* Çizim: Ercan Altuntaş
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Kobanî davasının üçüncü duruşmasının 8. oturumu, bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya yarın sabah 09.30'da devam edecek.
Davada, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu, 10’u hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - Kobanî davasında reddi hakim talebine ret
“6 - 8 Ekim Kobanî protestoları” olarak bilinen, 2014 yılındaki eylemlerle suçlanan siyasetçiler hakkında, 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
TIKLAYIN- HDP: Kobanî protestolarında aslında ne oldu?
TIKLAYIN - Demirtaş neyle suçlandı, gerçekler neydi?
“Kesin hükme bağlanmış olayı yeniden yargılıyorsunuz”
Duruşmada ilk olarak tutuklu bulunan HDP MYK Üyesi Alp Altınörs’ün avukatları Kazım Bayraktar ve Cemile Turhallı Balsak savunma yaptı.
Bütün devlet kurumlarının, güvenlik aygıtlarının en küçük birimine kadar Saray'a ve tek kişiye bağlandığını vurgulayan Kazım Bayraktar, şunları söyledi:
“Son zamanlarda çokça açığa çıkan mafya çetelerinden oluşan federasyonların devlet içinde konuşlandığı bu koşullarda ‘AİHM bizi bağlamaz’ sözünün neden söylendiği belli oldu. ‘AİHM bizi bağlamaz’ politikasıyla müvekkillerimiz bu davada yargılanıyorlar ve tutuklulukları hala devam ediyor. Bu dava gayri resmi bir davadır, bu iddianame de gayrimeşru bir iddianamedir. Yargı kararlarını, en başta yargı birimleri yerine getirmek zorundadır. AİHM kararı yargı birimlerini bağlamayacaksa o zaman bu karara rağmen yapılan tüm soruşturma ve yargılamalar gayrimeşrudur.”
Müvekkili Alp Altınörs’e dönük suçlama konusunun sadece Kobanî eylemlerinde sokağa çağırma tweet’i ile sınırlı olduğuna işaret eden Bayraktar, “AİHM Büyük Daire açık bir şekilde hendek olaylarını da dahil ederek çağrıların bir şiddet çağrısı olarak yorumlanamayacağını söylüyor. Bıkmış olabilirsiniz ama biz ısrarla vurgulamaya devam edeceğiz, çünkü gayrimeşruluk devam ediyor. Kesin hükme bağlanmış bir olayı, kanıtları siz burada yeniden yargılıyorsunuz. O nedenle bu yargılama gayrimeşrudur” diye belirtti.
“Gizli tanık ifadeleri, müebbet ile yargılanmaya yetiyor”
Bayraktar şöyle devam etti:
“Türkiye yargılamalarında iltisak (birleşen) kavramı ne 12 Eylül yargılamalarında ne de darbe dönemlerinde söz konusu değildi. Bu kavramın önemi çok büyük. İltisak dediğinizde illiyet bağına ihtiyaç duymazsınız. 12 Eylül dönemini bugünle karşılaştırdığımızda 12 Eylül'den daha beter bir yargılama koşulları var.
“O günkü yargılamalarda örgüt üyeliğinin kıstaslarında hiyerarşiye bakılırdı. Ortak hukuksal şekli vardı. Bir örgüt üyeliği suçlamasında hiyerarşik sıralamada yer aldığını gösteren maddi delillerin yani örgüt içindeki kod adı, görevi, görev yaptığı mekan bunların hepsinin tespitine ihtiyaç vardı. Mahkeme bunları arardı. 12 Eylül darbecileri bu delilleri ele geçirmek için işkenceden geçirerek, ifadelere imza attırırdı. Daha sonra işkence altında alınan ifadeler yargılama için yeterli sayılmadı. Ama bugün gizli tanık ifadeleri, müebbet ile yargılanmaya yetiyor.”
“Mahkeme heyetinin bu sorusu da iltisaklıdır”
“İltisak ne demek?” diye soran Bayraktar, şu açıklamayı yaptı:
“Dokunmak demek; 'kişilerin düşünceleri arasında ortaklık varsa o zaman kişi o örgütle ilişkilidir'. Kobanî eylemlerinde HDP çağrı yapmış. Başka kurumlar da çağrı yapmış. ‘O zaman HDP ile iltisak vardır’ denilerek yargılama yapılıyor. Deniz Poyraz’ın katli ile MHP arasında iltisak var. İltisakın ötesinde ilişki var.
“Bahçeli, ‘Deniz Poyraz'ın illegal örgütlerle ilişkisi var’ dedi. Devlet Bahçeli bu cinayetle iltisaklıdır. Duruşma salonunda buraya kadar gelip şu kapıda slogan atan üniforma gibi takım elbisesi giymiş birbirine benzeyen tipler Deniz Poyraz cinayeti ile iltisaklıdır. Aslında iltisakın da ötesinde ilişkilidir.
“Mahkeme heyetinin bir üyesi tam da Deniz Poyraz’ın öldürüldüğü gün, ‘6-8 Ekim sürecinde HDP binalarına neden saldırı olmadı?’ diye sordu. Tam da o sırada HDP binası basıldı ve bir cinayet işlendi. İltisak kavramını kullanabilir miyiz? Kullanırız neden kullanmayalım, siz kullanıyorsunuz. O zaman mahkeme heyetinin bu sorusu da Deniz Poyraz’ın ölümüyle iltisaklıdır.”
“Kurgu üzerinden yargılama yapıyorsunuz”
Bayraktar’ın ardından Alp Altınörs’ün avukatı Cemile Turhallı Balsak konuştu. Kobanî Davasında yargılanan kişilerin rastgele kişiler olmadığını, Türkiye’de muhalefet partisini oluşturanlar olduğunu belirten Balsak, iddianamenin dağınık olmasına ve illiyet bağının olmamasına rağmen yargılama sürecinin başladığına vurgu yaptı.
Balsak, şunları söyledi: “Bu iddianamede delil olarak sunulmayan ama nereden çıktığı belli olmayan birtakım veriler üzerinden tutuk kararları vermeye devam ediyorsunuz. Politik davalarda iktidar açısından tehdit olarak algılanan, ötekileştirilen, tehdit olarak görülen kişilerin kriminalize edildiği yargılamaları sıkça görüyoruz. Siyasi davalarda mahkemelerin yaklaşımını, bölgelere ve kişilere göre nasıl karar verdiğini de görüyoruz.
“‘Oluk oluk kanlarını akıtacağız’ diyen Sedat Peker beraat eder, ama Alp gibi aydın, yazar, ekonomist bir kişiye düşünceleri yüzünden 38 kez müebbet istenir. Bunu anlamak mümkün değil. Bu yargılamayı sürdürürken, tutukluluk devam kararları verdiniz. Yargılamanın ciddiyetiyle örtüşmeyecek, emniyetin nerden size ulaştırdığı belli olmadığı tek bir maddi delilden tutuk devam kararı verdiniz.
“Bunların yanı sıra ‘yasak sorgu’ yöntemi yapıyorsunuz, kişisel merakınızı asla soramazsınız. Bunları sorarsanız bu davanın siyasi bir dava olduğunu ikrar edersiniz.
“Sizin kamuoyuna, ceza tehdidi altında olan herkese karşı sorumluluğunuz var. Tarafsızlığını ispatlamak zorundasınız. Bu soruları sorarsanız, bu soruların hukuk nazarında bir kıymeti olmaz. Yargı ucu açık sorular sorarsa eğer kurgular ve olaylar yer değiştirir. Siz bir olgu üzerinden değil bir kurgu üzerinden yargılama yapıyorsunuz demektir.”
“Tek bir ifadede ‘HDP’nin çağrısıyla çıktım’ sözü yok”
Dosyada tek bir ifadede dahi, “HDP’nin çağrısıyla sokağa çıktım, öldürdüm” sözlerinin geçmediğine dikkat çeken Balsak, “Öldürenlerin ülkücü gruplar olduğunu kanıtlayan deliller, haberler var. Bunları da sunacağız. Onlarca maddi olay var. Bu cinayet olaylarından biri yine 7 Ekim sonrası gerçekleşmiş. Emrah Demir cinayeti. Emrah Demir, Batman’da HÜDA PAR’lılar tarafından öldürüldü. HÜDA PAR’lılar bir tweet attı ve ‘gelin leşinizi alın’ dedi. Kobanî dosyasında Emrah Demir'in ismi yer almıyor. Nedeni, sanık sandalyesinde oturması gereken HÜDA PAR’lılar gibi kişileri müşteki sandalyesinde oturtmak için. Bu bile yargılamaya bakış açısını gösteriyor” diye konuştu.
“Katilin arkasındaki organizasyonları biliyoruz”
Öğleden sonraki oturumu ilk sözü alan HDP eski MYK Üyesi İsmail Şengül, yargılamada bir bütün olarak HDP’nin siyasetinin yargılandığına işaret ederek şunları söyledi:
“Kolektif bir suç tanımı yapılıyor. Ben de o dönem MYK Üyesi olduğum için bu tanıma yerleştirilmiş durumdayım. Mevcut iddianame, suçun şahsilik ilkesini görmezden gelmektedir ve hukuken meşru değildir. Bu yargılama başlı başına siyasi bir lince dönüşmüştür”.
Nefret, ayrımcı, düşmanlaştırıcı siyaset anlayışının Deniz Poyraz’ın katledilmesinin esas nedeni olduğunu belirten Şengül, “Faşist katil, bu cinayeti tek başına işlemiş gibi görünse de arkasındaki organizasyonları biliyoruz” dedi.
“Kolay verilen tutuklama kararları, AYM ve AİHM kararlarının bağlayıcılıklarına rağmen uygulanmaması, doğrudan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından da eleştirilmektedir. Burada yargılanıyor olmamız, bu dosyanın 6 yıl sonra çıkarılıyor olması siyasi konjonktüre bağlıdır. Bu konjonktürün müdahalesinden dolayı ‘kriminal cinayet şebekesinin elemanları’ gibiymiş gibi gösteriliyoruz.”
Şengül, mahkeme başkanının, “MYK toplantısına katıldınız mı” sorusuna “Sulh Ceza Hakimliğinde bana bu soru sorulmadan tutuklandım ve 9 aydır tutukluyum. Dolayısıyla bu sorunun bir önemi yok” diyerek yanıt verdi.
“HDP’de olmaktan gurur duyuyorum”
Ardından konuşan, tutuklu yargılanan HDP’nin 2013-2014 yılı MYK Üyesi Ayşe Yağcı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Deniz Poyraz’a ilişkin sözlerini kınadı. Hayatı boyunca adaletten, barıştan ve eşitlikten yana olduğunu ifade eden Yağcı, bu nedenle HDP’de görev aldığını belirtti. Yağcı, şunları söyledi:
“Ya erkek egemen sisteme boyun eğecektim ya da bir muhalif kimliğe sahip olacaktım. Ben zor olanı seçtim. Muhalif olan birçok insan bu ülkede ya yargılandı ya da faili meçhul cinayetlere kurban edildi. Ben ve arkadaşlarım düşüncelerimizden dolayı yargılanıyoruz. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan iddialar yüzünden 9 aydır tutukluyuz. Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların demokrasiyle çözülebileceğine inanıyorum. Bu nedenle de HDP’de oldum ve HDP’de olmaktan gurur duyuyorum. Ancak bazı sorunlardan dolayı 2014’ten beri aktif siyaseti bıraktım. 2014’te bahsedilen olaylar sırasında ne parti üyesiydim ne de MYK Üyesiydim. Bu iddianameye neden, hangi maksatla dahil edilmiş olduğumu hala anlamış değilim. Madem 2014’te işlenmiş bir suç varsa ben niye hiç gözaltına alınmadım ve ifade vermedim. Ama 6 yıldan sonra tutuklandım.”
“Dava siyasidir kriminal değil”
Duruşma İmralı Heyeti Üyesi ve HDP eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in savunmasıyla devam etti. Çözüm Sürecini hatırlatan Önder, şöyle konuştu:
“Daha önce bu işin silahsız çözülebileceği konusunda bir arayış bile yapılmamışken tüm yetmezliklerine rağmen bu memleketin gündemine bu meseleyi barışçıl yollardan çözümlemek, ortak geleceğimizi kurtarmak, bundan sonraki can kayıplarının önüne geçmek için bir adım attık. Tam da dün İspanya' Başbakanı Pedro Sanchez ceza alan siyasetçilere konulan hapis cezalarını hükümetin önerisiyle meclise getirilip af çıkardı. Ben İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in konuşmasını çok değerli buldum. ‘Sıfırdan başlayamazsınız ama yeniden başlayabiliriz’ diyor. ‘Bundan öncekini beceremedik ama bundan daha iyisini yapabiliriz’ diyor.”
Önder, “Bu iddianameye baktığımda, ben yargıç olsaydım bunu ‘gidin kendi aranızda görün’ derdim. ‘Bu siyaseten çözülecek bir mesele, biz burada bunu kriminal bir mesele olarak ele alamayız’ derdim. Bu ülke nasıl bu hale geldi, neden sürekli bununla boğuşmak zorunda kaldı?” diye sordu.
Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz İmralı Heyeti olarak Dolmabahçe'de bir mutabakat metni imzaladık. 10 maddelik bir mutabakattır. Onun bir Kürt manifestosu değil bir demokratikleşme manifestosu olduğunu göreceksiniz. Yargıladığınız insanların hepsi isterseler kendi konforlu alanlarına çekilip yaşayabilecekken, bu memleket daha iyi olsun diye mücadeleyi dert ettikleri için yargılanıyorlar.
“Bunun konuşma yeri Meclis olmalıydı, mahkeme salonu değil. Siyaset yapmanın yeri Meclis olmalıydı, mahkeme salonu değil. Biz yaralı birini görünce yaralanan, ölenle ölen insanlarız. Böyle bir yaşam tercih etmesek buradaki her arkadaşımız için hayatın en konforlu alanları hazır olurdu.
“Davaya bakıyorum savunma yapmak istiyorum ama iddianameyi anlayabilmiş değilim. Ben neyle suçlanıyorum? Bu cinayetlerin sebebi olacak ne yapmışım? Ama teşekkür edilmesi gereken, en azından ‘Allah razı olsun’ denilmesi gerek bir konumdan bunların failiymişiz gibi huzurunuzdayız. Gereken derken hayali bir şeyden bahsetmiyorum.
“Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı bizzat şahsımıza bu süreçte gösterdiğimiz emek ve çaba için teşekkür ettiler. Adı geçenlerin hepsi yüzümüze karşı ‘teşekkür etmedik’ desinler, ‘delil göster demeyeceğim’ neyse fermanımız ona da razıyım.
“Bu böyle olmaz, aşiret hukukunda bile böyle olmaz. Kanunlarla Çözüm Süreci Yasası gibi bir yasayla koruma zırhlarına büründürdünüz bizleri, süreç değişti diye partiye mahkeme salonlarını gösteremezsiniz. Aşiret hukukunda, ilkel hukukta bile rastlanmayacak bir şey. O zaman ‘bizdik’ şimdi ‘ben’e indik.
“Nazi Almanyası’ndan başka hiçbir yerde kullanılmayan ‘tek devlet tek milleti’ bir şey sanıyoruz. Ama meselenin çözümünü bir cümleye indirmek gerek. Yüzyıllarca da sürse en kötü müzakere tarafların kolayına gelen çatışmadan daha iyidir. Çünkü giden bir canın yerine konulması mümkün değildir. Türkiye'de rejimlerin inşası hep mahkemelerle oldu. Sıkıyönetim mahkemeleri, OHAL mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler.
“Biz bunları dert eden insanlarız. HDP’nin hiçbir şey vadettiği yoktur. HDP ve benzeri partilerde yargılanmak, itibarından olmak gibi bir dizi sonuç üretiyor. Peki biz deli miyiz?
“Şahsım adına bir şey söylemeyi zul addediyorum. Ben bu ülkenin sanatçısıyım, barış gönüllüsüyüm, bu partinin de bir sıra neferiyim. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyorum. Cezanın bizler için bir yaptırım değeri yok. Bizi utanma duygusu öldürür. Bizi mahcup olma duygusu berbat eder. Bize verilen 5-10 senenin; utanmamızın yanında, başarmamış olmamızın yanında, barışı ve demokrasiyi getirememiş olmamızın yanında hiçbir değeri yoktur. Hepimizin omuzlarında ağırlığı vardır.
“Bu insanın haliyle zoruna gidiyor. Bu ülkeye sevdalıyız burası ortak vatanımız. Ortak geleceğimiz de burada. Süreci çok değerli kılan şey de ilk defa başkalarının müdahalesine gerek kalmadan yüz yüze, bazen halk diliyle bazen literatürle bir kolaylaştırıcılık görme görevini aldık. Ama karıncanın su taşıması misali Türkiye halklarına da helali hoş olsun. Bir gün bu barış kurulacaktır. Ama savaşın sürmesi herkesi kirletir ve barışı uzaklaştırır.
“Cezaevlerinin, cezaların bir yaptırım değeri yok, o utanma duygusunun yanında. Ama olan toplumsal barışa ortak geleceğimiz olur. Mahkemenizde 9 aydır gidip karakollara imza atıyorum, yurt dışına çıkamıyorum. Hiçbir şekilde bu ülkeyi savaştan beslenen insanlara terk etme gibi bir niyetimiz yok. Fakat artık zulüm aracına dönmüş olan imza uygulamasından vareste tutulmayı talep ediyorum.”
Kobane davasıAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı verilen Kobani eylemlerine ilişkin operasyon kapsamında akademisyen Cihan Erdal, Prof. Dr. Beyza Üstün ve Can Memiş de 25 Eylül 2020 Cuma günü gözaltına alındı. Kanada'daki Carleton Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Erdal, tez araştırması kapsamında İstanbul'daydı. 2 Ekim 2020 Cuma günü Cihan Erdal HDP'nin gözaltına alınan eski MYK üyelerinin de aralarında olduğu 17 kişiyle birlikte tutuklandı. Soruşturma kapsamında toplamda 108 kişi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca iddianame hazırlandı ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, hazırlanan Kobani iddianamesini kabul etti. İddianamede 27'si tutuklu, 6'sı hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi için 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Ceza istenenler arasında HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bulunuyor. İddianame, AİHM Büyük Daire'nin 22 Aralık 2020'de Demirtaş için verdiği "Derhal tahliye edilsin" kararından sekiz gün sonra, 30 Aralık 2020'de hazırlanmıştı. İddianameden İddianamede şu suçlamalara yer verildi: "Sanıkların terör olaylarını, başlamasında ve devamında sorumlu düzeyde organize etmeleri, örgütün talimat bütünlüğü içinde şiddetli sokak olayları şeklinde ülke geneline yayıp terör olaylarına kitlesel boyut kazandırmak için örgüte müzahir taban kitleye talimatlar vermiş olmaları, talimat aldıkları kişilerin örgüt içi pozisyonları, teşhis beyanlarının içeriği, talimatların uygulanış biçimleri ve iletildiği muhatapları, olaylarda inisiyatif almaları, ısrarlı şekilde kararları uygulama biçimleri, örgütün amaçları doğrultusunda aldıkları sorumlulukların ağırlıkları, olayları sorumlu düzeyde organize ettikleri anlaşılmıştır. "Şüpheliler hakkında örgüt adına bu yönde faaliyetler yürüttüklerine ilişkin yapılan diğer tüm tespitler birlikte dikkate alındığında, şüphelilerin PKK/KCK silahlı terör örgütünün sözde yöneticisi olarak kabul edilmeleri gerektiği, bu kabulün sonucu olarak TCK'nın 220/5. maddesi gereğince örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği belirlenen bütün suçlardan bu madde gereğince ayrıca sorumlu oldukları tespit edilmiştir." Suçlamalar Olay tarihlerinde ülke genelindeki tüm eylemlerden sorumlu tutulan 108 kişiye yöneltilen suçlamalar şöyle: Birer kez "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma", 37'şer kez "insan öldürme", 31'er kez "insan öldürmeye teşebbüs", 24'er kez "yağma", 38'er kez "alıkoyma", 1750'şer kez "alıkoymaya teşebbüs", 397'şer kez "yakarak mala zarar verme", 1060'ar kez "kamu malına zarar verme", 503'er kez "yakarak kamu malına zarar verme", 53'er kez "iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 294'er kez "geceleyin iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 26'şar kez "geceleyin açıktan hırsızlık", 20'şer kez "açıktan hırsızlık", 114'er kez "hırsızlık", 272'şer kez "geceleyin hırsızlık", 5'er kez "basit yaralama", 43'er kez "silahla basit yaralama", 264'er kez "kamu görevlisini silahla basit yaralama", 7'şer kez "kamu görevlisini kasten basit yaralama", birer kez "kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", birer kez "kamu görevlisini kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", 78'er kez "silahla kasten yaralama", 51'er kez "kamu görevlisini silahla yaralama", 3'er kez "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali", 4'er kez "ibadethanelere zarar verme", birer kez "düşük yapmaya neden olma", 24'er kez "bayrak yakma", 25'er kez "5816 sayılı yasaya muhalefet" ve "suç işlemeye tahrik etmek". Sanıklar Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, İbrahim Binici, Ayşe Yağcı, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse, Günay Kubilay, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Mehmet Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Yurdusev Özsökmenler, Arife Köse, Ayfer Kordu, Aynur Aşan, Ayşe Tonğuç, Azime Yılmaz, Bayram Yılmaz, Bergüzar Dumlu, Cemil Bayık, Ceylan Bağrıyanık, Cihan Ekin, Demir Çelik, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Emine Tekas, Emine Temel, Emrullah Cin, Engin Karaaslan, Enver Güngör, Ercan Arslan, Fatma Şenpınar, Fehman Hüseyin, Ferhat Aksu, Filis Arslan, Filiz Duman, Gönül Tepe, Gülseren Törün, Gülten Alataş, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Güzel İmecik, Hacire Ateş, Hatice Altınışık, Hülya Oran, İsmail Özden, İsmail Şengül, Kamuran Yüksek, Layika Gültekin, Leyla Söğüt Aydeniz, Mahmut Dora, Mazhar Öztürk, Mazlum Tekdağ, Abdulselam Demirkıran, Mehmet Taş, Mehmet Tören, Menafi Bayazit, Mızgın Arı, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nazlı Taşpınar, Neşe Baltaş, Nihal Ay, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Ruken Karagöz, Sabiha Onar, Sabri Ok, Salih Akdoğan, Salih Müslüm Muhammed, Salman Kurtulan, Sara Aktaş, Sibel Akdeniz, Şenay Oruç, Ünal Ahmet Çelen, Yahya Figan, Yasemin Becerekli, Yusuf Koyuncu, Yüksel Baran, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Zübeyir Aydar. |
(AS)