Mart 2006'da Diyarbakır'da beşi çocuk 10 sivilin öldürüldüğü olaylarla ilgili açılabilen tek davada sanık polisler beraate gidiyor.
17 yaşındaki Mahsum Mızrak'ı öldürmekle suçlanan üç polisin yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında Adli Tıp raporu değerlendirildi. Kurum, raporunda başına isabet ederek Mızrak'ı öldüren gaz fişeğinin bu amaçla kullanılmadığını, böyle bir örnek olmadığını dolayısıyla "öldürücü etkisinin değerlendirilemeyeceğini" söyledi. Savcı da sanık polislerin Mızrak'ı öldürdüğüne dair yeterli delil olmadığını belirtti.
Davanın avukatlarından Barış Yavuz, bianet'e, her aşamada zorlayarak açılmasını sağladıkları davada sanıkların muhtemelen beraat edeceğini, buna göre kararı temyiz edip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımayı planlayacaklarını söyledi.
"İki gün aradık, morgda bulduk"
Mızrak'ın öldürülmesiyle ilgili dava, olaydan yaklaşık dört yıl sonra, 14 Ocak 2010'da başladı.
Öldürülen PKK'lilerin 28 Mart'taki cenazeleri sırasında göstericilerle kolluk güçleri arasında başlayan çatışmalar 1 Nisan'a kadar sürmüştü.
O dönem baroda çalışan Yavuz, başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacak" sözü üzerine polisin yoğun olarak silah kullanmaya başladığını hatırlattı.
"Mahsum'un babası Hasan Mızrak baroya gelip oğlunu bulamadığını söyledi. İki gün bu çocuğu aradık. Sonra babası aradı ve oğlumu buldum, dedi. Devlet hastanesinin morgunda. 30 Mart gecesiydi. Polisle mücadele ettik cenazeyi alabilmek için. O gece defnedilmesi şartıyla verdiler. Gece yarısı polis arabaları eşliğinde defnettik."
Sanık polisler Ankara'ya terfi etti
Soruşturma sırasında avukatlar otopside Mızrak'ın başından çıkarılan fişeğin kime zimmetli olduğunun Emniyet'e sorulmasını sağladı. Emniyet, Özel Harekat'ta görevli üç isim bildirdi: Hayrettin Akar, Nuri Özgenç ve Bilal Özkara.
Valilik polisler hakkında soruşturma izni vermedi. Yavuz üst mahkemeye itiraz etti ve valiliğin kararının geri çevrilmesini sağladı. Üç polis hakkında "olası kasıtla insan öldürmek" suçlamasıyla ve müebbet hapis istemiyle dava açıldı.
Benzer davalardakinin aksine, mahkeme sanıkların tutuklanması istemini reddetti; her duruşmaya katılmalarını istedi. Önce yurtdışında görevlendirilen, sonra da Ankara'da Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda görevlendirilen sanıklar sadece ilk duruşmaya girdi. O duruşmaya da üniforma ve silahlarıyla katıldılar.
Bugünkü duruşmada da dava 1 Nisan'a ertelendi.
Bugün de aynı
İHD raporuna göre olaylarda 10 kişi öldürüldü; ancak tek dava camcı Mızrak'la ilgili. Yavuz, o dönem yaklaşık 700 kişinin gözaltına alındığını, çoğunun beraat ettiğini, yakalama tutanaklarının dahi eksik, yanlış hazırlandığını anlattı. "Polis Mahsum'un nerede vurulduğunu dahi bulamadı, bulmadı."
O dönem polisin Diyarbakır'daki muhalafeti kırmak için aşırı güç kullandığını söyleyen Yavuz, bugün de değişen bir şey olmadığını düşünüyor.
"2000'lerin başında AB reformları yapılır, işkenceye sıfır tolerans denilirken bir komiser işkence yapmıyoruz çünkü ihtiyaç duymuyoruz, demişti. Artık kameraları vardı. Ama gerekirse yine yaparız diye de eklemişti. Bugün de benzer bir kalkışma yaşansa, yine aynı şekilde davranacaklar." (EÜ/EÖ)