Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi (AYM), 2 Temmuz 1993’te Sivas'ta aralarında yazar ve sanatçıların bulunduğu 33 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan Madımak Oteli'nin yakılması ile ilgili davada önce idam cezasına çarptırılan ancak idamın kaldırılmasından sonra cezası müebbet hapse çevrilen Yunis Karataş’a koşullu salıverme yolunu açtı.
Yangının çıkmasını sağlayan çakmağı çakan kişi olduğu ifade edilen Karataş koşullu salıverme hükümlerinden yararlanmak için Sivas İnfaz Hakimliğine başvurdu.
Hakimlik 'terör suçlusu' olduğu için Karataş’ın koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamayacağına karar verdi. Karataş, bunun üzerine AYM’ye bireysel başvuru yaptı.
Karataş’ın başvurusunu inceleyen AYM, koşullu salıverme hükümlerinin uygulanamayacağı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının terör suçluları yönünden ölünceye kadar devam edeceği, ancak Karataş’ın 'terör suçlusu' sayılamayacağı sonucuna vardı.
Sivas Katliamı’nda ortada bir terör örgütü olmadığı ve terör örgütü olmadan terör suçlusu olunamayacağı tespitini yapan AYM, Karataş hakkında verilen kararda 'suçta ve cezada kanunilik' ilkesinin ihlal edildiğine hükmetti.
AYM, koşullu salıverilme için Anayasa'ya işaret etti
AYM’nin oybirliği ile aldığı kararda, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Koşullu salıverme hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı hususu, cezanın ceza infaz kurumunda çektirileceği süreyi etkilediği için, başvurucu hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kapsamını değiştiren bir niteliğe bürünmektedir. Dolayısıyla Anayasa’nın 38. maddesi çerçevesinde değerlendirilme yapılması gerekmektedir.
Somut olaydaki mesele, başvurucu hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına koşullu salıverme hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağıdır. Derece mahkemesi, başvurucunun bu kapsamdaki talebini, infaza konu suçun terör suçu olduğunu, 5257 sayılı Kanunu’nun geçici 2. maddesi ve 3713 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamayacağını belirterek reddetmiştir. AYM’de yapılacak inceleme, derece mahkemesinin bu yorumunun Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasıyla bağdaşıp bağdaşmadığının tespitinden ibaret olacaktır.
"Önemli olan kişinin terör suçlusu olmasıdır"
Koşullu salıverme hükümlerinden yararlanıp yararlanmama hususunda önemli olan, işlenen suçun terör suçu olması değil, suçu işleyen kişinin terör suçlusu olmasıdır. 3173 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre terör suçlusu tabiri, bu Kanun’un 1. maddesinde belirlenen amaçlar doğrultusunda, diğerleriyle beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişileri, yine terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenleri kapsamaktadır.
3713 sayılı Kanun’un 2. maddesinin gerekçesinden, terör suçlusu olma bakımından belli bir örgütün varlığının gerektiği anlaşılmaktadır.
"Herhangi bir örgütün üyesi değil"
Terör suçlusundan bahsedebilmek için, kişinin 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olması ya da bu örgütler adına suç işlemesi gerekmektedir. Başvurucu hakkında verilen karar incelendiğinde, başvurucunun herhangi bir örgütün üyesi olduğu veya herhangi bir örgüt adına suç işlediği sonucuna varılmamıştır. İnfaz hakimliğince ‘terör suçlusu’ tabiri, maddenin özüyle çelişen ve öngörülemez bir şekilde yorumlanmıştır.”
(HA)