Fotoğraf: Vedat Örüç / bianet
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Ankara Barosu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş’ın imzasıyla gazetecilerin veya yurttaşların kamusal olaylarda ses ve görüntü almasını yasaklayan, alanlar hakkında da adli işlem yapılmasına olanak tanıyan genelgenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay'da dava açtı.
TIKLAYIN - "Gazeteciler polisin suçunu görüntülemesin istiyorlar"
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca, herkesin meşru vasıtalarla hak arama hürriyetine sahip olduğu hatırlatıldı. Genelgenin, Ceza Adalet Sistemini ilgilendiren delillerin yok olmasına yahut toplanamamasına sebep olacak oranda telafisi imkansız sonuçlar taşıdığı aktarıldı.
Dava diletkçesinde "Genelge yayımlandıktan hemen sonra 1 Mayısta İstanbul Taksim'e çıkmak isteyen eylemcilere orantısız şiddeti görüntüleyen muhabirin polis şiddetini kayda aldığı sırada genelge hatırlatılarak görüntü alınması engellenmiştir. Bu olay diğer hak ihlallerinin habercisidir" denildi. ABD'de polis şiddetiyle öldürülen George Floyd'un davası örnek gösterildi.
"Vatandaş silahsız, yetkisiz ve güçsüz taraftır"
Dilekçede şu ifadeler yer aldı:
"George Floyd'u öldürmekle suçlanan beyaz polis memuru Derek Chauvin'in eylemi şayet video kayıtları olmasa idi ne yargılama konusu olabilecek ne de fail bilinecekti! Ülkemizin yakın tarihinde de maalesef kamu görevlisi polis memurlarının haksız müdahalesine maruz kalan vatandaşlarımızın maddi manevi zararları ancak video kayıtları ile ispat edilebilmiş ve yargılama konusu yapılabilmiştir. Bu anlamada devletin kamu görevlisinden önce vatandaşını koruma refleksi önem arz eder.
Vatandaş, silahsız, yetkisiz ve güçsüz taraftır. Devletin, egemenlik alanında yaşayan ve kontrolü altında bulunan kişilerin, fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkına yönelen her türlü müdahaleyi önleme, önlenememiş müdahalelerde etkili soruşturma, kovuşturma ve failleri tespit etme ve cezalandırma Yükümlülüğü vardır. Şiddetin devlet kaynaklı olması veya özel hukuk kişilerinden doğması bu anlamda devletin pozitif yükümlüğünü etkilemez! Devlet her hal ve şartta vatandaşını her türlü haksız müdahale karşısında korunmakla yükümlüdür.
Günümüzde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte kamuoyu ve medya kavramları da kolluk faaliyetleri açısından birer denetim aracı haline gelmiştir. Halkın, kendisini ilgilendiren bir konu hakkındaki genel kanaat ve düşüncesi anlamına gelen kamuoyu, bir başka ifadeyle toplum hayatının çeşitli güçlük ve problemleri karşısında belirli bir zaman, yer ve insan grubu arasında yaygın ve hâkim olan düşünce ve bakış açılarını anlatan bir kavram olarak tanımlanabilir. Sosyal medya aracılığı ile kamuyu olaylardan haberdar eden, halkın bilgilendirilmesinde ve toplumsal sorunlar üzerinde fikir yürütmesinde tartışma platformları oluşturabilen gazete, televizyon, internet gibi kitle iletişimini sağlayan araçlar vasıtası ile bir çok olayda kamuoyu tepkisi oluşarak, ivedi önlemler alınması, şüphelinin zaman kaybetmeksizin yargı önüne getirilmesi ve soruşturma ve kovuşturmanın titizlikle yürütülmesine katkı sağlanmıştır.
"Sosyal medya bir denetim aracı"
Bugün sosyal medya, güçlü bir yönlendirme aracı ve demokratik ülkelerde demokrasinin dördüncü ayağı olarak görülebilir. Kolluk faaliyetleri, devletin vatandaşıyla yüz yüze geldiği, vatandaşına temas ettiği ve zaman zaman onun çeşitli temel hak ve özgürlüklerine de müdahale edebildiği bir alan olması sebebiyle sık sık medyada ve sosyal medyada yer almaktadır. Bu sayede, kolluk faaliyetlerinden haberdar olan toplumda konuya ilişkin bir kamuoyu oluşmaktadır. Bu husus yeri gelip kolluk görevlisine yapılan bir haksız eylemin de göz önüne getirilip yine toplum baskısı ile ivedi yargılama konusu olabilmektedir.
Kolluk faaliyetleri daha önce de ifade edildiği gibi, nitelikleri gereği temel hak ve özgürlüklere ve dolayısıyla insan haklarına müdahale özelliği taşıyan ve hukuka uygun bir şekilde kullanılmadığı zaman yargıya konu olabilen faaliyetlerdir. Bu sebeple kolluk faaliyetlerinin gerek uluslararası gerekse de iç hukukta insan hakları açısından denetlenmesi ve değerlendirilmesi özel önem arz eder.
Bu nedenlerle yürütmenin durdurulması, dava konusu Genelge için özel bir önemi haizdir ve ivedilikle davalı idarenin savunması alınmaksızın karar verilmelidir."
Ne olmuştu?
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş 27 Nisan'da yayınladığı bir genelgeyle toplumsal ve adli olaylarda görüntü ve ses kaydının alınmasını yasakladı.
Genelge polislerin görüntülerini ya da seslerini kaydeden kişilerin engellenmesi ve haklarında adli işlem yapılmasına olanak tanıyor, şüphelenilen kişilere müdahale edilmesine izin veriyor.
Görevli polislerin ve sivillerin ses ve görüntü kayıtlarının sosyal medyada paylaşılmasının gerekçe gösterildiği genelgede bu durumun "özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği" savunuluyor. (HA)