KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Vatan gazetesinden Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Bayık, çözüm süreci, başkanlık sistemi, heykel tartışması, Abdullah Öcalan’ın durumu, Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerin değerlendirdiği söyleşide “PKK özerklik için AKP’yi destekliyor ve destekleyecek” yönündeki eleştirilere de cevap verdi.
Dün başlayan ve bugün de Vatan gazetesinde yayımlanmaya devam eden söyleşiden satır başları şöyle:
“İstemeden adım atıyorlar”
* Hükümet çözüm yönünde ciddi adımlar atmadı. Bizim sunduğumuz zemini kullanıp kendini güçlendirmeye çalıştı. Önder Apo’nun ısrarlı ve tek taraflı çabaları çözümü belli bir noktaya kadar getirdi. Bunun ötesi için hükümetin de adım atması gerekiyor. Hükümet söylemde iyi şeyler söylüyor, herkesi beklentiye sokuyor ama bir türlü pratik adımlar geliştirmiyor.
* Bir çerçeve yasası çıkarıldı parlamentodan ama nasıl çıkarıldı, ne amaçla çıkarıldı ona da bakmak gerekiyor. Suriye’de, Irak’ta savaş var ve Türkiye için de tehlikeli bir durum ortaya çıkmaya başlıyor. Eğer Önder Apo çekilirse, hareket de tutum alırsa ve savaşırsa bu Türkiye için hayırlı olmayacaktı.
* Bir de Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için ateşkesin sürmesi gerekiyordu. İstedikleri için değil ama gelişmeler, mücadele Türkiye’ye bu adımı attırmak zorunda bıraktı. Hükümet onun için o yasayı çıkarttı ama yasanın ismi ne? Terörizmi sonlandırma yasası. Savaşı sonlandırma değil, Kürt sorununu çözme değil, terörizmi sonlandırma.
“Kapımız herkese açık”
* (Beşir Atalay’ın müzakere heyetinin Kandil’e gidebileceğini söylemesinin sorulması üstüne) Biz her zaman açığız. Herkese açık davrandık. Bugüne kadar kimseyi reddetmedik.
* Bu basın olabilir, heyetler olabilir, uluslararası kurumlar olabilir. İlkesel olarak reddetmeyi doğru görmüyoruz.
“Marjinal grup”
* (Demirtaş’ın aldığı oyla ilgili) Beklentimiz yüzde 10-13 arasıydı. Aldığı sonuç olumludur. HDP bunu örgütlenmeye dönüştürebilirse buradan güçlü bir muhalefet ortaya çıkar. HDP’nin aldığı oy oranı üzerinde oturmaması, bunu örgüt gücüne dönüştürmesi gerekiyor.
* Eğer bunu yaparsa burada diyelim Kürtleri, Alevileri, demokrat müslüman kesimleri, sol ve liberalleri kucaklarsa Türkiye’nin en büyük muhalefet gücü haline gelebilir. HDP’nin bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarması gerekiyor. (…)Mesela Beyoğlu’nda bir grup var. İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor.
“Parlamenter sistemden yanayız”
* Erdoğan hegemonya, tek adam olma peşinde koşuyor. Bunun kazandıracağı demokratik, özgürlükçü bir yan yoktur. Biz ilkesel olarak hegemonya peşinde koşana destek olmayız.
* Bize göre de parlamenter sistem başkanlık ve yarı başkanlık sistemine göre daha demokratiktir. Parlamenter sistemde Türkiye’nin anti-demokratik yönde yol almasına yönelik çabalara karşı onu frenleyen mekanizmalar var.
“Mücadelemiz sürüyor”
* Bugün AKP ile müzakereleri yürütüyorsak bu AKP’yi doğru gördüğümüzden veya AKP yandaşı olduğumuzdan değildir. Kalkıp bizi AKP yandaşı olarak gösteriyorlarsa vicdansızlıktır.
* Bugün çoğunluğun düşüncesi şudur: "PKK AKP’yi destekleyerek, bizim demokratik haklarımızın kısıtlanmasına yol açıyor, hizmet ediyor." Bugün Türkiye’de özgürlük ve demokrasi mücadelesini en çok yürüten bu harekettir. Birçok çevre, kesim birtakım örgütlenmelere girebiliyorsa bu PKK’nin yürüttüğü mücadelenin sonucudur. En çok AKP ile mücadele eden biz olduk. Hâlâ biz mücadele ediyoruz.
“Diktatörlükle bir olmayız”
* Biz ne demokratikleşmeden vazgeçtik ne de demokratik özerklikten. Bunlar birbirini tamamlayan, geliştiren unsurlardır. Türkiye demokratikleştiği oranda Türkiye’nin Kürt sorunu çözülür. Kürt sorununun demokratik çözümü Türkiye’de demokratikleşmeyi getirir.
* Bazı liberal sol aydınlar diyorlar ki, "PKK AKP’ye ve Erdoğan’a destek oluyor. Erdoğan da diktatördür. PKK nasıl bunlarla çözümü geliştirebilir?" Hâlbuki eğer biz AKP ile sorunu çözersek Türkiye demokratikleşir. Kürdistan’da demokratik özerklik gelişir. Eğer AKP demokratik özerkliği ve Türkiye’nin demokratikleşmesini kabul etmezse müzakere etme şansımız zaten olamaz.
* Biz AKP ile mücadele ederiz. Geçmişte kıran kırana mücadelede yürüttük. Şimdi müzakere yürütmeye çalışıyoruz. Müzakereye gelirse müzakere ederiz, gelmezse mücadele ederiz. Biz hiçbir zaman diktatörlükle, faşizmle bir olamayız.
“IŞİD ile mezhep savaşı geliştiriliyor”
* Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Kapitalist-modernist sistemin Ortadoğu’ya müdahaleleri oldu ama bu müdahaleler sonuç vermedi. Ne Libya, ne Suriye, ne Irak, ne de Mısır’da... Hatta kriz daha da derinleşti, yeni krizlere yol açtı.
* Sistem bu krizi yönetemeyince farklı arayışlara girdi. IŞİD’i büyütme buradan gelişti. IŞİD ile mezhep savaşı geliştiriyor. Bu çok tehlikeli bir savaş. Çünkü hakların kardeşliğini, birliğini ortadan kaldırıyor. Onları birbirine düşman ediyor. Halkları zayıf düşürüyor, adeta kendisine mecbur kılmaya çalışıyor, kendisini bir kurtarıcı haline getirmek istiyor. Bu tarzda Ortadoğu’da kontrolü yeniden sağlamak istiyor.
“IŞİD gerileyecek”
* IŞİD’i bazıları Moğollar’a benzetiyor. Belki benzer yanları var ama esas IŞİD gerçeğini iyi anlamak gerekiyor. IŞİD aslında psikolojik savaşı iyi yürütüyor. Dengeleri çok iyi kavrıyor.
* Tabii biraz tarihi, İslami kültürü esas alıyor ve topluma hitap ediyor. Burada biraz karşılık buluyor. Ama IŞİD Irak’ta gelişebileceği kadar gelişti. Artık son sınırdır. Bundan öteye gelişemez ve hatta giderek gerileyecektir.
“Müzakere için hassasiyet”
* Lice’deki son olay ile ilgili açıklamamız da oldu. Çözüm isteyen bir gücün elbette ki Kürt halkının hassasiyetlerine de doğru yaklaşması gerekiyor. Orda yatan insanlar bu halkın evlatlarıdır. Mahsum Korkmaz da bu arkadaşlardan biridir. Bunlara saygılı olunması gerekiyor.
* Gidip tanklarla, helikopterlerle o heykeli sökmek, yıkmak herhalde sürece hizmet etmiyor. O mezarlıkları kurşunlara tutmak, bazı yerleri ateşe vermek sürece hizmet etmez.
* Nasıl ki Türk askeri Türk halkı için bir değer ifade ediyorsa bir gerillanın mezarı Kürtler için bir değeri ifade eder. O değerlere el atmak Kürt halkına el atmak demektir. Onun değerlerini yerle bir etmek demektir. Onun için müzakere sürecini gerçekten geliştirmek isteyenlerin bu halkın hassasiyetlerini dikkat etmesi gerekiyor.
“Tek taraflı hassasiyet olmaz”
* İster bizden ister başkalarından kaynaklansın bu süreci geriye çekecek, sabote edecek anlayış ve tutumlara karşı duruyoruz. Ama bu tek taraflı olmaz. Aynı şeyin Türk devleti ve hükümeti tarafından da gösterilmesi gerekiyor.
* Eğer bir durum varsa bunu diyalog ile gidermek gerekiyor. Diyalog yapmadan bir takım şeyler yapmak tahrik etmeye yol açar. Eğer çokça söylenildiği gibi süreci sabote etmek isteyen varsa onlara yardımcı olmak olur.
* Sadece Türkiye’nin hassasiyetleri yok ki, Kürt halkının da hassasiyetleri var. Tek taraflı hassasiyet olmaz. Hele ki sorunu çözmek isteyenler her kesimin hassasiyetini dikkate alır. (EKN)
* Fotoğraf: İlker Akgüngör