Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’ndaki 1060. hafta buluşmasında bir kez daha bir araya geldi. Bu haftaki eylemin odağında, 33 yıl önce gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay vardı.
Basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyesi Jiyan Kaya yaptı.
Kaya konuşmasına, Cumhuriyet Savcısı Cahit Cihad Sarı’nın odasında 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların sembolü hâline gelen ‘Beyaz Toros’ maketi olduğunun ortaya çıkartıldığını söyleyerek başladı.
“Beyaz Toroslar, bizim sevdiklerimizi kaybeden karanlık dönemin simgesidir. Hukuksuzluğun, cezasızlığın ve devlet eliyle işlenen ağır insan hakları ihlallerinin sembolüdür. Beyaz Toroslarla işlenen suçları araştırmak ve failleri açığa çıkarmakla görevli bir kişinin masasında bu sembolün maketini sergilenmesi asla kabul edilemez.” dedi.
Kaya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a seslenerek “Adalet duygusunun korunması yalnızca yargı mensuplarının tarafsızlığıyla değil, aynı zamanda toplumun acılarına ve yaralarına saygı gösterilmesiyle mümkündür. Kayıp yakınlarının travmalarını tetikleyen ve toplum vicdanını yaralayan bu tutum, Adalet Bakanlığı tarafından görmezden gelinemez” diye konuştu. Sarı hakkında işlem başlatılmasını ve görevden el çektirilmesini istedi.
Ardından da konuyu Hasan Gülünay’ın kaybedilmesine getirdi. Gülünay’ın 20 Temmuz 1992’de İstanbul Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktığını ve bir daha kendisinden haber alınamadığını hatırlattı. Gülünay’ın gözaltına ağır işkence gördüğünü söyledi.
Ailesinin yaptığı başvurulara rağmen dönemin yetkililerinin inkâr politikası izlediğini, soruşturmaların etkili yürütülmediğini ekledi. Ailenin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonucunda da 2016’da sadece etkili soruşturma yürütülmediği tespiti yaptığını ancak zamanaşımı nedeniyle soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına karar verdiğini kaydetti. Ardından da şöyle konuştu:
“Uluslararası insan hakları normlarına ve AİHM içtihatlarına açıkça aykırı olan bu kararı kabul etmiyoruz.
Hasan Gülünay’ın gözaltında kaybedilişinin 33. yılında, bir kez daha devletin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini ve bu ağır ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
“Babam bir faili meçhul değil, devletin kaybetme politikasının kurbanı”
Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay’ın eyleme gönderdiği mektubu ise İHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Jiyan Tosun okudu. Gülünay, mektubunda şu sözlere yer verdi:
“Babam bir faili meçhul değil. O, devletin gözaltında kaybetme politikasının bir sonucudur. Onun hikayesi kişisel bir acı değil; bu ülkede muhalifleri susturmak, devrimcileri yok etmek, toplumun hafızasını parçalamak için yürütülen sistematik bir devlet politikasının parçasıdır.
Babamı kaybedenler, onu bir kişiden ibaret görmüyordu. Onu yok ederek, temsil ettiği mücadeleyi, düşünceyi de yok etmek istediler. Devletin gözaltında kaybetme politikası budur: Direnişi, örgütlülüğü, muhalefeti toplumsal hafızadan silmek.
Bu yüzden kayıplarımızın sadece bedenlerini değil, isimlerini de, mücadelelerini de silmek istediler. Ama başaramadılar. Çünkü biz, kaybedilenlerin yakınları olarak her gün hesap soruyoruz.”
(HA)








