Hukukçular, Kobanî Davası'nda açıklanan cezalarla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
IŞİD'in Kobanî’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek açılan davada, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş'a 42, Figen Yüksekdağ'a 30 yıl 3 ay, 13 siyasetçiye yüzlerce yıllık cezalar verildi. 5 siyasetçi hakkında tahliye, 12 kişi hakkında ise beraat kararı verildi.
MA’dan Ömer İbrahimoğlu’nun haberine göre Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Şubesi Başkanı Çiğdem Akbulut verilen cezalarla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Hiçbir karşılığı olmayacak"
"Kobanê Kumpas Davası, Kürt halkına karşı sistematik şekilde yürütülen yok etme politikasının bir parçasıdır. Siyasi iktidarın yargı mekanizmalarını bir suç aleti olarak kullandığının da en açık ve vahşi örneklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Başından bugüne, bir kez olsun burjuva hukuk ilkelerinin dahi dikkate alınmadığı yargılama süreci sonunda verilen cezaların, Kürt halkı ve birlikte mücadele eden tüm Türkiye halkları için hiçbir karşılığı olmayacaktır.”
Kobanî Davası: Demirtaş'a 42, Yüksekdağ'a 30 yıl hapis
"Zayıflayan siyasal iktidarın denge siyaseti"
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak da ilk günden itibaren davanın siyasi saiklerle yürütüldüğünün altını çizdi.
Davanın "Anayasal düzeni bozma" suçlamasıyla açıldığını hatırlatan Çakmak, bu suçlamadan ceza verilmemesinin "iktidarın siyasi denge gözetmesinden kaynaklandığını değerlendirerek, "Ağırlaştırılmış müebbet hapis de verilebilirdi. Vermemesinin sebebi zayıflayan siyasal iktidarın denge siyaseti gözettiğini gösteriyor. Ama denge siyaseti gözetirken bile her zaman Kürtleri bir düşman olarak görmesi ve dosya içerisinde delil olup olmamasından bağımsız bu düşmanlığı yüzyıllık tarih içerisinde tekrar ortaya koydu" dedi.
Çakmak şöyle devam etti:
"İktidar devamlılığı için günü kurtarmaya bakıyor. Ama günü kurtarayım derken, ülkeyi bir felakete doğru götürdüklerini, bir halkın en temel hakkı önünde set çektiklerini, bunu da yargı eliyle yaptıklarını en bariz örneği bu oldu. Maalesef hukuk bir noktada siyasal iktidarın devam etmesi için kullandıkları bir aygıta dönüştü."
"Yargıtay aşaması var"
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok’un değerlendirmesi ise şöyle:
"Dosyaya, iddialara baktığımızda Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP'nin siyasal faaliyetleri, meclis faaliyetleri, basın açıklamaları, Newroz konuşmaları, tamamen ifade özgürlüğü kapsamında, tamamen örgütlenme hakkı kapsamında olan faaliyetler suç olarak görülmüş. Bu davanın özü nefrettir, düşmanlıktır. Bu Türkiye’deki hukuk devleti ilkesini tamamen ortadan kaldırdığını bir kez daha gösterdi. Tabi ki bu dava henüz bitmiş değil. Bunun Yargıtay aşaması var. Ancak bu haliyle bile Türkiye’nin Anayasal bir hukuk devleti olmaktan çıktığının ispatı bu davadır."(AÖ)