Roboski'den on üçüncü hayat hikayesi...
İstatistik değil "insan"ım! Benim de bir hikayem var...
Ben Bilal Encü'yüm;
Yedi kardeşin büyüğü, annesini de babasının da ciğerparesi, bir ailenin umuduydum...
Gözleri görmeyen bir babanın gözüydüm. Bir bastona ihtiyacı yoktu babamın, ben vardım...
Okumayı sever, okulu pek sevmezdim. Beni okula bağlayan yegâne sebep, doktor olup babamın görmeyen gözlerine fer bulabilme ümidiydi...
Roboskî'de futbolu sevmek mecburidir, yapabileceğiniz başka spor yoktur çünkü. Kaderdaşım, ömürdaşım Celal ile aynı takımda oynardık, o sağ kanattan topu sürer, ben soldan bindirme yapardım. Uyumlu oyunumuz genelde galibiyetle neticelenirdi...
Evin bahçesine diktiğim fidanları sulamayı severdim bir de... Ben sulamayınca içmezlerdi suyu, birbirimizi görünce ferah bir rüzgâr okşardı yüzümü...
Onlara hayallerimi anlatırdım; babamın görmeyen gözlerine kahroluşumu, üniversite için Roboskî'den gitme planlarımı, doktor olunca yapacaklarımı falan...
O katran karası gecede ben de otuz dördün biriydim. Her birimiz elimizde katırımızın yuları, aklımızda hayaller, karanlığın kalbine yürüyorduk...
Adem ile Hamza mürüvvetinin, Hüsnü abi sekiz yıl yolunu gözlediği doğmamış çocuğunun rızkının, ben babamın görmeyen gözlerine fer olacak umudun...
Giderken katırımın bir heybesinde yoksulluk diğerinde umut taşıyordum, yüküm ağırdı yani... Ben dönünceye kadar babam eli duada, anam yanağını cama yaslayıp gözlerdi yolumu...
O gece dönemedim! Geceyi yırtan bir ses duydum. Göğe mıhlandı gözlerim! Yanağını cama yaslamış bir ananın süzülen yaşlarını, âmâ bir babanın kilometrelerce koştuğunu gördüm, bir de evin bahçesindeki boynu bükük fidanları...
Ne ben kaldım ne umudum!
Ne Adem ile Hamza ne de Hüsnü abi; o gece herkes hayalleriyle birlikte yüzlerce parçaya bölündü; acı acı bombalar yağdı Roboskî'ye...
Ben Bilal Encü'yüm; yaşım 16. Bir ailenin umudu, zor bir hayatın kahır dolu sonuyum...
"Keşke biraz ölmesem" diyecektim, komadılar! Böyle yazılsın mezar taşıma...
...
Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;
Eğer beni öldüren bombalar adalet'i de öldürmediyse,
Adalet talep ediyorum...
Herkesin hakkı değil mi adalet?
Yoksa
O kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli,
Hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmay'a teşekkür mü etmeliyim!?
* Roboskiye Adalet Platformu Uludere'nin bombalanarak öldürülen Roboski ve Gülyazılı 34 insanın hayat hikâyesini yayınlıyor. 34 gün boyunca her gün yayınlanan bu hikâyeler Cumhurbaşkanlığı Başbakanlık, Adalet bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına faks ve mail yoluyla gönderiliyor.
** Tüm mektuplar için tıklayın.