Ülkesine geri gönderilme kararı çıkan bir göçmen adayı kararı protesto için hafta içinde açlık grevine başladı. Seçtiği yöntem onu sağ ya da sol bütün basının ön sayfalarına taşıdı.
İranlı Kürt göçmen Abas Amini kararı protesto için gözlerini, kulaklarını ve ağzını dikti. Böylece bu ülkede olanları görmeyecek, duymayacak ve onların yemeğini yemeyecekti. Yanına da bir bidon benzin koymuştu. Onu yemeye zorlamaları halinde kendisini yakacaktı.
Geri gönderilmek ve can güvenliği
33 yaşındaki Amininin olayını izleyen gazeteci Tania Branigan onun ünlü bir politik ozan olduğunu, geçmişte yıllarca Komünist gerilla olarak çalıştığını, yaşamının çeşitli bölümlerinde işkenceye tabi tutulduğunu söyledi: İki yıl önce İranda hapisten kaçıp İngiltereye göçmenlik başvurusunda bulunmuştu.
Karısı ve üç yaşındaki oğlu İranda kalmıştı. Gördüğü işkenceler İşkence Kurbanlarına Tıbbi Yardım Merkezi tarafından da doğrulanmıştı. Ardı ardına beş oturumdan sonra Göçmen Mahkemesi, Amininin İngilterede kalabileceği kararına varmıştı ama İçişleri Bakanlığı kararı temyiz edince Amini de protestosuna başladı. Çünkü, Amininin ülkesine gönderilmesi halinde can güvenliği olmayacaktı.
Amini BBC muhabirine mütercim aracılığı ile yıllarca hapislerde işkence gördüm, buraya kaçmak zorunda kaldım. İnsanın huzur içinde yaşayabileceği bir karış toprağı bile olmayacak mı bu dünyada, dedi.
Avustralyadan eylem nakli
Amini protestosuna ancak hükümetin temyiz kararını geri çekmesi halinde son vereceğini söylüyor. Amininin protesto şeklini daha önce de Avustralyada bir göçmen kampındaki sığınmacılar denemişti.
Bir grup sığınmacı kamp koşullarını protesto amacıyla ağızlarını dikmişlerdi. İngilterede de daha önce sisteme karşı çeşitli protestolar görülmüştü, ancak bunlar genellikle açlık grevi şeklinde idi. Bu tür bir protesto ilk kez görülüyor.
Artık daha az göçmen mi geliyor?
Amininin dikkat çekmeye çalıştığı göçmen sorunu uzun bir süredir gündemde. İçişleri Bakanlığı 2003ün ilk üç aylık döneminde 16 bin kişinin göçmenlik için başvurduğunu açıkladı. 2002nin son üç ayındaki 23,385 başvuruyla karşılaştırınca bu, yüzde 32lik bir düşme anlamına geliyor. Bu düşmeyi Başbakan Tony Blair istedi, hükümet gerçekleştirdi ama şimdi rakamların sahiciliği tartışılıyor.
İçişleri Bakanlığı başvuruların azalmasını açıklıyor da sınır dışı edilmeyi bekleyen 90 bin kişiden söz etmiyor. Üstelik bu rakama listedekilerin aileleri dahil değil.
İngiliz Independent gazetesinin geçen hafta yayımladığı karşılaştırmalı verilere göre 2002de 85,865 kişi göçmenlik başvurusunda bulunmuş. Bu sayı geçen yıla oranla yüzde 20lik bir artış gösteriyor. Aynı yıl içinde 8,100 kişiye göçmenlik hakkı verilmiş, yani yüzde 10dan daha düşük bir oranda.
Göçmenlik sadece istatistik mi?
Göçmenlik başvurusunda bulunanların 790ı hali hazırda göçmen kamplarında tutuluyorlar. Bunların üçte biri dört aydan fazla bir süredir orada kalıyor.
2002de 10.410 göçmen adayı zorla sınır dışı edilmiş. Aileleri ile birlikte bu rakam 13,335e çıkıyor. Bu rakam bugüne kadarki en yüksek yıllık rakam.
Hükümetin göçmenlik başvurusu yapanları istatistiki rakamlar olarak görmesi, muhafazakarların göçmenleri iktidar partisini alaşağı etmek için bir araç olarak kullanması, sağ basınınsa aleni bir şekilde göçmen düşmanlığı yapması sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi.
Göçmenler ve toplum
Göçmen Konseyi (Refugee Council) Başkanı Margaret Lally Hükümetin vize sınırlamalarını kınıyoruz. Göçmenlik başvurusunda bulunanların sayısındaki azalma son derece kof bir rakamdır. Biz burada yaşamları tehlikede olduğu için bu ülkeye gelen insanlardan söz ediyoruz diyor.
Uluslararası Af Örgütü İngiltere Başkanı Kate Allen da insanların sayısal hedeflerden önce gelmesi gerektiğine değiniyor ve hükümetin göçmenlik başvurularını düşürme saplantısının insanların ülkelerinde işkence görüyor olması, idam edilecek olması gibi yaşamsal konuları göz ardı etmesine yol açtığına dikkat çekiyor.
Rakamlarla gerçeklerin birbirini tutmamasının yanı sıra toplumda göçmenlere karşı bir panik havası da yayılıyor.
Moral panik ve göçmenler
1970lerde sosyolog Stanley Cohen, moral panik kavramını ilk ortaya attığında toplumsal histerinin çeşitli boyutlarını incelemişti. Bugün göçmenler konusunda tam da böyle bir histeri yaşanıyor. Sağ politikacılar ve sağ basın ön yargı ve histeri pompalıyor.
Sağ basın Sangatte kampının kapatıldığı günden beri göçmen ve göçmen adaylarından asalaklar, sülükler diye söz ediyor. doluştular, yayılıyorlar, işgalciler gibi özellikle seçilmiş sözcüklerle göçmenlerin istenmediği fikrini aşılamaya çalışıyorlar.
Kapatıldıkları göçmen kamplarından dışarıya çıkmalarına bile izin verilmeyen göçmenler nasıl yayılacaklar?
Göçmenden kar da ediliyor
Kimileri daha da ileri gidip, bizim işgücümüzü çalıyorlar diyor. Oysa göçmenlik başvurusunda bulunanların başvuruları sonuçlanıncaya kadar çalışmalarına izin yok. Herhangi bir eğitim bile alamıyorlar. Yıllar önce bu süre altı aydı. Şimdi başvuruları iki yıl, üç yıl sürse bile hiçbir şey yapmadan öylece beklemek zorundalar.
Sağ basın yine bağırıyor: Bizim ödediğimiz vergilerle ekmek elden, su gölden yaşıyorlar..
Kamuoyu göçmen adaylarının haftada 113 sterlin aldığını sanıyor. Oysa gerçek rakam 36.54 sterlin. Bu rakam İngiltere doğumlu birinin aldığı devlet yardımından yüzde 24 oranında daha az. Yaşlı ve engelli göçmen adayları ayrıca bir yardım alamıyor.
Öte yandan İngiliz hükümetinin göçmenlerden aldığı vergi ile göçmenlerin harcadığı paralardan kazandığı paranın toplamı 2.5 milyar sterlini buluyor. Kim kimin sırtından geçiniyor diye sorası geliyor insanın.
Sessiz ol, göçmen ol!
Bir yanda hükümet, sağcı, muhafazakar, milliyetçi politikalar, öte yanda demokrasinin beşiği olduğuna inandıkları için bu ülkeye sığınmış, göçmen politikalarının karşısında çaresiz ve ülkelerine geri gönderilme korkusu içindeki insanlar.
Bir gece göçmen polisi kapılarına dayandığında biliyorlar sınır dışı edilme anının geldiğini. Çığlıkları geceyi bölüyor ama duvarların ötesine taşamıyor.
Dışarıya seslerini duyuramıyor. Çünkü onlara gittikleri ülkede sorun çıkarmaları halinde sınır dışı edilecekleri söylenmiş. Ne kadar sessiz olurlarsa, kalma şansları o kadar yüksek olacak inancı ile sinik bir şekilde bekliyorlar onlar.
Yeni bir yol!
Amininin protestosu yeni bir dönem mi başlatıyor? Bu soruyu yanıtlamak şimdilik o kadar kolay olmasa da, sınır dışı edilecekleri korkusuyla sessizce sonuç bekleyen sığınmacılar için yeni bir yol ortaya çıkıyor gibi
Şimdi asıl soru şu belki de: Bu seslere kulak tıkanacak mı? (EG/NM)