için sokaklara dökülen bir gençlik gördüm. Hem ben bir yandan fotoğraf çekerken arkamda konuşan bir grup gencin "V for Vendetta"dan alıntı yaptığı gibi, dans olmadan devrim olmaz ki...(HK)