Stephen'a saldıranlar yakalandı, önce ikisi tutuklandı, sonra serbest bırakıldı, sonra üçü tutuklandı, mahkemeye çıkarıldı, yine serbest bırakıldı.
Stephen Lawrence vakası İngiltere tarihine ırkçı tutumların ilk kez su yüzüne çıkarıldığı dava olarak geçti. Bu dava İngiliz suç ve ceza sisteminin yetersizliğinin, özellikle ırkçı davalarda ne kadar yetersiz kaldığının kamu oyunun gözleri önüne serildiği bir davaydı.
Dava yeniden
Stephen'in katilleri kamu davasında serbest bırakılınca, emekli öğretmen annesiyle, badanacı babası davanın yeniden açılmasını talep ederek özel bir dava açtılar.
Bu da türünde tarihteki ilk özel dava idi. 1995'te açılan dava bir yıl sonra delil yetersizliğinden düştü. 1997'de ailenin şikayeti üzerine soruşturma yeniden başlatıldı. Aynı yılın sonunda müfettişler olayın soruşturulmasında ihmal bulunduğu kanaatine vardı.
Bütün deliller aleyhlerine olmasına rağmen suçlular suçlarını inkar ediyorlardı. 1998 Ekim'inde dönemin Metropolitan Polis şefi Paul Condon kamuoyundan özür diledi.
"Irkçı polis" başlıkları
1999'da olayı ayrıntılı olarak soruşturmak üzere görevlendirilen Sir William MacPherson olayda polisin kusuru bulunduğunu saptadı. Soruşturma sonuçlarını topladığı raporunda polis kuvvetlerinde ırkçı polislerin de görev yaptığını, bu polislerin Lawrence davasında delilleri görmezden geldiğini ya da yok ettiğini açıkça belirtiyordu. Ve İngiltere'de ilk kez bir resmi belgede "kurumsal ırkçılık" (institutionalized racism) kavramından söz ediliyordu.
Sir William'in raporundan sonra İngiliz kamuoyunda ve basınında polise aleyhine yoğun bir antipati oluştu. Gün geçmiyordu ki gazetelerde televizyonlarda "ırkçı polis" diye bir haber başlığı çıkmasın.
Polisin en ağır töhmet altında olduğu bir döneme girilmişti. Moral sıfıra inmiş, insanların polise güveni kalmamıştı. Polis kuvvetlerinden istifalar başladı, kalanlar ise stresle başa çıkamayıp uzun dönemli hastalık raporları alıyorlardı.
Irkçı polisleri ihbar edin
Bunun üzerine Scotland Yard kendine bir çeki düzen vermek için kolları sıvadı. Aradan geçen dört yıl içinde pek cok değişiklik yapıldı, yeni iç hizmet kuralları getirildi, elemanlar eğitildi. Ve hatta halktan ırkçı polisleri ihbar etmeleri istendi.
23 Nisan 2003 günü, Stephen Lawrence ölümünün 10. Yılında Trafalgar Meydanındaki St Martin-in-the-Fields kilisesinde anıldı. Törene katılan 500 kadar insan arasında Metropolitan Polisinin Irkçılıkla Mücadele Masası Şefi Cressida Dick de vardı. İngiliz İndependent gazetesine verdiği demeçte Dick polisin Sir William'in raporundan bu yana olumlu bir ilerleme gösterdiğini söyledi.
Ama asıl bundan sonra söyledikleri önemli idi. Dick polis kuvvetlerinin düzeldiğini kabul ediyordu etmesine de, önyargıyla başa çıkmanın zaman alıcı bir uğraş olduğunu da kabul ediyordu.
Siyah Beyazdan 8 kat fazla aranır
"Hiçbir kurum yoktur ki çıksın da ben ırkçıyım desin. Ama çok uzağa gitmeyin, bakının etrafınıza, ne kadar çok ırkçı göreceksiniz. Biz bu ırkçı öğeleri temizlemeye çalışıyoruz... Bu önyargılılık cehaletten geliyor, eğitimsizlikten geliyor. Biz bunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz."
2007 sonuna kadar Metropolitan polisinin dörtte birinin etnik azınlıktan olmasına uğraştıklarını da ekleyen Dick "Polisin ırkçı düşüncelerden arındırılması çok zorlu bir uğraş, belki bunu hiç başaramayacağız ama en azından çabalıyoruz ve Sir William'ın raporundan bu yana da çok büyük gelişmeler kaydettik" dedi.
Öte yandan Lawrence ailesinin avukatı Imran Khan durumda pek de bir gelişme olmadığını, bugün bir siyahın sokakta durdurulup üstünün aranma olasılığının bir beyaza oranla sekiz kat daha fazla olduğunu, polisin de hala aynı polis olduğunu söyledi. .
Mucize gibi görünse de
Irksal Eşitlik Komisyonu (Commission for Racial Equality) Başkanı Trevor Philips de aynı görüşte. "Bu yaşımda beni bile durduruyorlar sokakta, üstümü arıyorlar. Bu resmen saçmalık," diyor.
Polis, yasalar ve kamuoyu arasındaki çatışma süredursun, Stephen'in annesi bireysel savaşını hiçbir zaman durdurmayacağını söylüyor: "Oğlumun katillerini yargı önüne çıkarmak, adaleti sağlamak için çok uğraştık. En çok üzüldüğüm de onların elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşıyor olması."
Doreen Lawrence ekliyor: "Oğlum şimdi yaşıyor olsa idi eğitimini bitirmiş, belki de mimar olarak çalışmaya başlamıştı bile.. Stephen'in haklarını savunamadık ama ben bir gün adaletin mutlaka yerine geleceğine inanıyorum, mucize gibi görünüyor olsa bile" (EG/NM)