* Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlanmıştır.
"Çocuğun kendisini keşfetmeye dair alternatifler sunmak önemli. Bedenle başlayabilir, kendini, bedenini tanıması için bir tür keşif yapacağımız, çeşitliliği içeren kitaplar önemli. İnsanlar ve çocuklar çeşitli. Birbirlerinden farklı görünüyorlar, farklı düşünüyorlar, farklı ihtiyaçları var..."
Çocukların birbirlerinden farklı olduğuna ve bu nedenle çocuk kitabı yazarken dikkat edilecek hususlara dikkat çeken isim bu kez Hatice Kapusuz.
Çocukların bedenlerine yönelik tehditleri ve sınırları anlayarak daha güvenli bir biçimde yaşamalarını desteklemek için hazırlanan "Mino'nun Şarkısı"nın yaratıcılarından olan Kapusuz, çocuk kitaplarındaki kalıplaşmış yargılara karşı uzun zamandır çocuk hikâyeleri üzerine çalışıyor.
"Feminist Alfabe" kitaplarını da derleyenlerden biri olan çocuk hakları aktivisti Hatice Kapusuz, çocuk kitaplarında dikkat edilmesi gereken noktaları anlatıyor.
TIKLAYIN - Büyüme yolculuğunun en hayati parçası: Çocuk edebiyatı
Çarpık/eşitsiz çocuk algısına dayanan çocuk kitapları
Kapusuz, çocuk kitaplarının dayandığı yerin çarpık/eşitsiz çocuk algısı olduğunu belirtiyor ve kitapların, çocuklara bir şey “öğretme” konusunda temel araçlar olarak algılandığına dikkat çekiyor.
Öğretme kaygısı ile hazırlanan materyalin içeriğinde çocuğu nasıl görmek istediğimize dair bir belirleyicilik olduğunu ifade eden Kapusuz, şunları söylüyor:
"Değer serilerinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) eserlerinde çokça gördüğümüz bir durum. Yaşlılara saygı göstermek, devletimizi sevmek, anne babaya saygılı olmak, tasarruflu olmak, paramızı verimli kullanmak gibi yetişkinlerin ve sistemin ihtiyacını çocuklara aktarmaya dair çok fazla kitap ortaya çıktığını son dönemde daha fazla gözlemliyorum.
"Ancak burada önemli olan çocukların kendi var oluşlarına saygı duyan bir yetişkin ve çocuk iletişiminin nasıl olması gerektiği.
"Elbette çocuklar yetişkinler kadar deneyimli değiller, yetişkinin buradaki pozisyonu çocuğa rehberlik etmek, deneyimlerken ona eşlik etmek olabilir. Bu eşlik etme, çocuğun kendi özerkliğini ve kendini gerçekleştirmesine destek olan bir rehberlik.
"Zannettiğimizin aksine, çocuğun bizim gibi olması, bizim bir devamımız olması değil, kendi varlığı için, kendi yolunu keşfetmesine dair bir rehberlik gerekiyor. Bu rehberlik eşitlikçi ve özgürleştirici bir ilişkiyi de içinde barındırmalı. Böyle baktığımızda rehberlik etmek, dikte etmek üzerine kurulamaz.
"Bu yüzden de çocuk kitaplarındaki en temel sorun sistem değerlerini, toplum değerlerini, dini değerleri, kendimize ait olanı çocuğa aktarmak üzerinden olmaması."
"Her şey hakkında çocuk kitabı yazılabilir"
Çocuk kitaplarında herhangi bir konu sınırlaması olmadığına değinen Kapusuz, "Dikte etmek üzerinden baktığımızda çocuğa ne öğretmek istiyorsak onu yazıyoruz. Ancak çocuğun kendisinin ve kendi yolunu seçmesi üzerinden bir pozisyon aldığımızda doğru bir biçim olduğu sürece her şey hakkında çocuk kitabı yazılabilir” diyor.
Kapusuz, çocuğun bütün duyguları tanıması gerektiğini söyleyerek, çocuğun dünyaya dair tanışıklığının artması, kendini, kendi bedenini tanıması için kitapların çok önemli olduğunu vurguluyor:
"Kitapların keşfetmeye dair, okuduğunda daha fazlasını merak edeceği, çocuğun yaratıcılığını destekleyen, ‘ben de bu seyahate çıkabilir miyim' dedirten bir yerden olması gerekiyor.
"Çarpık bir çocuk algısına sahip yetişkinler olarak çocuğun kendi olma yolunda 'işgal ettiğimiz' bazı alanlardan çekilip çocuğa özerklik sağlayacak mıyız, yoksa bizim yolumuzdan yürümesi için çocuklar üzerindeki iktidarımızı kullanmaya devam mı edeceğiz? Hangi kitapları, nasıl seçtiğimiz, hangi konularda yazdığımız, nasıl bir dille yazdığımız da bu iki tercihten birine dayanıyor."
Çocuklarla birlikte kitap almak
“Çocuklara nasıl kitap seçelim?” sorularını sorarken çocuklarla birlikte kitap seçmenin atlandığına da değinen Kapusuz, çocuklarla birlikte kitap alma pratiğini desteklemek ve buna cevap verecek şekilde düzenlenmiş kitapevlerinin sayısının artması gerektiği söylüyor:
"Çocuğun kendisini keşfetmeye dair alternatifler sunmak önemli. Bedenle başlayabilir, kendini, bedenini tanıması için bir tür keşif yapacağımız, çeşitliliği içeren kitaplar önemli. İnsanlar ve çocuklar çeşitli. Birbirlerinden farklı görünüyorlar, farklı düşünüyorlar, farklı ihtiyaçları var.
"Çocuğun bu çeşitliliği yakalamasına eşlik etmek ve bunu sağlayacak materyallerle tanışması önemli. Temelinde çeşitlilikle tanıştıran, farklı olmakla, diğerine benzememekle tanıştıran kitapları seviyorum. Çatışmasız bir dünya sunmamanın önemli olduğunu düşünüyorum.
"Çünkü masalın, hikayenin temelinde bir çatışma, bir macera, bir zorluk ve o zorluğun aşılmasına dair bir örgü var. Her ne kadar biz çatışmasız, kimsenin kimseye zarar vermediği, mutlu sonun olduğu yayınların iyi olduğunu düşünsek de ben buna katılmıyorum.
"Çatışmalarla tanışmak, çocuğun bunları görmesi açısından da önemli. Farklı olduğu için kötü muamele ile karşılaştığı bir hikaye, zorlukla karşılaştığında çocuk için bir pratik sağlayabilir. Çatışmasız dünya sunan yayınlar yerine mümkün olduğunca çatışmalarla kitaplarda karşılaşmak önemli."
"Hayal gücü başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterir"
Kapusuz, çok fazla sistem değeri empoze eden, didaktik, parmak sallayarak derdini anlatan kitaplardan uzak durulması gerektiğinin altınız çizerek şöyle diyor:
"Bu kitaplar çocukları kitap okuma sevgisinden uzaklaştıran kitaplar. Bu kitaplarda yaratıcılık yok. Çocuğun hayal gücünün en zengin olduğu, pembe bulutlara, fıstık yeşili ineklere inandığı, mutfakta fil gördüğü dönemlerde uslu durmanın ne kadar iyi olduğunu anlatan kitaplardan ziyade hayal gücünü köreltmeyecek aksine destekleyecek materyallere ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum.
"Özellikle hayal gücü öğelerinin yüksek olduğu, bazen sonun okuyucuya bırakıldığı kitapları ve sessiz kitapları çok seviyorum. Çünkü her seferinde çocuk başka hikayeler kurgulayabilir.
"Yaratıcılığa ve hayal gücüne kapı açan kitaplar önemli. Hayal gücünün olduğu yerde yetişkin olduğumuzda iktidara boyun eğmemizin daha zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü o hayal gücü başka bir dünyanın da mümkün olduğunu bize inandıran, oraya inandığımız için mücadele edebildiğimiz bir güç kaynağı."
Cinsel gelişimi destekleyecek yayınlar
Çocuklarla var olan ilişkimizin çocukların kendilerini ve duygularını tanımlama konusunda çok destekçi olmadığını aktaran Kapusuz, “Duygu çeşitliliğini tanımalarını sağlayacak kitaplar da çok önemli. ‘Çocuk üzüntüyü nasıl tanır? Korktuğu zaman korkuyla nasıl baş eder? Bu duyguları neresinde hisseder?’ gibi duygu çeşitliliğini tanıtan kitapların da çocuklar için güçlendirici kitaplar olduğunu düşünüyorum. Kitaplıkta mutlaka bu kitaplar olmalı” diyor.
Bütün bunlarla birlikte cinsel gelişimle ilgili kitapların gözardı edilen konulardan olduğunu belirten Kapusuz, doğru bir perspektifle yazılmış çocuğa ve çocuğun ihtiyaçlarına odaklı bir şekilde yazılmış cinsel gelişimi destekleyecek yayınların çocuk kitaplığında olması gerektiğini vurguluyor:
"Bu konularda çocuğun ihtiyacını ve bizim cinsellikten anladığımızı karıştırıp, utanıp çocuğu susturan pratikler sergileyebiliyoruz. Ama yetişkinler çocuğun ihtiyaç duyduğunda, soru sorduğunda cevap alabileceği bir bilgi kaynağı olmalı.
"Biz bunu çok fazla pratik etmediğimiz için çocuk kitaplarıyla biraz kendimizi biraz da çocuğu güçlendirebiliriz diye düşünüyorum. Elbette bu kitaplar farklı yaşlarda, farklı bilgi ihtiyaçlarına cevap veren çocuğun gelişimsel ihtiyacına dayanan ve toplum referanslarıyla değil, çocuğun alması gereken bilgiyi içeren kitaplar olmalı."
Behrengi’deki vicdan duygusu
Okullarda çocuklara önerilen kitapların didaktik ve tek düze olmasının bir sonucu olarak çocukluk döneminde kitap okuma konusunda hevesli olan çocukların ilkokula başladıktan sonra kitap okumaktan nefret eden çocuklara dönüşmesine dikkat çeken Kapusuz, buna örnek olarak Yüz Temel Eser’i örnek gösteriyor:
"Eserlerin seviyeye göre kısaltılması zaten önemli bir müdahale. Bir diğer sorun Ömer Seyfettinler gibi çocuğu travmatize edecek, korkutacak, çocuk edebiyatının parçası olmayan kitaplar.
"Çocuğun her duyguyla karşılaşması önemli ama Behrengi’deki vicdan duygusuyla, Bir Şeftali Bin Şeftali’deki adalet duygusuyla, Küçük Karabalık’ın söylediği mesajla karşılaşmakla Ömer Seyfettin’in Diyet’i ile karşılaşmak arasında bir fark var.
"Günlük hayatta o kadar şiddet örüntüsünün içindeyiz ki çocuğun çok da karşılaşmaması gereken bir edebi eser olduğunu fark etmiyoruz. MEB’in yönlendirdiği ya da sınıf kitaplıklarında olan kitapların böyle bir sorunu var."
"Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri yetersiz"
Türkiye’de genel kitap politikasının da sorunlu olduğunu söyleyen Kapusuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu konuda çok eksik kaldığını belirtti:
"Sınıf kitaplıkları zengin değil, yeterince desteklenmiyor. Bu tür Kültür ve Turizm Bakanlığı destekleri önemli. Burayı desteklemediğinde onun yerine çok da nitelikli olmayan telifsiz kalmış, markette, sepette satılan, kırtasiyede kapı önünde satılan kitaplar erişilebilir ve okunabilir oluyor. Bunların da içinde verdiği mesajlar bazen pornografik, bazen şiddet içerikli olabiliyor ve bu yayınlar denetlenmiyor."
(GA/SO/NÖ/EMK)