Türkiye 2014’te de Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini kullanma haklarını içeren 17, 29, ve 30 maddelerine koyduğu çekinceyi kaldırmadı.
Çocuklar değil, cezaevleri kapatılsın
Ocak ayında insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütleri çocuk tutukluluğuna son verilmesi, çocuk cezaevlerinin kapatılması ve mevcut cezaevlerinin sivil denetime açılması talebiyle birlikte çalışma kararı aldı.
Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi oluşturuldu. Yıl boyu taleplerini hatırlatan girişim yeni çok sayıda sivil toplum örgütünün katılımıyla genişledi.
Efe Boz davası
Çocuk hak ihlallerinde simge davalardan biri olan Efe Boz davasında dört yılın sonunda karar verildi.
Efe Boz 12 Mayıs 2010'da İstanbul Maltepe İlköğretim Okulu'nda tuvalet lavabosunun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti.
Mahkeme okul müdürüne 3 yıl 4 ay, firma temsilcilerine 2 yıl 6’şar ay, sınıf öğretmenine 1 yıl 8 ay ceza verdi; kaymakamlık, Milli Eğitim İl Müdürlüğü ve il özel idare için de suç duyurusunda bulundu.
Karar özellikle sorumluluk ağının genişletilmesi açısından emsal teşkil edecek niteliğiyle önemliydi.
Ceylan Önkol davası
Bir başka simge dava Ceylan Önkol’un ölümüyle ilgili davaydı.
30 Nisan’da Önkol’un ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Başsavcılığı dosyadaki kanıt ve raporların faillerin tespiti için yetersiz olduğuna kanaat getirdi ve dosya için “Daimi arama kararı” verdi.
Dava böylece zamanaşımına bırakılmış oldu.
Önkol’un da avukatlığını yapan Diyarbakır İnsan Hakları Derneği’nden avukat Rahşan Bataray cezasızlık durumunun sistemli bir devlet politikası olarak uygulandığını söylerken Türkiye’deki durumu özetliyordu.
Ceylan Önkol 28 Eylül 2009'da, Diyarbakır, Lice'nin Şenlik (Sıpéni) köyüne bağlı Hambaz (Xambaz) mezrasında koyun otlatırken meydana gelen patlamada hayatını kaybetmişti.
Eğitimde karmaşa ve tepki
2014’te eğitim alanındaki karmaşa ve hak ihlalleri bitmedi.
yıl Temel Eğitimden Orta Eğitime Geçiş Sınavı’nda (TEOG) Yahudi okulundaki öğrencilere bu yıl Yahudi dininden soru soruldu. Ancak Ermeni ve Rum okullarının öğrenciler ise yine mağdur oldu.
TEOG sınavı sonrası okullara yerleştirmeyle ilgili olarak karmaşa ve sorunlar çıktı, birçok öğrenci mağdur oldu.
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te değişiklik yapılarak beşinci sınıftan itibaren okullarda başörtüsü kullanımı serbest bırakıldı.
"Okullarda yüzü açık bulunur; siyasi sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz; saç boyama, vücuda dövme ve makyaj yapamaz, pirsing takamaz, bıyık ve sakal bırakamaz.
“Okul öncesi eğitim kurumlarında ve ilkokullarda, okul içinde baş açık bulunur."
Karar çocukla ilgili çalışan kişi ve kurumlardan tepki topladı.
Eylülde başlayan eğitim yılında anadilinde eğitim, engellilerin görmezden gelinmesi, zorunlu din dersi, azınlık okullarının yalnız bırakılması gibi sorunlar halledilemedi.
Ekimde Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı azınlık okullarındaki Hristiyan öğrencilere Hristiyan din bilgisi dersi için imzayı attı.
Bu olumlu gelişmeye rağmen azınlık okullarından düzenlemenin fiili karşılığı olmadığı eleştirisi geldi.
Mülteci çocuklar
Mültecilerle Dayanışma Derneği 2014 sonuna doğru mülteci ve sığınmacı çocuklar için açtığı kampanyanın çağrısında bu çocukların durumunu özetliyordu.
“Her gün binlerce göçmen veya mülteci çocuk, özgürlüğünden ve eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim başta olmak üzere diğer haklarından mahrum bırakılıyor.
“Bunun nedeni, herhangi bir suça dahil olmaları değildir; bunun nedeni ellerinde kimlik belgeleri, pasaportları, devletlerin verdiği kağıtları, bulundukları ülkeye giriş izni veya ülkede seyahat hakkı olmamasıdır.
“Bugün, Türkiye’de de aileleri ile veya refakatsiz olarak hareket eden yüzlerce göçmen ve mülteci çocuk, özgürlüğünden mahrum haldedir ve temel haklarını kullanamamaktadır.”
Şengalli çocuklar
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saldırısı sonrası Şengal’den Türkiye’ye kaçmak zorunda kalanlar arasında çok sayıda çocuk da vardı.
Tıpkı Suriyeli ve Kobanêli çocuklar gibi onlar da Türkiye’de hala çok zor koşullar altında ve eğitim, sağlık gibi haklarından yoksun yaşıyor.
Çocuk işçiliği
UNICEF’in geçtiğimiz yaz açıkladığı verilere göre, Türkiye'de 6-17 yaş arasında ekonomik amaçlarla çalışan 800 binden fazla çocuğun yanısıra ev işlerinde çalışan milyonlarca çocuk bulunuyor.
Bu çocuklar eğitim; sağlık, oyun, sosyal güvenlik, yeterli yaşam standartları ve hatta bazen nüfus kaydı gibi haklarından bile mahrum yaşıyor.
Nakil işkencesi
Kasım ayında sekiz çocuk ailelerinden ve avukatlarından uzaklaştırılarak Van'dan Ankara Sincan Cezaevi'ne ring aracıyla nakledildi. Yolculuk yaklaşık iki gün sürdü.
Sivil toplum örgütleri (STÖ) olayı işkence olarak niteledi. Çocuklar da yol boyunca yapılan kötü muameleyi görüştükleri STÖ temsilcilerine aktardı.
Kısa süre sonra çocuklardan üçü tahliye edildi, diğerleri için hala dava açılmadı.
Yaşananlar üzerine Van Milletvekili Özdal Üçer yaşananlara ilişkin soru önergesi verdi.
Cezaevindeki çocuklar
Aralık ayında tutuklu annesiyle birlikte hapishanede kalan, atipik otizm teşhisli üç yaşındaki P.A.’nın durumu gündemde yer buldu.
Özel eğitim alması gerekirken cezaevinde tutulan çocuk için imza kampanyası başlatıldı.
Kampanya mektubunda, “otizmli ya da engelli çocukları ile birlikte cezaevinde kalan, çocukları için özel eğitim ve rehabilitasyona ihtiyaç duyan kadın tutuklular için” denetimli serbestlik talep ediliyor.
Binlerce çocuk hapishaneyle tanıştı
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) verdiği bilgiye göre, 2014'ün sonunda çocukların olmamaları gereken, adalet sistemi içerisindeki varlıkları azalmadı, aksine son dört ayda hızla artarak 2157 çocuğa ulaştı.
474 çocuk hükümlü, 1683 çocuk ise tutuklu durumda. Bu çocukların 92'si kız çocuğu.
Türkiye'de polis, karakol ve mahkeme süreci ile tanışan çocuk mağdur sayısı 309 bin 261.
Mahkeme sonucu denetimli serbestlik uygulamasına rağmen hapishaneyle tanışan çocuk sayısı 11 bin civarı.
Cezaevinden çıkan çocukların yüzde 65’i geri dönüyor.
Ne yapmalı?
Efe Boz davasındaki karar gibi bir iki örnek dışında 2014 de çocuklara yönelik hak ihlalleri açısından çok farklı geçmedi.
Türkiye’de hala önleyici odaklı bir çocuk koruma sistemi bulunmuyor.
Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman kasım ayında yaptığı değerlendirmede ne yapmalı sorusuna yanıt ararken birkaç öneri getiriyordu:
"Çocukların yaşadıkları ihlalleri ve bu ihlallerin cezasız kaldığını görünür kılmak, failleri ifşa etmek, çocuklara karşı cezasızlık pratiğinin nasıl işlediğini, hangi özel örüntülere sahip olduğunu anlamak ve bunun üzerinden stratejiler geliştirmek.
"Hakimler reddetse bile çocukların insan hakları ihlalleriyle ilgili hukuki süreçlere müdahil olma talebini bıkmadan usanmadan yinelemek... Ama en önemlisi unutmamak... Çocukları, uğradıkları ihllaleri ve bunların faillerini unutmamak, unutturmamak."
Rakamlarla dünyada çocukların hali
UNICEF verilerine göre,
* Dünyada yaklaşık 230 milyon çocuk silahlı çatışmaların etkilediği ülkelerde ve yörelerde yaşıyor.
* 2014’te yüzlerce çocuk okullarından ya da okullarına giderken yolda kaçırıldı.
* Geçtiğimiz yıl içinde 10 bin kadar çocuğun silahlı gruplar tarafından kendi amaçları için kullanıldığı tahmin ediliyor. 430’dan fazla çocuk öldürüldü ve sakat kaldı, ki bu rakamlar 2013 yılı rakamlarının üç katına denk geliyor.
* Suriye’deki çatışmalar 7,3 milyon çocuğu etkiledi. Bunların arasında 1,7 milyon çocuk mülteci durumuna düştü. (YY)