Araştırma, toplumda çok az sayıda kişinin kimsesiz çocuklarla doğrudan ilişkisi olduğunu gösteriyor.
Sokaklarda yaşayan çocukların uyuşturucu kullanan, soygun yapan kişiler olarak algılandığını tespit eden araştırmada sokakta yaşayan çocuklar konusunda en büyük sorumluluğun bu çocukların ailelerinde olduğu görüşü ağırlık kazandı.
Toplumun bu tür çocuklara karşı ağırlıklı olarak acıma ve merhamet duyguları beslediği ve bu sorunla ilgili çalışmalarda gönüllü olma düşüncesinin yaygın olduğu ortaya çıkarken toplumun kimsesiz çocuklarla yeterince ilgilenmediği de gözüküyor.
Araştırma
Anket çalışması Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Samsun ve Zonguldak'ta 580'i kadın 1209 kişiyle yapıldı.
18 - 66 yaş aralığında, işsiz ya da çeşitli mesleklere sahip deneklerin yüzde 33.6'sı üniversite mezunu ve üzeri iken yüzde 35.8'i ise lise mezunuydu. Geriye kalanları ise okuma-yazması olmayanlar, ilkokul ve ortaokul mezunları oluşturdu.
Aylık gelir dağılımları 400 milyon altı ile 4 milyar üstüne kadar çıkan deneklerin yüzde 47.3'ü bekar ya da çocuksuz olduğunu söyledi.
Kadınlar korkuyor, erkekler acıyor
Çocuğunun kimsesiz çocuklarla arkadaşlık etmesi konusunda erkeklerin kadınlara göre daha olumsuz tavır takındığını ortaya koyan araştırmada, çocuğunun yetiştirme yurdundan biriyle evlenmesine ise erkeklerin daha mesafeli yaklaştığı belirlendi.
Korunmaya muhtaç çocuklar sorununun çözümünde kadınlar devletten daha fazla beklenti içinde olurlarken, erkekler devlet ve toplumun birlikte çözümüne daha sıcak bakıyor.
Sokakta yaşayan çocukları gördüklerinde acıma hissi duyma oranı erkeklerde kadınlardan belirgin şekilde fazla. Kadınların bu çocukları gördüklerinde korkuya kapılma oranları erkeklerden oldukça fazla.
Madde bağımlısı çocuklardan korkma konusunda da kadınlarla erkekler arasında benzer bir farklılık var. Sokakta yaşayan çocuklar sorununda en büyük sorumluluğu aileye yükleyenler arasında, ilkokul mezunlarının başı çektiği gözleniyor.
Korunmaya muhtaç çocuklar sorununun çözümünde toplumsal katkının artırılmasına ilkokul mezunları daha az önem verirken, eğitim düzeyi arttıkça bu görüş yoğunlaşıyor.
Eğitim oranı yükseldikçe sokakta yaşayan çocuklarda korkma oranı da artıyor ve yardımcı olma isteği azalıyor.
Korunmaya muhtaç çocuk sayısındaki artışın nedenini yoksulluğa bağlayanlar düşük gelir gruplarında daha yoğun olarak bulunurken, kimsesiz çocuklarla ilgili bir organizasyonda gönüllü olarak görev alma arzusu, gelir durumu yükseldikçe artıyor.
Araştırma bulguları
Araştırmaya katılanların;
* Yüzde 31.8'i yakın çevresinde yetiştirme yurdunda veya yuvada kalan çocuk olduğunu söyledi.
* Yüzde 28.2'si yanındaki evde veya dairede kimsesiz çocukların barınmasından rahatsız olacağını ifade etti.
* Yarısı kimsesiz çocuklara yardımcı olmak için kurulmuş bir organizasyonda gönüllü görev almayı düşünebileceğini söyledi.
* Yüzde 36.1'i çocuklarının kimsesiz çocuklarla arkadaşlık etmesinden; yüzde 39.5'i çocuğunun yetiştirme yurdunda büyümüş bir kişiyle evlenmesinden rahatsız olacağını söyledi.
* Yüzde 30.6'sı herhangi bir çocuk yuvasını veya yetiştirme yurdunu ziyaret etti.
* Yüzde 20.'5'i evinde kimsesiz bir çocuğu misafir ettiğini, yüzde 55.7'si ise misafir etmeyi düşünebileceğini ifade etti.
* Yüzde 27.7'si kimsesiz bir çocuğu evlat etmeyi düşünebileceğini söyledi.
Sokaktaki çocuk "suçlu"
* Yüzde 64.8'i devlet koruması altındaki çocuklara iyi bakılmayıp iyi yetiştirilmediğini düşünüyor.
* Yüzde 48.6'sı çocukların tiner, bali, uyuşturucu vb. kullandığını, yüzde 27.9'u kapkaç, soygun vb. yaptığını düşünüyor. Sokakta yaşayan çocukların kimseye zararı olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 3.1 oldu.
* Yüzde 43.8'i sokakta yaşayan çocuklar konusunda acıma, yüzde 22.2'si korku, yüzde 23.8'i de yardımcı olma hissi duyduğunu ifade etti.
"Devlet istese çözer"
* Sokakta çalışan çocukları gördüğünüzde ne hissediyorsunuz sorusuna ise yüzde 25.7'si acıma, yüzde 17.5'i ise ailelerine katkı sağladığı için takdir hissettiğini söyledi. Bu çocukların ebeveynlerine kızdığın söyleyenlerin oranı yüzde 38 olurken yardımcı olma isteği duyanlar ise yüzde 17.5'te kaldı.
* Araştırmaya katılanların yüzde 80 ila 90'ı, korunmaya muhtaç çocukların toplumsal bir sorun olarak ifadesini; a) Toplumda çözülme ve çürüme b) Uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşması c) Hırsızlık, kapkaç ve gasp olaylarının artması d) Toplumun fakirleşmesinin işareti e) Toplumsal dayanışmanın yetersizliği f) Devletin umursamazlığı g) Aile hayatının dayanıksızlaşması h) Manevi değerlerden uzaklaşma olarak değerlendirdi.
* Yüzde 78.7'si madde bağımlısı çocukların sayısının arttığını; yüzde 65.2'si madde bağımlısı çocukların topluma ve çevreye çok zarar verdiğini; yüzde 54.5'i madde bağımlısı bir çocuğa rastlamaktan korktuğunu; yüzde 53.5'i kapkaç, hırsızlık vs. suçların çoğunluğunu madde bağımlısı çocukların yaptığını, yüzde 52.4'ü devletin istese, tinerci çocuklar sorununu çok kısa sürede çözebileceğini, yüzde 64.4'ü ise madde bağımlılığı sadece sokaktaki çocukların sonunu olmaktan çıktı, anne-babalarının yanındaki çocukların da bu tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
"Devlet koruması yetersiz"
* Araştırmaya katılanların yüzde 67'si yetiştirme yurtlarının yetersiz olduğunu, yüzde 38'i ise yetiştirme yurtlarında büyüyen çocukların topluma uyum sağlayamadığıni söyledi.
* Deneklerin yüzde 66.4'ü toplumun çoğunluğunun kimsesiz çocuklarla ilgilenmediğini, yüzde 71.8'i ise kapkaç çetelerinin daha çok kimsesiz çocukları kullandığını belirtti.
* Korunmaya muhtaç çocukların sayısındaki artışın nedenlerine ilişkin de deneklerin yüzde 19.1'i yoksulluğun artışı, yüzde 15.6'sı manevi değerlerin kaybedilmesi, yüzde 2'si terör ve batıya göç, yüzde 10.6'sı toplumun ilgisizliği, yüzde 9.8'i devletin ilgisizliği, yüzde 41.9'u ise seçeneklerin hepsi yanıtını verdi.
* Katılımcıların yüzde 29.8'i büyük şehirlerde yaygınlaşan sokakta yaşayan çocuklar sorununda en büyük sorumluluğun aileleri ve yakınları olduğunu, yüzde 10.6'sı ise toplumun tamamı olduğunu söylerken, devlet yanıtını verenlerin oranı yüzde 9.8 oldu. Yüzde 15'i çocukların kendisi, suç için çocukları kaçıran çeteler, yoksulluk ve cahillik derken, seçeneklerin hepsi diyenler ise yüzde 34.6 oldu.
Devlet toplum elele
* 'Sizce kimsesiz çocuklarla ilgilenmek ne tür bir görevdir' sorusuna ise yüzde 8.4'ü dini-milli bir görevdir, yüzde 24.2'si insani-vicdanı bir görevdir, yüzde 18.4'ü sosyal sorumluluk gereği toplumsal bir görevdir, yüzde 10.1'i devletin sorumluluğudur derken, hepsi diyenler ise yüzde 37,6 oldu.
* Çocukların korunmaya muhtaç hale düşmemesi, sokaklarda yaşamaması için neler yapılması gerektiğine ilişkin soruya ise ailenin çocuk eğitiminde daha bilinçli hareket etmesi diyenler yüzde 30.2 oldu. Yüzde 31.3'ü aile ve çocuklar arasındaki iletişimin sağlıklı olması gerektiğini, yüzde 17.3'ü aile bütünlüğünün bozulmamasını, yüzde 20.4'ü ise sorunlu ailelere devlet desteği sağlanması gerektiğini söyledi.
* Devletin sorunun çözümü için önceliği ne olması sorusuna katılımcıların yüzde 23.4'ü korunmaya muhtaç çocukların barınabileceği merkezler ve personel sayısının arttırılması yanıtını verdi. Korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren kuruluşlardaki personel eğitilmeli diyenler yüzde 9.7'de kalırken, yüzde 16.6'sı ise kimsesiz çocuklara hizmet veren kurumlar daha koordineli ve verimli çalıştırmalı yanıtını verdi. Devlet bu işe karışmamalı, toplumun kendisi bu konuda duyarlı olmalı diyenler yüzde 6.5'te kalırken sorunun devlet ve toplumun birlikte hareket edilerek çözüleceğini söyleyenlerin oranı yüzde 44.3 oldu.
* Korunmaya muhtaç çocuklar sorununun çözülmesi veya hafifletilmesi için katılımcıların yüzde 22.5'i devlet hizmetlerinin artırılmasını, yüzde 27.5'i ise toplumun ilgi ve katkısının sağlanması gerektiğini söylerken, devlet ve toplumun birlikte hareket etmesini isteyenlerin oranı yüzde 49,6 oldu.
"Belediyeler yetersiz"
* Deneklerin yüzde 31.8'i kimsesiz çocuklara yönelik çalışma yapan vakıf ve derneklerin faydalı hizmetler yaptığını, yüzde 34'ü ise ciddi bir çalışmaları olmadığını düşünüyor. 'Art niyetli faaliyetleri olabilir, dikkat edilmeli' diyenler yüzde 15.3 olurken, bu tür kuruluşlardan haberdar olmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 17.9 oldu.
* Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) kimsesiz çocuklarla ilgili hizmetleri konusunda bilgisi olmayanların oranı yüzde 32.8 olurken, yüzde 32.3'ü gayretli ama yeterli değil yanıtı verdi. Tümüyle yetersiz bulanların oranı ise yüzde 18.3 olurken, yüzde 16.4 takdir etiğini söyledi.
* Deneklerin yüzde 33.1'i belediyelerin çocuklara ve gençlere yönelik hizmetlerinden memnun olmadığını, yüzde 52.9'u ise yapılanların yeterli olmadığını söyledi. Memnun olanların oranı ise yüzde 12.1 oldu.
* Araştırmaya katılanların yüzde 42.8'i özürlü çocuk doğumunun nedeninin akraba evliliği olduğunu, yüzde 25.8'i ise cahillik olduğunu söyledi. Yüzde 8.4 yoksulluk derken, yüzde 10'u ise kader yanıtını verdi. Sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 12.2 oldu.
* Araştırmaya katılanların yüzde 12.1'i ailesinde özürlü birinin var olduğunu söylerken türkiye'de ne kadar özürlü var sorusuna yüzde 40 bilmiyorum yanıtı verildi. Deneklerin yüzde 35'i 500 bin ile 3 milyon arasında derken, yüzde 19'u 3 ile 10 milyon arasında yanıtını verdi.
* Özürlülere yönelik çalışma yapan vakıf ve dernekler konusunda ise faydalı hizmetler yapıyorlar diyenlerin oranı yüzde 32.2 olurken, ciddi çalışmaları yok diyenler ise yüzde 32.3 oldu. Bu kurumların iyi niyetli ancak özürlülere faydalı olmadığını düşününlerin oranı yüzde 20 olurken, bu kurumlarda görev yapanları samimi bulmayıp kendi çıkarları için çalışıyorlar diyenler ise yüzde 14 oldu.
* Ülkemizdeki özürlülerin en önemli sorunu sorusuna ise katılımcıların yüzde 20.7'si toplum dışına itilmiş olma, yüzde 15.8'i yeterli tıbbi ve teknolojik destek alamama, yüzde 19.3'ü işsizlik, yüzde 28.2'si hayatlarını kolaylaştıracak fiziki düzenlemelerin yokluğu, yüzde 15.4'ü ise devletin ve toplumun ilgisizliği yanıtını verdi.