Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN), kapatma kararı ile karşı karşıya. Sebep, ev işçiliğinin 4857 sayılı İş Yasası kapsamında olmaması.
İronik bir şekilde, kapatma kararının gerekçesi ile ev işçilerinin talepleri tam olarak örtüşüyor. Ev işçileri emeklerinin görünür olmasını, İş Yasası'nda tanınmayı, sigortalanmayı istiyor. Yargı da İş Yasası kapsamında olmadıkları ve sigorta sicil numaraları olmadığını gerekçe gösteriyor, ev işçilerinin "aile ekonomisine katkı sunmak için evde kendi hesabına çalışan, parça başı iş yapan kişiler olduğu"nu söyleyerek sendikayı kapatmak istiyor.
Tarafların dinlenmesine gerek görülmediğinin belirtildiği kapatma kararının yanısıra, tebligat ve avukat ücreti gibi şeyler için 1200 TL de para ödemeleri gerekiyor.
EVİD-SEN, uzun bir çalışmanın ardından 15 Haziran 2011'de kurulmuştu. Valiliğe sendika kuruluş bildirgelerini teslim ettikten sonra yaptıkları basın açıklamasında "Ev İşçiyiz Toz Bezi Değil" sloganıyla, "Kimisine göre enformel sektörün en altındakiler, kimisine göre modern köleler, kimisine göre ise evlerinden yurtlarından köylerinden edinmiş kadınlarız. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım özünde bir sektör oluşturuyoruz" demişlerdi.
Kuruluşlarından sekiz ay sonra haklarındaki kapatma kararına karşılık, "Artık çok geç, bizi durduramazsınız..." diyorlar.
"Çürütmesi daha zor argümanlar beklerdik"
Sendika, kapatma kararını Mart başında temyiz etti. "Bu vesileyle devlete, kendilerine hem ulusal hem de uluslararası düzeyde işçi hakları ve çalışma standartları konusunda kendisine bir şeyler öğretme şansı verdiği için teşekkür ettiklerini" söylüyorlar.
EVİD-SEN'in bianet'e yolladığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:
"Biz hukuk fakültelerine gitmediğimiz için kendimizi yeterince bilgili görmüyorduk. Haklarımızı öğrenmek ve savunmak için oturup çalışıyorduk. Anlaşılan devletin de oturup dersine çalışması gerekiyormuş. Daha sofistike bir yanıt, çürütülmesi daha zor argümanlar beklerdik.
"Kapatma kararının ev işçilerinin aile ekonomisine katkı sunmak için evde kendi hesabına çalışan, parça başı iş yapan kişiler olduğu söyleniyor. Oysa hem sendikamıza hem de ILO'nun 189 No'lu Ev İşçileri Sözleşmesi'ne göre ev işçisi, hizmet mekanı ev olan bütün işleri (gündelik temizlik, bahçıvanlık, aşçılık, çocuk bakıcılığı, hasta bakıcılığı gibi) kapsamaktadır. ILO Sözleşmesi'nin de vurguladığı gibi, ev işçisi bir işverene bağlı çalışan ücretli işçidir.
"4857 sayılı İş Yasası ev işçilerini kapsamıyor olması ev işçilerinin (henüz) sigortalı olmaması, sendika kurma hakkımız olmadığına kanıt olamaz:
* Sorun bizde değil, değer ve artı değer yaratma konusunda diğer işçilerden hiç bir farkımız olmadığı halde bizi işçi olarak tanımayan İş Yasası'ndadır. Zaten sendikamız İş Yasası'nda da bu konuda değişiklik yapılmasını talep etmektedir.
* Kamu çalışanlarının sendika kurmasına dair yasal düzenleme yok iken kamu çalışanları sendikalar kurmuş; bu sendikaların kapatılmasına dair açılan davalar reddedilmiştir. Bugün kamu çalışanları kendi özgür sendikalarına ve konfederasyonlarına sahiptirler. Biz de benzer bir şekilde örgütlenme ihtiyacımıza yönelik yasal çerçeve talep ediyoruz.
* Türkiye'nin imzaladığı ILO Sözleşmeleri çalışanlara sendika kurma hakkı ve özgürlüğü tanımış; Anayasa'nın 90. Maddesi ise uyuşmazlık durumlarında uluslararası sözleşmelerin esas alınması gerektiğini hükme bağlamıştır. . Bunun yanı sıra ILO'nun 189 No'lu Ev İşçileri Sözleşmesi özel olarak ev işçilerine sendika kurma ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkı vermektedir. Bu anlaşmanın imzalanmasını istiyoruz.
"Haklarımızı öğreniyoruz ve öğretiyoruz"
"Kapatma kararında tarafların dinlenmesine bile gerek görülmediği söyleniyor.
"Biz de karar verdik: Onlar bizi dinlemiyorsa biz kendimizi dinletmek için her türlü demokratik aracı kullanacağız. Siz sesimizi duyana kadar da pes etmeyeceğiz. Çünkü biz sadece hızla çoğalmıyoruz. Hızla öğreniyoruz da.
"Yasal haklarımızı, toplantı yapmayı, karar defteri yazmayı, bir temyiz dilekçesinin nasıl hazırlanacağını, ILO Sözleşmenin maddelerini, hepsini tek tek öğreniyoruz. Çektiğimiz rahatsızlıkların mesleki hastalık olarak sınıflandırılması gerektiğini, işveren baskısının 'mobbing' olduğunu öğreniyoruz. Ve öğretiyoruz.
"Artık yaşadıklarımızdan kendimizi değil bu koşullarda bizi çalıştıranları, çalışma güvencemizi sağlamayan devleti ve yasal düzenlemeleri sorumlu tutuyoruz. Kimselere söyleyemediklerimizi anlatabileceğimiz birileri olduğunu biliyoruz. Bizi ziyaret eden Uluslararası Ev İşçileri Ağı'ndan dostlarımız olduğunu biliyoruz. Kendimizi daha az yalnız hissediyoruz.
"Evet, belki hala yeterince güçlü değiliz. Çok dağınığız. Her birimiz hem çalıştığımız hem yaşadığımız evlerin içine hapsedilmişiz. Bazen derin bir umutsuzluğa kapılıp hiç bir şeyin değişmeyeceğini düşünüyoruz. Kendimize daha hayrımız yokken başkasına nasıl faydamız dokunacak diyoruz. Hayatta ne kadar çelişki ve tutarsızlık varsa bizde de fazlasıyla var.
"Ama gittikçe güçleniyoruz. Biz ev işçisi kadınlar, birbirimize bağırıp çağırırken, herkesin bize yaptığı eziyetin acısını birbirimizden çıkarırken bir de bakmışız aynı masanın etrafında sendikamızın nasıl diğer sendikalara benzemeyeceğini konuşuyoruz. Örneğin bir gün paramız olunca sendikamızın harcamalarının hepsini internette tek tek yayınlayacağımızı. Ya da yöneticilerimizin işçiliktan kopmamak için yarı zamanlı ev işçisi olmaya devam etmesi gerektiğini. Onlarca yaratıcı fikir üretiyoruz. Kendi gücümüze inanmaya başlıyoruz.
"Sizin 'kadınınız' değil, ev işçisiyiz"
"Sizin 'kadınınız' değiliz, 'ev işçisiyiz'. Banka memuru, üniversite hocası, kamyon şoförü gibi bizim de bir mesleğimiz var. Hiç birimiz bu işi yapmayı hayal ederek büyümedik. (Kemer Country Villalarına giden kalabalık belediye otobüslerine mavi kartlarıyla binen yüzlerce kadının kafasının içinde yüzlerce hayal ve bir o kadar da hayalkırıklığı var. Kimisiyse hayalgücünü kaybetmiş çoktan...)
"Ama işimize de gururla sahip çıkıyoruz. Siz ev işçisini tanıyana, kayıtlı çalışan yapana, ILO Ev İşçileri Sözleşmesi'ni imzalayana kadar da vazgeçmeyeceğiz. Çünkü artık çok geç. Bizi durduramazsınız...
"Kim bilir, onbinlerce ev işçisi bir gün eylem yaparak çocuklarınıza bakmaya, evinizi temizlemeye, yemeklerinizi yapmaya gelmediği zaman; işleriniz aksadığı, hayatınız felç olduğu zaman, belki o gün dönüp bakarsınız görmeyi reddettiğiniz ev işçisine..." (ÇT)