Yıllarca avukatlık yaptıktan sonra geçen mayıs ayında Beyoğlu'nda hayallerindeki kitapçıyı, Frankeştayn Kitabevi'ni açan Ayşe Tümerkan, bağımsız bir kitabevinin bir kültür paylaşım alanı haline dönüşme sürecini ve yola çıkış hikâyesini bianet'e anlattı.
Nasıl bir motivasyonla yola çıktınız? Herkesin internetten kitap sipariş verdiği bir dönemde bir kitabevi açma fikri nasıl ortaya çıktı?
Ben avukatım. Dolayısıyla yirmi beş yıl boyunca böyle kurumsal firmalarda, hukuk bürolarında avukatlık yaptıktan sonra biraz daha anlamlı şeyler yapmak istedim. Kendimi gerçekleştirmek adına biraz daha hayatıma anlam katacak bir şeylerin arayışına girdim. Bu arayışlar Gezi olaylarında başladı.
"Kesinlikle ben bu işi yapacağım"
İstanbul'da mı avukatlık yapıyordunuz?
İstanbul'da, evet. İstanbul doğumluyum. İstanbul'da okudum, ABD'de master yaptım hukuk üzerine. Hayatım boyunca iyi bir okur olmaya çalıştım. Edebiyata hep çok düşkündüm. Pandemiden önce aslında ne yapabilirim diye düşünüyordum. Bu saatten sonra yazar olamayacağıma göre ve bir yandan da para kazanmam gerektiğine göre... Kitap satılabilir diye düşündüm ve kitapçı açayım dedim.
Bu hayali kurmaya başladığım sırada araya pandemi, Türkiye'nin ekonomik durumu vs. girdi. Daha sonra "kesinlikle ben bu işi yapacağım" dedim kendime. İzmir'de Yerdeniz Kitapçısı var. Orayı işleten Nuray Önoğlu'na ulaştım. İzmir'e gidip ziyaret ettim ve o beni çok yüreklendirdi. Onun verdiği cesaretle de avukatlığı bıraktım.
"Burayı açarken ümitsiz değildim"
Ama kitabevini açmadan önce çok rapor okudum. Raporlar bağımsız kitabevleri nereye doğru gidiyor sorusuyla ilgiliydi.
Mesela Amazon'un ilk çıkış tarihinden önce ABD'de bağımsız kitabevleri çok büyük yükselişteydi. Her eyalette inanılmaz sayıda bağımsız kitabevi vardı. Ne zaman ki Amazon kuruluyor ve zincir kitapçılar artıyor, bağımsız kitabevleri kapanıyor bir bir. Ama beş altı senedir tekrar bir yükseliş trendi var. O yüzden çok ümitsiz değildim burayı açarken. Açıkçası çok ölü bir iş kolu olduğunu düşünerek açmadım.
Kitabevini Beyoğlu'nda açmak önceden alınmış bir karar mıydı?
Kesinlikle Beyoğlu'nda bir yer istiyordum ama biraz daha benim hayalim Cihangir, Karaköy civarlarıydı. Hem kendim de Cihangir'de yaşıyorum. Ama Cihangir ve Karaköy'de bir türlü istediğim ölçülerde bir yer bulamadım. Sonra burayı tesadüfen buldum. Ve içeri girer girmez dönüşebileceğini de biraz hayal edince çok uygun olduğunu hissettim. Bana hemen o enerjiyi verdi.
Bienal ile bir iş birliğiniz oldu, ondan bahseder misiniz?
Birtakım kamusal alanlarda, hastanelerde, sahaflarda, kitabevlerinde, eczanelerde, otobüs duraklarında şiirler sergileniyor. Bizi de o hattaki yerlerden biri olarak seçmişlerdi. Biz de şiirleri asıyoruz her hafta değiştirerek.
"İlginin sebebi bağımsız kitabevlerinin azalması"
Frankeştayn Kitabevi kısa bir süre önce açıldı ama programları oldukça yoğun. Programları siz mi belirliyorsunuz?
Kitaptan sorumlu arkadaşımla birlikte belirliyoruz. İlk günden beri birlikte çalışıyoruz. Bu ay kimleri çağırabiliriz diye düşünüyoruz. Mümkün olduğu kadar İstanbul'da daha önce yapılmamış etkinlikleri yapmaya özen gösteriyoruz.
Mesela ilk etkinliğimiz James Joyce'la ilgiliydi. Şimdi aralık ayında Shakespeare ile ilgili bir etkinlik yapacağız. Etkinliğin içinde performans da olacak. Tabii bunlar dışında yazar söyleşileri de oluyor.
Kitabevinin içindeki kafe en baştan beri aklınızda mıydı?
Baştan beri kafeyle birlikte tasarladık mekanı. Çünkü o okuduğum raporlarda sırf Türkiye'de değil, artık dünyada da sadece kitap satarak iş yeri dönmediğini okudum. Mutlaka herkes içinde küçük bir kafeyle destekliyor. O yüzden ticari açıdan bir kafe olması gerekiyordu.
Peki, şu an ilgi nasıl?
Bizi çok şaşırtan ve duygulandıran boyutta bir ilgi var. Sanırım bu ilginin sebebi bağımsız kitabevlerinin sayısının azalması. Bir de Pandora'nın kapandığı bir dönemde bizim kitabevimiz açıldı. Türkiye'de çok sağlam bir okur kitlesi var aslında. İnsanların alım gücü düşük. O yüzden internetten ucuza kitap almak zorundalar. Ama bu demek değil ki bir kitapçıya gelmek istemesinler, kitapları ellerine alıp bakarak, inceleyerek seçmeyi istemesinler. Bu kadar umursanacağını ve önemseneceğini düşünmüyordum açıkçası. Dolayısıyla bu ilgi bana çok büyük bir umut veriyor.
Adres: Lüleci Hendek Cd. No:16, 34425 Beyoğlu/İstanbul
(ED/AÖ)