İki ucu kazuratlı değnek
Tam da tahmin ettiğimiz gibi oldu: Trabzonspor'un yıldız futbolcusu Gökdeniz Karadeniz 10 ay futboldan men cezası alarak sıyrıldı işin içinden. Karadeniz'e verilen cezanın içeriğine inceden dokunuversek patlayacak cerahatin çokluğu hepimizi dehşete düşürür. Hukukçuları bilemem ama bana sorarsanız doping mi daha ahlaksızcadır, yoksa şike yapmaya çalışıp kısa yoldan milyonlarca YTL kazanmak mı diye, yanıtım hiç şüphesiz, "şike yapmak" olur.
Sonuç olarak iki ucu kazuratlı değneğin üzerinde yürümek zorundayız soruyu böyle sorunca. Ancak sportif hırslar için doping ilacı içen bir sporcu uluslararası kurullar tarafından en az 24 ay cezaya çarptırılırken, bahis amacıyla maça hile karıştırmak ve eli silahlı Arnavut mafyasını işe bulaştırmak suçundan Gökdeniz Karadeniz'e sadece 10 ay spordan men ve 60 bin YTL para cezası vermek sizce de hafif değil mi? Üstelik sporcu, bu suçu mafyatik kanalları sonuna kadar zorlayarak işledi. Elbette bu işi yaparken tek başına da değildi.
Hukuk ne diyor?
Bahis amacıyla maçı yönlendirmek suçunu işledikleri sabit görülen Gökdeniz Karadeniz, Alişen Kandil, Ogün Temizkanoğlu ve Metin Aktaş gibi soruşturmada adı geçen futbolculara ve diğer şahıslara Disiplin Talimatı'nın, "Sair hallerde menfaat" başlıklı 36. maddesine göre ceza verildi. Aynı talimatta yer alan "Bahis" başlıklı 37. maddenin soruşturmaya konu olmadığı görüldü.. "Bahis" maddesi uygulansaydı, cezada alt sınır 3 ay olacak, indirimle birlikte bu süre 45 güne inebilecekti.
Ben çıkayım kerevetine...
36'ıncı madde, "Bir futbol müsabakasının neticesinden faydalanması mümkün olan kuruluş ve kişilerden maddi menfaat suretiyle müsabakaya katılan, bu suretle müsabakaya katılanlara maddi menfaat vaadinde bulunan veya temin veya ita eden kişi veya kuruluşlar, 6 aydan 2 yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezasıyla cezalandırılır. Sorumluluğu bulunan kişi veya kuruluşlara ayrıca para cezası verilir" diyor. Yani bu "sözde" sporcular aslında işe şike karıştırmaktan yargılandılar. Ancak alınan ceza toplum nezdinde hafif kaldı.
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) Ogün Temizkanoğlu (Akçaabat Sebatspor), Bayram Toysal (Kayserispor) ve Metin Aktaş'a (Kayserispor) 12'şer, olayı itiraf eden Alişen Kandil'e ise (Kocaelispor) 8 ay spordan men cezası verdi. PFDK, Gökdeniz'e 60 bin YTL, Ogün, Bayram ve Metin Aktaş'a 15'er bin YTL, Alişen'e de 10 bin YTL para cezası kesti. Bu iş de böylece bitti. Ben çıkayım kerevetine, onlar ersin muradına...
Tanrının eli!
Sıra geldi Anelka'nın eline! Kimi zaman tanrının elidir o... 1990 Dünya Kupası'nda Maradona da İngiltere ağlarına eliyle gönderdiği golü böyle tanımlamıştı. Son olarak Konyaspor maçında bizatihi böyle ifade etmese de Anelka Fenerbahçe adına böyle bir gol gönderdi Konyaspor filelerine. Öyle kötü bir anını yaşıyordu ki Fenerbahçe, ancak bir gol kendine getirebilirdi onu. Hani pür etik bir futbolcu belki hakemin yanına gider ve "hocam elle attım" ya da "attığım golde faul vardı" derdi. Ancak ne yazık ki yöneticilerin desteği ve para kazanma hırsı ile artık "makul adam" sıfatı eksildi futbolcunun yüzünde.
Profesyonelliği unutmak
Nicholas, eliyle topu kaleye gönderdi, faul yaptı ve Mahmutpaşalı ifadesiyle "piyasadan toz oldu". Sonrasında darmaduman olan, hakeme itiraz edeyim derken asıl görevini unutan, 2-1 öndeyken ve süper ataklar geliştirirken bütün konsantrasyonu dağılan amatör bir Konyaspor kaldı geriye. Maç, aslında ne yazık ki hakem olamamış Özgüç Türkalp'in idaresinde, 4-2 sona erdi.
Ertesi gün maça çıkan diğer büyüklerin tamamı -belli ki söz birliği etmişler- aynı pankartlarla çıktılar sahaya: "El değmemiş temiz bir lig istiyoruz"... Evet, hepimiz bunu istiyoruz ama beceriksiz bir hakem kadrosunun suçunu Fenerbahçe'ye yüklemek biraz haksızlık olmuyor mu?
Liglerde böylesine şike skandalları alıp yürümüşken, hakem hatasını ligin iktidarını elinde bulunduran bir takımın ve aslında elinden her iş gelen Fenerbahçe'nin yöneticilerine yüklemek çok da insaflı gelmedi bana. Netice itibarıyla Özgüç Bey'e bir daha maç vermemek doğru olacaktır elbet, tabii o maçta görev yapan diğer hakemlere de. Ancak büyük takım fobisinin hakem camiasına yüklediği korkunun ne denli büyüdüğünü, "dört büyük" ve "para" denkleminin yarattığı garabetin farkına varamamak aslında hepimizin kabahati değil mi? Şikesiz, temiz ve bol gollü bir hafta dileğiyle... (BD/EK)