Diyarbakır'da iki gün boyunca hükümetin "demokratik açılım" adını verdiği süreci tartışan 41 baronun başkanları, ortak bildirilerinde "Kürt sorunu, Türkiye'nin demokrasi içerisinde, şiddet dışlanarak, özgürlük, eşitlik ve adalet temelinde, birlikte ve barış içerisinde çözümlenebilecek ortak bir sorunudur" dedi.
Başkanlar, sorunların temel çözümünün katılımcı yeni bir anayasada olduğunu vurguladı; çatışmaların durması için PKK'nin silahlı güçlerinin Türkiye dışına çekilmesi, askeri operasyonların durması gerektiğini ifade etti. Baro başkanları, gözaltına alınıp tutuklanan Kürt siyasetçiler için de, "sivil siyaset yapanların sistem dışına itilmesinin şiddeti güçlendirmesi" riskine dikkat çekti.
Bildirinin tam metni
16-17 Ocak'taki toplantının ardından açıklanan ortak bildirinin metni şöyle:
Karamsarlığın, umutsuzluğun, bölünmüşlüğün egemen olduğu günümüz Türkiye'sinde "Demokratik Açılım"ı tartışmak için 16-17 Ocak 2010 tarihinde bir araya gelen Baro Başkanları, aşağıda ortaklaştırdıkları görüşlerini kamuoyu ile paylaşmayı uygun görmüşlerdir.
Kürt sorunu, temel, ortak sorun: "Demokratik Açılım"ın tüm ülkeyi kapsayacak, eksiksiz demokrasi ve gerçek hukuk devleti temelinde ele alınması gereklidir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına ilişkin sorunlarını henüz çözememiş Türkiye'de, "Kürt Meselesi" de bu sorunlarla bağlantılı olarak Türkiye'nin temel sorunlarının başında yer aldığı bir gerçektir.
Diğer sorunlarla birlikte "Kürt Meselesi" de Türkiye'nin; demokrasi içerisinde, şiddet dışlanarak, özgürlük, eşitlik ve adalet temelinde, birlikte ve barış içerisinde çözümlenebilecek ortak bir meselesidir.
Son çeyrek yüz yılda Türkiye'nin bu bölgesinde yaşanan çatışma, binlerce insanımızın ölümünün yanı sıra ağır insan hakları ihlallerine, çok büyük ekonomik kaynakların heba edilmesine ve toplumun her kesiminde giderek çok tehlikeli bir ayrışma duygusuna yol açmıştır.
Barış diliyle çözülür: Türkiye; sağduyu ve uzlaşı paydasında, bütünleştirici bir barış diliyle, bu sorunların üstesinden gelebilecek irade, birikim, inanç ve dinamiğe sahiptir.
Yeni anayasa: Ülkemizin temel sorunlarının çözümü sivil inisiyatifle, katılımcı yeni bir anayasanın hazırlanması ve yürürlüğe konulmasıyla mümkündür. Tüm yurttaşlar yönünden eşitliği esas alan, farklı kültürlere saygı gösteren ve onları koruyan, hukukun üstünlüğünü bütün kurumlarıyla birlikte demokratik bir işleyiş içerisinde düzenleyen yeni bir anayasa, hem toplumumuzun ve hem de tüm devlet kurumlarının öncelikli ve acil gündemi olmalıdır.
Örgütlenme ve ifade özgürlüğü: Şiddeti reddeden, yöntem olarak benimsemeyen bütün siyasal oluşumların örgütlenmesinin ve siyasi parti olarak faaliyet göstermesinin önündeki anayasal ve yasal engeller ivedilikle kaldırılmalıdır. İfade özgürlüğü tam olarak sağlanmalı, temsilde adaleti esas alan, demokratik bir seçim ve siyasi partiler yasası hazırlanmalıdır. Meşru siyaset yapanların sistem dışına itilmelerinin, şiddeti yöntem olarak kullananları güçlendireceği göz ardı edilmemeli, kamuoyunu inciten, ayrışmayı derinleştiren uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Sosyal ve ekonomik boyutlar: "Demokratik Açılım" sürecinin siyasi olmasının yanı sıra, sosyal ve ekonomik boyutlarının da olduğu göz önüne alınarak ülkenin ve bölgenin ekonomik sorunlarının çözümlenmesi için gerekli önlemler acil olarak alınmalıdır.
Yargı bağımsızlığı: Yargının siyasallaşması Türkiye'de adalete olan inancı ve güveni giderek zayıflatmaktadır. Bu nedenle yargı bağımsızlığına saygı gösterilmeli, tarafsızlık ve bağımsızlıkla bağdaşmayan uygulama ve düzenleme arayışlarından vazgeçilmelidir.
Çatışmaların durdurulması: Türkiye'de silahlı çatışma riskini ortadan kaldıracak tedbirler alınmalı, silahsızlanma koşullarının yaratılması bağlamında öncelikle silahlı örgüt üyeleri Türkiye sınırları dışına çekilmeli ve operasyonlar durdurulmalıdır. Bu suretle oluşacak barış ortamında sorunların çözümünün sağduyu ve demokrasi içerisinde sağlanabileceğine inanıyoruz.
Sivil topluma destek çağrısı: "Demokratik Açılım"ın Diyarbakır'da tartışılmasının, görüşlerin ortaklaştırılması çabasının barış ve uzlaşı bakımından öneminin bilinci ile Türkiye Baroları olarak toplumumuzun temel meselelerini, Türkiye'nin farklı illerinde tartışmaya, çözüm yolunda ortak zeminde buluşma çabalarımız devam edecektir. Türkiye'deki diğer meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının da bu çabalarımıza katkı ve destek vermeleri beklentimizdir.
Bildiriye imza atan baro başkanları:
Adıyaman Barosu Başkanı Yusuf Yetiş, Afyonkarahisar Barosu Başkanı Celal Mümtaz Akınıcı, Ağrı Barosu Başkanı Timur Demir, Aksaray Baro Başkanı Abdülkerim Yenil, Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Artvin Barosu Başkanı İzzet Varan, Aydın Baro Başkanı Sümer Germen, Balıkesir Barosu Başkanı Muzaffer Mavuk, Batman Barosu Başkanı Yusuf Tanrısever, Bingöl Barosu Başkanı Erdal Aydemir, Bitlis Baro Başkanı Mazher Yürek, Bursa Barosu Başkanı Zeki Kahraman, Çankırı Baro Başkanı İdris Şahin, Denizli Baro Başkanı Adil Demir, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, Düzce Baro Başkanı Ali Dilber, Edirne Barosu Başkanı Faruk Sezer, Elazığ Barosu Başkanı R. Kadri Septioğlu, Hakkari Barosu Başkanı İsmail Durgun, Iğdır Barosu Başkanı Serdar Arat, Izmir Baro Başkanı Özdemir Sökmen, Kars.Ardahan Baro Başkanı Cevdet Uygun, Malatya Barosu Başkanı Selahattin Sarıoğlu, Kastamonu Barosu Başkanı Mehmet İhsan Darende, Kayseri Barosu Başkanı Ali Aydın, Kocaeli Barosu Başkanı Cumhur Arıkan, Kütahya Baro Başkanı Mehmet Sabit Özdağlar, Mardin Barosu Başkanı Azat Yıldırım, Mersin Barosu Başkanı Halil Hulki Özel, Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan, Muş Baro Başkanı Sabahattin Göçmen, Siirt Baro Başkanı M. Ali Özel, Şanlıurfa Barosu Başkanı Yahya Demirkol, Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi, Tekirdağ Barosu Başkanı A.Müsellem Görgün, Uşak Barosu Başkanı Rıza Albay, Van Barosu Başkanı Ayhan Çabuk, Yalova Barosu Başkanı Cemal İnci, Yozgat Barosu Başkanı Yusuf Beşer, Zonguldak Baro Başkanı Kerem Ertem, Kahramanmaraş Barosu Başkanı İsmail Kahveci. (TK)